İSLÂM ve İLİM
27 Eylül 2017, Çarşamba 07:37İslâm, ilme ve ilim sahibi alimlere, bilim adamlarına büyük değer verir.
İlim kavramı, "İslâm kültüründe ilâhî ve beşerî bilgi yanında bilim için de kullanılan kapsamlı bir terimdir.
Sözlükte "bilmek" anlamına gelen ilim genellikle "bilgi" ve "bilim" karşılığında kullanılır. "Bilgisizliğin (cehl) karşıtı" biçiminde de tanımlanır.
Marifet ise ilimden daha özel bir anlama sahiptir. Çünkü marifette bilme fiilinin yöneldiği nesne tektir, ilimde ise bilmenin konusu umumidir. Ayrıca marifette "unutulan şeyin hatırlanıp tanınması" anlamı da vardır. Nitekim marifetin karşıtı inkâr, ilmin karşıtı ise cehl olarak gösterilir.
İlim kelimesi, ilimler tarihi boyunca "belli bir alana ait sistemli bilgi birikimini ifade eden disiplin" mânasında kullanılmıştır. Fen teriminin de İslâm'ın klasik çağında herhangi bir ilmî disiplini yahut bir ilme ait alt disiplinlerin her birini karşıladığı bilinmektedir. Modern dönemde fen din ilimlerini kapsayacak şekilde de kullanılmış, ancak çok defa din ilimleri için ilim, modern bilim için fen kelimesi tercih edilmiştir.
Kur'ân-ı Ke-rîm'de ilim kökünden türeyen kelimelerin yaklaşık 750 yerde geçtiği görülmektedir. Bu sayı, bilginin ve bilme faaliyetinin Kur"ân mesajı bakımından önemini ortaya koymaktadır.
Kur'ân-ı Kerîm'de ilim kavramı daha ziyade "ilâhî bilgi" yahut "vahiy" anlamında kullanılmakta, ayrıca gerek insanın vahyedilmiş ilâhî hakikate dair ilmi. gerekse bilme melekesiyle ilgili kazandığı dünyevî ilmi ifade etmek üzere çeşitli âyetlerde yer almaktadır. Buna göre ilim sahipleri yahut kendilerine ilim verilenler ilâhî bilgiye muhatap olan ve bu bilginin doğruluğuna inananlardır (el-Bakara 2/145; Âl-i İmrân 3/19; el-lsrâ 17/107). Bunun yanında Kur'an yüksek gerçeğin ne olduğu konusunda bilgisizce tartışanların, Allah'a karşı düşmanca tutum takınanların içine düştüğü kötü durumu da zikreder (el-En'âm 6/108, 119, 144; el-Hac 22/3; er-Rûm 30/29). İlim sahibi olmadıkları için bu hale düşenler sadece zanna uymaktadır (en-Necm 53/28). Halbuki onlar, acı azabı tatma vakti geldiğinde gerçeği kesin bir ilimle (ilme'l-yakin) bilecekler, bu kesinliğin müşahede (ayne'l-yakin) ve yaşayarak bilme (hakka'l-yakin) derecelerini de idrak edeceklerdir (el-Vâkıa 56/95; el-Hâkka 69/51; et-Tekâsür 102/5. 7).
Kıyamet gününde her nefis, gelecek için ne hazırladığını ve geride neleri bıraktığını da bilecektir (et-Tekvîr 81/ 12-14; el-İnfitâr 82/5). İlâhî hakikat konusunda kendilerine ilim verilenler ise o ilimde derinleştikleri veya dereceleri bizzat Allah tarafından yükseltildiği için belli seviye farklılıkları arz edebilirler. Dolayısıyla her ilim sahibinin üzerinde daha fazla bilgiye sahip başka bir âlim vardır (Âl-i İmrân 3/7; Yûsuf 12/76). Bu ilim dereceleri Allah'ta en mutlak ve kâmil seviyede bulunmaktadır. Her şey O'nun ilminin gereği olarak gerçekleşmektedir.
İnsan bir nimete ulaştığı zaman "Bu bana bir ilimden dolayı verildi" diyerek yaratılışa hükmeden ilâhî kararları yok saymamalıdır (ez-Zümer 39/49). Çünkü Allah, Peygamber'inden, "Allah'ın hazineleri benim yanımda değil, bende gaybın bilgisi de yok" demesini istemiştir (el-En'âm 6/50). Allah'ın mutlak ilmine göre olup biten hadiselerde âlimler için deliller, ibretler vardır. Allah'ın kendi hakikatlerini kavratmak için verdiği örnekleri ancak âlimler akleder, O'na hakkıyla saygı duyanlar da yine âlim kullarıdır (el-Ankebût 29/35; er-Rûm 30/22; Fâtır 35/28).
İnsanın doğduğunda hiçbir şey bilmediğini (en-Nahl 16/78), ileri yaşlılık dönemine ulaşınca da bildiklerini bilmez duruma geldiğini ifade eden âyetlerde (el-Hac 22/5) tecrübî birikime dayalı bilgilere işaret edilmiştir. Kur'an'da bilenlerle bilmeyenlerin kesinlikle bir olmayacağı belirtilmekte (ez-Zümer 39/9), "Rabbim ilmimi arttır!" diye Allah'a yakarmamız öğütlenmektedir (el-Kehf 20/114). Kur'an, bir yönüyle kendini Allah'tan gelmiş bir bilgi şeklinde tanımlarken (el-Bakara 2/120, 145; er-Ra'd 13/37) ortadan kaldırmayı hedeflediği zihniyeti de "câhiliye" olarak nitelemekle (Âl-i İmrân 3/154) hem zihnî hem de ahlâkî gelişmişliğe vurgu yapmıştır.
İlmin anlamı, önemi ve işlevi hadislerde de vurgulanmıştır. Her şeyden önce İslâm ümmetinin benimsediği değerler sisteminin devamlılığı ilme bağlı olduğu için Hz. Peygamber (sav) ilmi yüceltmiş ve teşvik etmiş, meselâ ilmin nafile ibadetten daha üstün olduğunu söylemiştir (Tirmîzî,"İlim", 19; İbn Mâce,"Mukaddime", 19).
Hadislerde, ilim öğrenme yolunda olanlara peygamberlerinin yaptığı gibi ilimlerinin artması için Allah'a yakarmaları öğütlenir (Tirmizî, "Daavât", 128).
Âlimler, bildiklerini hem kendileri hem de insanlar için İslâmî ölçüler içinde yararlı kıldıkları oranda ilim onlar için bir üstünlük kabul edilir. Nitekim ilim zeval bulmaz bir mevcudiyettir, ancak ulemâ zeval bulur (Müslim, '"İlim", 14). Ayrıca hadislerde, bilginlerin azalması veya yok olmasının İslâm ümmetinin istikamet ve akıbeti için son derece kötü sonuçlar doğuracağı bildirilir (İbn Mâce, "Fiten", 26; Dârimî, "Mukaddime", 26, 32)." (TDV "İlim" maddesi özetlenmiştir.) Bu sebeple "alimin ölümü, alemin ölümüdür." denmiştir.
O halde ilmin ve alimlerimizin kıymetini bilelim. İlim öğrenme imkanı varken mümkün olduğu kadar ilim öğrenmek için gayret edelim.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.