İMAM HATİP OKULLARI
31 Ağustos 2016, Çarşamba 08:55Ülkemizin istatistiklerde % ‘de hesabıyla 99’unun Müslüman olduğu belirtilir.14 Temmuz 2014 yılında TUİK tarafından diyanet işleri başkanlığına yapılan dini hayat araştırmasına göre rakam bu şekildedir. Müslüman bir coğrafyada yaşıyoruz, elhamdülillah. Müslüman bir ana babadan dünyaya gelmişiz. Bunca nimetlere rağmen inanç mefhumunda Rabbimizin emir ve yasaklarına uyma konusunda nefsimiz ne kadar buna tabi bunu her gün sorgulamak gerekir. Hz.Ömer efendimiz”Bugün Allah için ne yaptın” sözüyle mümin kişinin istikamet üzere olması gerektiğini nefislere hatırlatmıştır.
Ülkemizin son yüzyıllık siyasi mecrasına bakıldığında Devletin dini islamdır, hükmünden, İslam bahsi çıkarılarak laik devlet uygulamasına aşama aşama geçilmiştir. Yani ülkemizde 1921 ve 1924 yıllarındaki anayasa içerisinde devletin dini İslam olduğu özellikle belirtilmiş,1928’de ise laiklik ilkesine adım atılmış, 1937’de anayasa içerisinde devletin laik olduğu kabul edilerek anayasal hüküm haline getirilmiştir. 10 Nisan 1928 yılında Devletin dini islamdır fıkrasına ilaveten 26.maddenin baş tarafında yer alan”şeri hükümlerin TBMM tarafından yerine getirileceği hükümleri de, İsmet İnönü ile beraber 120 arkadaşının verdiği teklif ile anayasal zorunluluktan çıkarılması sonucu yemin metni de değişmiş Allah üzerine yapılan yemin yerine, namusum üzerine ant içerim şekline dönüştürülmüştür.
İmam Hatip okulları medreselerin kapatılması ile beraber(Tevhidi tedrisat Kanunu gereği) ülkemizdeki din hizmetlerini yerine getirecek bir öngörü ile 29 merkezde 4 yıllık eğitim sürelerini kapsayacak şekilde müfredat programları hazırlanarak açılmıştır. Bu okulların idareci yöneticileri (okul müdürleri) özellikle din eğitiminden yetişmiş kişiler değildi ve açılmasındaki esas sebebi hikmeti; devletin kontrol ve gözetiminde aydın din adamı yetiştirilmesini sağlamaktı. Din hüviyetinde bir okul düşünülmesine rağmen müfredatında dinin ikinci plana itildiği ve yabancı dil ve bilim derslerinin ağırlıklı olarak okutulduğu okullar olarak hizmet kurumu şeklinde düşünülmüştü, fakat gerekli rağbeti görmediğinden 1929 yılında sayıları 2’ye düşmüş 1930 yılında ise öğrenci yokluğundan kapatılmıştır.
Ne acıdır ki;1930-1948 yılları arasında ülkemizde din eğitimi veren bir okul olmamıştır. Ancak 1950 seçimlerinden sonra 1952 yılında birinci ve ikinci devreli olmak üzere toplam 7 yıl eğitim öğretim süreli 7 ilimizde açılmıştır. Bilahare günümüze gelinceye kadar sayıları giderek artmıştır. Bu arada bu okullar üzerinde en çok spekülasyon yapılan eğitim kurumları olmuştur. Her siyasi parti seçim malzemelerinde kendi dünya görüşü ve parti programına göre bu okulları seçimlerinde tabir caizse bir getiri bir koz olarak kullanmış hatta siyasilerin milli eğitim bakanlıkları döneminde en çok mağdur hale getirilen belki de okulların ilkini oluşturmuşlardır.
İmam hatip okulları özellikle 28 Şubat uygulamasının kadrine uğrayarak nerdeyse 1929 yılındaki durumuna düşürülmek istenmiş bilhassa dayatmacıların fevri ve keyfi uygulamaları ile adeta halkımız üzerinde oluşturulan dini bir baskı ve askeri vesayetin bin yıl devam edecek vurgulamaları/dayatmaları ve çağrışımları sonucu bu okulların öcü olduğu izleniminin halkımız nezdinde oluşturulmasına gayret edilmiş, kısaca hem mütedeyyin insanlar üzerinde dini yaşama baskısı aba altından sopa olarak getirilmiş/gösterilmiş hem de lise öğrencilerinin tercihlerinde kısıtlamalara gidilerek, imam hatipler nezdinde adeta tüm meslek liselerinin öğrencileri velileri ve toplum cezalandırılmak istenmiştir.
