İslâm Âleminde Tıp (5)
06 Ağustos 2021, Cuma 08:58Allah Rasûlü’nden (s.a.v.) intikal eden bu ima ve işaretler sâyesinde Müslümanlar, erken târihlerde mikrobun varlığından haberdardırlar. Bağdat’ta inşa edilecek bir hastanenin yerini tespit için çeşitli semtlere etler astırıp, en az bozulan ve kokuşan etlerin yerine yapılmasını tavsiye eden ve suyun kaynatılmasıyla zararlı mikrop, bakteri gibi maddelerden temizleneceğini kabul edip uygulayan Ortaçağ İslâm âlimleri de, mikrobun varlığını bilmektedirler. Mikroptan “küçük canlılar, hayvancıklar” diye bahsedip onların canlı birer varlık olduklarını ortaya ilk çıkaran, zannedildiği gibi Avrupalı ilim adamları değil, Fâtih’in hocası Akşemseddin’dir. O, “Maddetü’l Hayat” isimli eserinde; “Hastalıkların vücuda giren gözle görülemeyecek kadar küçük tohumlar (hayvancıklar) tarafından yapıldığını” izah etmiş ve aşıyı da ilk olarak bu büyük insan yapmıştır. yâni Fâtih’in hocası, mikrobun kâşifi olarak bilinen Pastör’den 400 yıl önce, mikrobu keşfetmiş ve eserlerinde bahsetmiştir.(1) Bâzı kaynaklara göre, verem mikrobunu da aynı şekilde Avrupalılar değil, Kambur Vesim (Ö. 1761) adlı Müslüman bir âlim bulmuştur.(2)
Akşemseddin Hazretleri; “Kitabü’t-Tıbb” isimli eserinde ateşli hastalıklarla ilgili şöyle der: “Tüm hastalıklar türlerine göre tıpkı bitkiler ve bitki kökleri gibi kendi tohumlarına ve özlerine sâhiptir. Bu hastalıklardan sara, gut, veya cüzzam gibi bâzıları, kalıtım yoluyla babadan ve ya anadan geçerler ve kimi zaman geçtikten ancak yedi yıl sonra kendilerini gösterirler. Yiyecekler ve içeceklerle geçen hastalık tohumları ise daha hızlı gelişip büyürler.” Bâzı hekimler bu metinde ilk mikrop ve bakteri keşfini görürler. Fâtih’in kurduğu Sahn-ı Seman medreselerinde çok ciddi tıp ilmi okutulmuş ve burada görev yapacak hekimler, bir jüri önünde tezlerini savunmuş, kabul edilenler görevlendirilmiştir.(3)
Kan Dolaşımı
Kan; vücut fonksiyonları için çok önemli bir maddedir. İnsan bedeninde 50’den fazla görev yaptığı ilim adamları tarafından tespit edilmiştir. İnsandaki her hangi bir hücreye 4 saniye kan gitmese, o hücre hayatiyetini kaybediyor. Kan ve kan dolaşımı husûsundaki ilk bilgileri de yine Müslüman âlimler keşfetmiştir.
İbni en-Nefis el-Kuraşî (ö.1288) küçük kan dolaşımını keşfetmiş ve eserlerine almıştır. Muhyiddin et-Tatavî isimli Mısırlı bir doktora öğrencisi 1924 yılında yaptığı çalışmalar sâyesinde en-Nefis’in bu buluşu, Michel Servetus tarafından kaynak gösterilmeden sâhiplenilmiş, eserine alınmış ve asırlarca bu adamın buluşu olarak kabul edilmiştir.(4) Kılcal damarların keşfi de Ali b. Abbas isimli alim tarafından, İngiliz alim Harvey’den asırlar önce yapılmıştır.(5)
Göz Hastalıkları
Gözle ilgili çalışmalarıyla da Müslüman doktorlar, ilim dünyâsına asırlarca önderlik yapmışlardır. Gözdeki retina tabakasından ve fonksiyonundan ilk bahseden İbni Rüşd’dür (1126-1198). 11. asırda yaşayan ünlü göz doktoru Ali b. İsa’nın gözle ilgili yazdığı “Tezkire” adlı kitap, sahasında asırlarca tek kitap olarak kalmıştır. 800 sene daha iyisi yazılamamıştır. Max Mayerhof (1884-1951); “İlim dünyâsı sâdece Doğu’da değil Batı’da bile ondan daha iyisini yazabilmek için 19. asrın ortalarına kadar beklemek zorunda kalmıştır” der. İbni Rüşd’ün eserleri yüzyıllarca Avrupa Üniversitelerinde ders kitâbı olarak okutulmuştur. Ortaçağda ilimle meşgul olan herkes, bu büyük âlimin etkisinde kalmıştır. Birçok eserleri olmakla berâber, sâdece tıpla ilgili 16 eser vermiştir.(6)
Ammar isimli bir âlim ise günümüzden 9 asır önce kendine has bir usulle göz ameliyatı yapmayı gerçekleştirmiştir. Ali b. Abbas da (Ö. 994) aynı şekilde, çağımızın modern ameliyatlarına uygun bir tarzda kanser ameliyatı yapmayı başarmıştır. Yazdığı “Kitabü’l- Meliki” adlı eseri günümüzde bile hayranlıkla incelenmektedir.(7)
Hulusi Behçet (1889-1948) tıp literatürüne Behçet hastalığını bularak geçmiş, ordinaryüs Prof. olmuş nâdir ilim adamlarımızdan biridir ama İslâm âleminde son zamanlarda ilmin ve âlimin ayağa düşmesi sebebiyle, ölümüne yakın İstanbul Beyazıd semtinde lahana satarak geçimini sağlayabilmiştir.(8)
Dipnotlar:
1- İbrâhim Sarıçam, Seyfettin Erşahin, a. g. e. s. 235.
2- Geniş bilgi için bkz. Î. Hâmi Dânişmend, a. g. e, c. 1, s. 332; c. 2, s. 162. Ahmet Gürkan, a. g. e, s. 235-243.
3- Mıchel Balivet, a. g. e. s. 126.
4- Fuat Sezgin, a. g. e. c. 1, s. 50.
5- Mehmet Bayrakdar, a. g. e. s. 296.
6- Şaban Döğen, a. g. e, s. 175.
7- Şaban Döğen, a. g. e, s. 6.
8- İbrâhim Refik, “Boğaziçi Notları 1”, Albatros Yay. İst. 2001, s. 150.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.