İSLÂM’DA TEMİZLİK (3)
29 Kasım 2019, Cuma 08:59Bugün Hıristiyan âleminde 1 Ocak tarihi Noel Bayramı olarak kutlanmaktadır. Bu tarihi bazıları Hz. İsa’nın doğum günü zanneder, doğum günü değil, Hz. İsa’nın doğumunun 8’inci günü yani sünnet olduğu gündür. Onun için bu gün Batı da bile Circumcision yani sünnet bayramı adı altında kutlanır.(1)
Barnabas İncilinde(2) Hz. İsa’nın: “Bir köpeğin sünnet olmamış bir adamdan daha üstün olduğunu söylediği” rivayetleri vardır.(3) Pavlus; Yahudilikteki çocuğun doğumunun 8’inci günü sünnet edilmesi olayını kaldırmış, doğumun 8’inci günü vaftiz edilme prensibini getirmiştir. Günümüzde bile Hıristiyan Habeş Kilisesi ve benzeri bazı Hıristiyan mezhepleri mensuplarına sünnet olmayı emretmektedirler.(4)
Hıristiyanlıktaki birçok akideyi (inancı) kaldıran Pavlus,(5) bu sünnet olayını da kaldırmıştır. Nitekim önce Yahudi olup da sonradan Hıristiyan olan insanlar, yani Hıristiyanlığın özünde de sünnetin olduğunu bilen kişiler, bu hususta Pavlus’la ayrılığa düşmüşler, birçok mücadeleler yapmışlar ve sonunda Pavlus’un bir hain olduğu yani Hıristiyanlığı bozmak üzere çalışan bir ajan-Yahudi olduğu kanaatine varmışlardır.(6)
Pavlus’un telkinleri sayesinde sünnet olmaktan tiksinen Romalılar, sünnet olan Yahudilere karşı da terör kanunları uygulamış, sünnet olanları asırlarca idam etmişlerdir.(7) Aynı zulümler 20’nci asırda da devam etmiş, komünist rejim altında inleyen Yugoslavya, Bulgaristan, Rusya gibi bazı devletlerde Müslümanların çocuklarını sünnet ettirmelerine müsaade edilmediği için, gizli ve kaçak yöntemlerle bu ameliyeyi gerçekleştirme yoluna gidilmiştir.(8)
Hz. İbrahim’in sünnetini Peygamber Efendimiz de benimsemiş ve ümmetine sünnet olmayı emretmiştir. Peygamber Efendimizin sünnetli doğduğuyla ilgili rivayetler varsa da, İbnül Kayyim’in de zikrettiği üzere, doğumunun 7. günü Dedesi Abdülmuttalip tarafından sünnet ettirildiği rivayetleri daha ağır basmaktadır.(9)
Hıtan (sünnet), Hanefilerce hükmen sünnet ise de, Şafilerce 7 yaşına kadar müstehap, buluğ çağına gelince vacip telâkki edilmiştir. Yani daha fazla geciktirilmeden bu ameliyenin mutlaka yaptırılması gerekir. Her ne kadar buluğ çağına kadar yaptırmak caiz ise de; Tıp otoriteleri çocuk 20 günlük oluncaya kadar bunun yaptırılmasını tavsiye etmektedirler. Çünkü bu dönemde daha acı duygusu tam gelişmediği için uyuşturulmadan bile yapılabileceğini söylüyorlar. Peygamber Efendimiz torunlarını doğumlarının 7’nci günü sünnet ettirmiştir. Ama bazı doktor ve ilim adamları da emsal ve arkadaşlarının o sünnet heyecanını yaşarken, küçük yaşta sünnet olanların bu duygudan mahrum kalmasını psikolojik açıdan mahzurlu bulmaktadırlar. Tercih ebeveynlerin.