Ben şunu merak ediyorum. Bizim ülkemizde gerçekten samimi bir şekilde kendimize soru yönelterek” velilerin yahut anne babaların hangi sebeplerden dolayı çocuklarını imam hatip okullarına göndermek istediklerine dair, bilimsel nitelikli toplumun tümünü kapsayacak şekilde bir bilimsel araştırma yapılmış mıdır? Laiklik elden gider endişesinin yönü var mıdır? Böyle bir araştırma yapılması ihtiyaç olarak görülmemekte midir? Niçin yöneticiler halktan ayrı düşünceler içerisinde korku ve vehime dayalı kendi içlerine saldıkları evhamları soyut platformda bilhassa kendi içlerinde öcüye dönüştürüp, dinden veya dindar halktan böylesine korkma hatta kopma noktasına gelmişlerdir? Bu İslamafobi (hobi) her neyse hastalığı sakın batılılardan bize sirayet ettirilmesin? Onlar islamın dirilmesinden, kendi tabirleri Osmanlının yeniden karşılarına dikilip çıkmasından endişe edebilirler ama ya yukarıda söylediğimiz gibi halkın %99 Müslüman olan bir ülkede insanımız kendi nüfus kâğıdında yazan din kavramından niçin korkar hale gelmiştir? Daha niye bu korku? Din öcümü ki, onlar böylesine kendilerini kapalı bir kutuya dönüştürmüşlerdir. Yani adam, şahıs, yükümlü, birey her neyse nüfus kâğıdına bakıp” Ben Müslüman’ım ama İslamiyet tehlikelidir” deme noktasına niçin getirilmişlerdir? Böyle bir şey tenakuz, bir hayat esprisinin amaçsız serüveni olmaz mı? Böyle bir çıkış kapısı düşünebilir misiniz?
Mevzuumuz sadece imam hatip okulları olduğu için diğer başka hususlara girmek istemedim. Aslında mevzu o kadar derin ki her bir bahis ayrı bir yazma konusudur. Şunu demek istiyorum cümlelerimi yavaş yavaş toparlarken; Ben imam hatipli olamadım. Olmak isterdim. Benim zamanımda ilçemizde yoktu. Benim başka yerlere gidipte o an için okuma şansımda yoktu. İnancı insandan ayıramazsınız. Bütün sancı ne biliyor musunuz? Açıktan yaşama, tebliğ hayat tarzı yerine sadece kendi içinde dışarıya göstermeyecek tarz veya şekille beslen ve etliye sütlüye fasulyeye ye nohuta karışma, işine git gel, bunlar sizin işiniz değil kabilinden bir anlayışı, bir ekonomik endişeyi her daim canlı tutarak, insanımızı adeta ezme noktasında ve her şeyi bir korku cenderesinde boğmaya kalkışarak, hep kendi istedikleri şekilde postal korkusunun ayak seslerini yıllarca bizlere dinlettiler. Her şeyi siyasi simgeye indirgeyip mütedeyyin insanları nedense, sakıncalı piyade, eylemlerin odak noktasını oluşturma kamusal alana muhalefet, gerici yobaz, çember sakallı gibi kavramlara bağlayıp yıldırma ve endişeye yoklama çektiler zemin hazırladılar. Ha ne oldu? Rabbim kötülük yapanların ayaklarına dolaştırdı? Şimdi karşı çıktıkları insanlara tabir caizse selam duruyorlar, hürmet gösteriyorlar yalandanda olsa. Ben diyorum ki; hem dünyanızı hem ahretinizi mamur etmek için vatanına milletine dinine diyanetine ülkesine gerçekten bağlı ve canını veren bireyler müminler inananlar mı yetiştirmek istiyorsunuz? Ohal de imam hatip okullarının kapısını aralayıp en azından gidip yahu burada ne okutuluyor diyebilirsiniz? Dünya ahiretin tarlasıdır…
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.