İslâm Âleminde Tıp (3)
16 Temmuz 2021, Cuma 08:54Mukaddes dinimizin yüceliğine bakın ki; Avrupalının iki yüz sene önce keşfettiği bu olayı İslâm; 1500 sene önce dinî bir vecibe olarak emretmiş ve özel haller hariç, günde abdest maksadıyla en az beş defa insanın dış dünyâ ile irtibatlı azalarının yâni ellerinin, yüzünün, ayaklarının yıkanmasını, yâni abdest almasını emretmiştir. Ayrıca yemeklerden önce ve sonra ellerin ve ağızın yıkanmasını, dişlerin misvaklanmasını (fırçalanmasını) tavsiye etmiştir.
Tuvaletin Avrupa’ya özellikle İngiltere’ye yakın Târihte geldiğini, böyle bir temizlik mekânının olduğunu Haçlıların Müslümanlardan öğrendiklerini Max Kemmerich ve başka yazarlar itiraf ediyorlar. Haçlılar; insanî ve medenî birçok şeyle berâber bunu da Haçlı seferleri esnasında Müslümanlardan öğrendiklerini rahmetli M. Emin Eminoğlu şöyle dile getiriyor:
“Avrupalıların tuvaleti bile, Müslümanlardan öğrendiklerinin birçok delili vardır. Biz bunlardan bir tânesini aktarmakla yetineceğiz: “Şam ve Kudüs’te Müslümanlar câmi avlusunda veya bir duvar dibinde inşa ettikleri tuvaletlerde mutlaka su bulunduğu için “Beytülmay” derlerdi. Mânâsı da “su odası, su evi” demektir. Temizlikten habersiz olan ve pis olmayı tanrılarına kurbiyyetleri (yakınlıkları) için gerekli gören Hristiyanlar, Haçlı seferlerinde bu odaları Şam bölgesinde ve Kudüs’te görmüşler ve aynısını memleketlerine yapmışlardır. Bu su odalarına da yaklaşık bu manaya gelen “Water Closet” demişler ve bunu kısaltarak W.C hâline getirmişlerdir.”(1)
Avrupa'da 1900’lü yıllarda bile evlerde tuvaletin ve banyonun olmadığını, Cumhuriyet Târihinin ilk yıllarının meşhur gazetecisi A. Emin Yalman, Avrupa gezisini anlattığı hatıralarında dile getiriyor.(2)
Söylenen ve yazılanların en muknî (ikna edici) delili de; Avrupa’daki Târihi binaların hiç birinde tuvaletin olmayışıdır. Târihi estetiği bozulmasın diye bugün birçoğuna hâlâ tuvalet yapılmamıştır. Mesela; Paris’teki Versay (Versaille) sarayının 1300 odası vardır ama bir tek tuvaleti yoktur.(3)
Versay Sarayının yapıldığı 1640’lı yıllarda, Osmanlı ordusu sefere giderken bile temizlik ihmal edilmez, eğer seferler soğuk günlere tesadüf ederse, yine de 3 cm. kalınlığında, soğuk geçirmeyen keçe banyolar ve duşlar sâyesinde illa ki temizlik yapılırmış. Ordu yola çıkmadan önce bu hamam görevlileri önden giderler, ordunun mola vereceği yerlere bu keçe çadırları (duşları) kurarlar, sularını temin ederler ve asker gelince hepsi temizliğini yaparmış. Böylece hem sıhhî açıdan elzem olan temizlik yapılmış, hem de genç askerlerden hamamcı olanlar temizlenmiş, cünüp olarak durmaları veya savaşa girmeleri önlenirmiş.(4)
Tuvaletin İngiltere’ye 1810 yılında geldiğini dünyâca ünlü bilim adamları ve yayın organları yazıyorlar. Avrupa krallık Saraylarında ilk banyo dâiresini 18. asrın sonlarında kraliçe Marie Antuanet (1755-1793) yaptırmıştır.
Sigrid Hunke’de konuya şöyle değinir: “Haçlı Seferlerinden önce papazlar nazarında banyo son derece çirkin bir ahlaksızlık sayılırken, onlardan asırlar önce Râzî hastalarına sık sık banyo yaptırırdı.”(5)
ABD’li Medeniyet Târihi araştırmacılarından birisi olan Will Durant (1885- 1981), İbni Sînâ’yı İslâm ilim ve tefekkürünün 5 büyük dâhisi arasında sayar ve şöyle der: “Ortaçağda İbni Sînâ, tıp yazarlarının en büyüğü. Er-Râzî en büyük doktor. Birûnî en büyük astronom. İbni Heysem en büyük optik âlimi. Câbir her hâlde en büyük kimyager idi. Bugün Batı’da pek az kişinin bildiği bu beş isim, o zamanki bilinen dünyânın en meşhurlarıydı. Bundan da Batı târihçiliğinin ne derece kendi içine kapanık, “köylü” kaldığını anlayabilirsiniz.”(6)
Müslümanlar doktorluğu yalnız öğrenmekle kalmadılar. Tıpta yeni yeni ufuklar açarak birçok dallarını kurdular. Operatörlüğün mûcidi Ebül Kasım Zehravî’dir. Eczacılık ta yine Müslümanlar tarafından keşfedilmiş, birçok ilacı ilk olarak onlar yapmışlardır.
Sahanın kompetanı olan Prof. Fuat Sezgin; Müslümanların 13. Yüzyıldaki tıp bilgilerine, Batılıların 19. Yüzyılda ancak ulaşabildiklerini, bu gerçeğin birçok Avrupalı ilim adamı tarafından artık inkar edilemediğini kaydeder.(7)
Dipnotlar:
1- Mehmet Eminoğlu, “Çağımızı Aydınlatan Kur’an Mucizeleri”, Konya, 3.baskı,s.212.
2- A. Emin Yalman, “Yakın Târihte Gördüklerim Geçirdiklerim”, Pera. A.Ş, Yay. 1997. c. 1, s. 268.
3- Sabah Gazetesi, 03. 11. 2011.
4- Yılmaz Öztuna, “Târih Sohbetleri”, Ötüken Yay. İst. 1988, s. 142; İbrâhim Refik, “Târih Şuuruna Doğru 3”, Albatros Yay. İst. 2001, s. 179.
5- Sigrid Hunke, “Avrupa’nın Üzerine Doğan İslâm Güneşi”, Çev. Servet Sezgin, Bedir Yay. İst. 1972, s. 174.
6- Şaban Döğen, a. g. e, s. 176.
7- Sefer Turan, a. g. e. s. 97, 118, 148, 156, 175.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.