İslâm İlmiyle Âmil Âlimlere Kıymet Verir
29 Mayıs 2020, Cuma 10:17“El ilmü bilâ amel, keşşeceru bilâ semer - Amelsiz ilim, meyvesiz ağaca benzer” diye bir Arap atasözü vardır. Gerçekten ilmin ve âlimin kıymet ifâde etmesi için, insanlığa faydalı olması gerekir. Aksi takdirde kıymet-i harbiyesi yoktur. İmam-ı Şâfi de şöyle der:“Öğrenilen değil, yaşanan ilimdir. Yaşanmayan ilim; kalp (geçmeyen, sahte) para gibidir.”
Mevlânâ Hazretleri de bu hususa şöyle bir misal verir: “Bir mum diğer bir mumu tutuşturmakla ışığından bir şey kaybetmez ama ışık çoğalır, ortam aydınlanır.” Kıymet ifâde eden ilim sâhibi böyle olmalı. Etrafındaki insanların bilgilenmesine, aydınlanmasına, faydalı insanlar olmasına vesile olmalı. Allah Rasûlü (s.a.v.)şöyle buyurur:
“Âlimin, nâfile ibâdet eden (âbid) den üstünlüğü, Ayın on dördüncü gecede, diğer yıldızlardan üstünlüğü gibidir.”(1)
Buradaki âbid’den maksat; dünyâdan el etek çekmiş, kendi köşesinde yine kendi nefsini kurtarmak için devamlı olarak Allah’ı tesbih, tehlil eden ve ibâdetle meşgul olan kişidir. Âlim ise ilim sâhibi, ilmiyle âmil, cemiyete; karışıp hem ilminden onları faydalandırıyor, hem de bizzat yaşayışı ile onlara örnek oluyor. Birincinin hareketleri netîcesinde elde edeceği menfaat şahsına münhasırdır. İkincinin ise topluma aittir. Ama eskiden olduğu gibi, hem âlim, hem âbid olan kişiler, her yönden çok faydalı, insanlara örnek, âmirlere etkili, toplumları arkasından sürükleyen, İslâm’ı bizzat şahsında yaşadığı için kâfirleri bile kendine hayran bırakıp, onların doğru yola gelmelerine vesile olan büyük kişilerdir. Onlara ne mutlu, Onlar Allah'ın dostları ve Kur’ân’da övdüğü veli kullarıdır. Yüce Allah şöyle buyurur:
“İyi bilin ki, Allah'ın dostlarına (veli kullarına) korku yoktur ve onlar üzülmeyecekler de. Onlar îman edip de takvaya ermiş olanlardır.”(2)
Kişi ilim sâhibi olur, ilmiyle de âmil olursa, yâni bildiklerini harfiyen hayatına tatbik ederse, özü ile sözü, sözü ile fiili bir olursa, samimi ve ihlâslı olursa, bunun kıymetine paha biçilmez. Yukarıda zikredilen Allah dostları bunlardır. Bunlara yan bakmak, soğuk davranmak veya aleyhlerinde bulunmak, hâşâ Allah’a savaş ilân etmek gibi olur ki, hiç iyi netîce vermez. Çünkü Yüce Rabbimiz bir hadis-i kudsilerinde şöyle buyurmuştur: “Her kim benim veli (evliya) bir kuluma düşmanlık ederse, ben ona karşı harp ilân ederim.”(3)
İslâm; âlimlere bu kadar değer vermesine rağmen, ilmiyle âmil olmayan, yâni kendi bildiğini ve söylediğini kendi yapmayan, ilmini dünyâ menfaatleri karşılığı satan, menfaati olmazsa ilmini saklayıp insanları ondan faydalandırmayan madde perest âlimleri de Yüce Allah, çok ağır şekilde cezalandıracağını bildirmiştir. Hz. Ali’den rivâyet edilen şu olay çok ibretlidir: Hz. Peygamberle oturuyorduk.
“Hüzn deresinin şerrinden Allah’a sığınırım” buyurdu. Biz “orası nedir? Ya Rasûlâllah!” diye sorduğumuzda şöyle cevap verdi:
“Orası öyle bir deredir ki, Cehennem kendisi bile oranın şerrinden günde yüz defa Allah’a sığınır.”
“Burada kimler azap görecek?” dediğimizde;
“Burada; gösteriş yapan riyâkâr hâfızlar ve ilim adamları cezalarını çekecekler.”(4) buyurdu.
Yine yüce Rabbimiz; irfânsız, gâyesiz, şuursuz, faydasız, fiilsiz, kafasındakini icraata dökmeyen faydasız bilgi sâhiplerini tenkit eder ve onları kıymetli kitaplar taşıyan ve taşıdıkları yükün değerini bilmeyen eşeklere benzetir ve şöyle buyurur: “Kendilerine Tevrat öğretildiği halde, onun gereğini yapmayanların durumu, sırtına Tevrat (kitap) yüklenmiş merkebin durumu gibidir. Allah'ın âyetlerini yalanlayan kimselerin durumu ne kötüdür! Allah zâlimleri doğru yola eriştirmez.”(5)
Efendimiz’in ibretli hadislerinden birkaç tane daha: “Öğrenmek istediğinizi öğrenin, fakat bildiğinizle amel etmediğiniz müddetçe ilmin size hiçbir faydası olmaz.”(6)
“İnsanlara iyiliği öğretip, kendi nefsini unutan âlimin hâli, insanları aydınlatıp da kendisini yakan fitile benzer.”(7)
Şeyh Sâdi Şirâzî (1210-1291): İlmiyle amil olmayan âlimi, elinde meşale tutarak insanlara delillik (rehberlik) yapan köre (âmâya) benzetir. Böyle kişi o ışıktan ne kendi faydalanabilir, ne de arkasından gelenleri selâmete çıkarabilir.
Dipnotlar:
1- Ebû Dâvûd, İlim, 1; İbni Mâce, Mukaddime, 17.
2- Yûnus Sûresi, 62.
3- Buhârî, Rikak 38.
4- Münzirî, a. g. e, c. 7, s. 241.
5- Cum’a Sûresi, 5.
6- Münâvî, Feyzü’l Kâdir, c. 3, s. 253, hadis no: (3323).
7- Tergîb ve Terhîb Tercümesi, Hikmet Yay. 1984, c. 1, s. 183.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.