Hz. Peygamber’in bu husustaki hassasiyetinin hikmetleri de günümüzde ortaya çıkmaya başlamıştır. Bu hususta dünyada yapılan bazı araştırmalar neticesi ortaya çıkan gerçeklerden bazılarını naklediyorum:
Dünya Sağlık Teşkilatının yayınladığı raporlara göre, sünnetli erkeklerin eşlerinde, sünnetli olmayanlara nazaran çok daha az rahim kanseri görülmektedir.(10)
Kanser haftası sebebiyle, Adana’da düzenlenen bir ilmi toplantıda, Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Patoloji Kürsüsü Başkanı Prof. Dr. Arif Yüksel şöyle demiştir: “Dünyada en az rahim kanseri Müslüman erkeklerin hanımlarında görülmektedir. Bunun sebebi de elbette, eşlerinin sünnetli olmalarıdır. Hijyenik yönden sünnetli olmak çok avantajlı bir durumdur...”(11)
Prof. Dr. Asaf Ataseven de şöyle der: “İdrar yolu ve zührevi hastalıklar, penis kanseri ve kadınlarda rahim kanserinde sünnetsizliğin etkisi çok büyüktür. Elli yıllık meslek hayatımda 25 dolayında penis kanserine rastladım. Bunların hepsi gayri Müslim vatandaşlarımızdan idi...”(12)
Stockholm Karolinska Üniversitesi doktorlarından Hans Olov Adami ve Harvard Üniversitesi doktorlarından Dmitrios Trikopulos uzun yıllar yaptıkları araştırmalar neticesinde şu ilmi neticeye varıyorlar: “Sünnetli erkeklerin hanımlarının, dölyatağı boyu kanserine yakalanma riski, sünnetsizlerin hanımlarına nazaran Xdaha azdır.”(13)
Yine son yıllarda, çağın vebası veya belâsı olarak nitelenen ve milyarlarca Dolar harcanarak araştırmalar yapılan AİDS hususunda, sünnetin hikmeti ortaya çıkmış ve sünnetli erkeklerin, sünnetsizlere kıyasla çok daha az AİDS mikrobu kaptığı belgelenmiştir. (14)
Dipnotlar:
1-Asaf Ataseven, “Tarihte Sünnet”, Zafer dergisi yıl 1987, Sayı 127, s. 16.
2-Barnabas İncilini yazan kişinin havarilerden olduğu rivayetleri vardır. Gerçek Hıristiyanlığı ihtiva eden bir kitaptır. Pavlos’un bozduğu, dejenere ettiği Hıristiyanlık hükümleri ile çakıştığı için, İznik Konsülünde benimsenmemiş, toplatılmış, yakılmış, okuyanlar takibe uğramış, zulüm görmüş, ama yine de birkaç nüshasının günümüze kadar gelmesine mani olamamışlardır.
3-Barnabas, The Gospel of Barnabas, Bölüm 22, s. 25.
4-A. Osman Ateş, a. g. e. s. 260.
5-Namaz, Oruç, örtünme, Tevhid inancı, gibi birçok şeyi değiştirmiştir. Geniş
bilgi bkz: Abdullah Uçar, “Misyonerler (Modern Haçlılar)”, Konya 2005.
6-Pavlus; MS 10’uncu senede Tarsus’ta doğmuş, Roma vatandaşı bir Yahudi idi. Gençliğinde Tarsus’ta tahsil görmüş, yeni yeni yayılmaya başlayan Hıristi¬yanlığın amansız bir düşmanı olmuştur. Hıristiyanlara akla ve hayale gelmedik eza-cefa ve işkenceleri uygulamış, uygulatmış ama bir türlü dinlerinden dönme¬diklerini görünce, bazı kanaatlere göre: “Madem bunları dinlerinden döndürmek mümkün değil, hiç olmazsa onlardan görünüp dinlerini bozayım” gibi bir duy¬guyla hareket ederek, Hz. İsa’yı rüyasında gördüğünü, ondan sonra Hıristiyan olduğunu söylemiştir. Hıristiyanlığın yayılması onun sayesinde olmuş ama, Hıristiyanlık da yine onun sayesinde bir kuşa dönmüştür. Hak dinlerin özünde, cevherinde olan birçok inanç, itikat ve Rahmanî hükümleri değiştirmiş, dejenere etmiştir.
7-Rıza Nur, “Fenn-i Hıtân”, s. 60; Ali Haydar Bayat, a. g. e. s. 14.
8-Posta Gazetesi, 19. 04. 1984.
9-H. Musa Bağcı, “Hz. Peygamberin Beşeri Yönü”, s. 190, Basılmamış Doktora tezi, Ankara 1999.
10-Hürriyet Gazetesi, 22. 09. 1975.
11-Yenidevir Gazetesi, 04. 04. 1977.
12-Asaf Ataseven, a. g. makale, s. 16.
13-Milliyet Gazetesi, 12. 04. 2002.
14-Selçuk Algan, TÜBİTAK, Bilim ve Teknik Derg. yıl 1989, sayı,265, s.47.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.