İSLÂM’DA TEMİZLİK (5)
04 Aralık 2019, Çarşamba 08:10Sünnetin faydaları sadece AİDS’le ilgili hususlarda değil, bugün yerli ve yabancı tıp otoritelerinin tespit ettikleri birçok faydaları vardır. Sünnet olmayanlarda görülebilecek bazı rahatsızlıkları konunun uzmanı olan doktorlar şöyle sıralamaktadırlar(1)
1-Sünnet derisi iltihabî hastalıklar. (Balanitis, posthitis)
2-Sünnet derisi darlığı. Bu durum acil sünneti gerektirir. Çünkü idrarını tam yapamayan çocuk içerisinde biriken idrar nedeni ile böbrek yetmezliklerine kadar varan hastalıklara yakalanabilir.
3-Sünnet derisinin uzun ve dar olması nedeni ile, derinin geriye kaçarak penis başını boğması. (Parafimosis). Bu da acil sünnet gerektiren bir durumdur. Sünnet olunmazsa penis başının kansız kalması sonucu kangren meydana gelir.
4-Sünnet derisi altında taş teşekkülü. Bu salgı normalde sünnet derisi altından salgılanır. Dışarıya atılmazsa taş oluşur.
5-Sünnet derisi altında toplanan idrar sonuçta iltihaba dönüşür ve böbreklere zararlı hastalıklara sebebiyet verir.
6-Sünnet olan penis dış temaslara sürtünmelere karşı dayanıklı olur. Bu nedenle sık sık yara oluşması önlenir
7-Sünnetlilerde penis başı hassasiyeti azaldığı için erken boşalma dediğimiz inzal hadisesi daha azdır.
8-Sünnet olmayanlarda seksüel durumlarda meninin sünnet derisi altında kalmasından ve daha az miktarda atıldığından dolayı kısırlıklar görülmüştür.
9-Sünnetsiz olanlarda selim ve habis kanserler daha sık görülür. Eşlerinde ise Rahim ağzı kanserlerine daha sık rastlanır.
10-Sünnetsizlerde Frengi Belsoğukluğu gibi zührevi hastalıklar daha sık görülür.
Sünnet Osmanlıda çok özel bir vecibe telâkki edilmiş, örf ve geleneklerin içinde müstesna bir yer bulmuş, kitaplara, şiirlere, fıkralara, skeçlere geçmiş, dillere destan sünnet düğünleri ile hâlâ gündemde yerini korumaktadır.
Padişah çocuklarının, beylerin, paşaların, zenginlerin çocuklarının sünnet düğünleri, bu düğünlerde verilen hediyeler, icra edilen sanat gösterileri, yarışlar, geçit törenleri, mahalle şenlikleri… Osmanlı kültür hayatına büyük katkıları olan faaliyetler olmuştur. Sünnet olan çocukların da ömür boyu aklından ve hayalinden çıkmayan acı ve tatlı yönleriyle bir hatıra olmaktadır.
Sünnet olmanın kesin belirlenmiş bir zamanı yoktur. Her mevsimde yapılabilir. Tıbbî açıdan en uygun zaman güz mevsimidir.
Sultan ll. Abdülhamit Ağustos ayında tahta geçmiştir. Bu sebeple Ağustos ayında sünnet olanlara çeyrek altın gönderirmiş. O dönemde bu hediyeyi almak için özellikle fakir insanlar Ağustos ayında sünnet yaptırmışlar ve bu anlayış halkımız arasına yerleşmiş. Bugün de genelde sünnetler pek güz ayını beklemeden Temmuz ve Ağustos aylarında yapılmaktadır.(2) Düğünlerde ifrata kaçılmaması ve ciğerpare yavrularımızla ilgili bu operasyonu ehil kişilere, yani tecrübeli hekimlere yaptırmamız önemli bir husustur.
Dilinden yani sözlerinden dolayı çok sıkıntılar çeken, hapisler, sürgünler yaşayan Şair Eşref’ten(3) konuyla ilgili mizah ve sitem dolu bir şiir:
Acıya hâl-i sabâvette alıştırmak için,
Müslüman’ın s..kini önce şeriat kesiyor.
Âlet-i zulm ederek din-i mübini hâşa
Dilini doğruların sonra hükümet kesiyor.
Yani: Sabiyi acıya alıştırmak için şeriat pipisini kesiyor, büyüyünce doğruları söylemeye kalkarsa hükümet de dilini kesiyor.
İslâmiyet öyle temiz, öyle nezih, öyle nazif, öyle latif bir din ki; baş düşmanımız olan şeytana atacağımız taşın bile temizlenip atılmasını emretmiştir. Malum haccın vaciplerinden biri de Mekke’deki Mina semtinde sembolik manadaki şeytanları taş atmaktır. Peygamberimiz bu şeytanlara atılacak taşların bile, -günümüzde daha iyi anlaşılacağı bir tabirle, suyun petrolden kıymetli olduğu bir iklimde- yıkanarak atılmasını emretmiştir.
Müslümanların iptila derecesinde temizlik hastası olduklarını şuradan da anlayabilir ki; biz ölülerimizi bile, başka din mensupları gibi, elbiseleri ile bazı kokuşmuş sular ve yağlar dökerek değil, en az üç defa sabunlu su ile yıkayıp, tertemiz toprağa yani Rabbine tevdi ederiz. Rahmetli Necip Fazıl merhum bunu ne güzel ifade etmiş:
Kâinatta ne varsa suda yaşadı önce
Üstümüzden su geçer doğunca ve ölünce
Dipnotlar:
1-www. hemsirelersitesi. com/sunnett. htm – 49.
2-Mustafa Armağan, “Osmanlının Kayıp Atlası”, Da Yay. 2005, İst. s. 222; Burhan Felek, “Hayal Belde Üsküdar”, İst. 1988, Felek Yay. s. 121.
3-Hilmi Yücebaş, “Şair Eşref Bütün Şiirler ve Hatıraları”, İst. 1978, s. 292.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.