İSLÂM’DA TEMİZLİK (9)
13 Aralık 2019, Cuma 08:43Yine o dönemlerde şimdiki gibi cam, kristal, şeffaf plastik, bardak ve poşet gibi şeyler olmadığı için, içi görünmeyen, ağzı tam örtülmeyen toprak veya madeni kaplar mevcut idi. Bunların içine gidebilecek yılan, akrep, arı, tarantula gibi zararlı varlıkların, içene zarar vermemesi için veya daha başka hikmetleri sebebiyle dibi görünmeyen kaptan su içilmesini iyi görmemiştir. Nitekim günümüzde bile buna dikkat edilmezse, kabın içindeki arı içerken boğaza gidip ümükte sıkışınca orayı soktuğu, kısa zamanda şiştiği ve kişinin nefes alamayarak öldüğü birçok olaylar cereyan etmektedir.
Hz. Peygamberin Medine’ye hicretinden sonra, Mekke’deki Zemzem suyunun acıdığı, eski tat ve özelliğinin kalmadığı rivayet edilir, Şair Hayâlî bu durumu şöyle dile getirir:
Mâtem idüp kara giydi Kâbe, Zemzem acıdı
Çünki arz-ı iftirâk itdi Peygamber Kâbe’ye
“Mekke halkı Hz. Peygamberin kadrini, kıymetini bilmeyip, onu doğup büyüdüğü öz diyarından hicret etmeye mecbur edince, Kâbe elem ve kederinden karalar giydi, mateme büründü, asırlardır akan Zemzem suyunun da, aşırı üzüntüsünden tadı bozuldu, eski safiyeti kalmadı.”
“Öfke şeytandandır. Şeytan ateşten yaratılmıştır, ateş ancak su ile söndürülür, o halde öfkelendiğiniz zaman onu yenmek için abdest alınız”(1)
Osmanlı bu hadisi-i şerife binaen abdest almayı silahlanma, yani şeytana karşı korunma, tedbir alma olarak telâkki etmiş, bazen “abdest alayım” yerine “silahlanayım” kelimesini de kullanmışlardır. Burada şöyle bir olay arz edeyim: 11 Eylül 1980 Kenan Evren ihtilalında Konya’da iman inanç yönünden temayüz eden ne kadar insan varsa toplayıp hapsettiler. Bürokratlara biraz daha kibar muamele etme babından, Konya Devlet Hastanesinin başhekimi merhum Ahmet Sait Uğurluya da telefon etmişler; “askeri savcılığa gelmeniz gerekir” demişler, o da; “tamam silahlanayım geliyorum” diye cevap vermiş ama birkaç dakika sonra evin etrafı yüzlerce asker tarafından kuşatılmış ve yakalanıp götürülmüş. “Ben kendim geliyordum neye zahmet ettiniz” deyince “silahlanayım dedin” demişler. Doktor durumu anlatmış ve “inananların silahı abdesttir” demiş.
Abbasilerin en ünlü Halifesi Harun Reşid’in bir o kadar meşhur eşi Zübeyde Hanım, utanılacak bir rüya görür. Rüyasında birçok insan ona tecavüz eder. Hayret ve dehşetle uyanır. Kendisi çok utanıp soramadığı için bir cariyeyi, zamanın meşhur âlimi Ebu Necib Sühreverdî’ye gönderir ve sanki rüyayı cariye kendisi görmüş gibi sorar. Ebu Necib; “kızım böyle bir rüyayı sen göremezsin, rüyanın gerçek sahibi gelip sorsun” deyince kendi gitmek ve anlatmak mecburiyetinde kalır.(2)
Âlim kişi; “etinden on binlerce kişinin istifade ettiğini söylüyorsun, aynı on binler elinden de istifade ederse, inşallah Rabbimiz hayra getirir” der. Ne yapayım deyince; “kendi paranla Arafat’a su götür ve huccac menfaatlensin” deyince öyle yapar ve Şam’dan Bağdat’tan uzak yerlerden Arafat’a “Aynı Zübeyde” diye tarihte çok meşhur olan suyu getirir. Yıllarca huccac istifade eder, ama zamanla bu kanallar bozulur, tahrip olur, Kanuninin kızı Mihrimah Sultan kendi kesesinden 500 bin altın sarf ederek, Mimar Sinan’a bu kanalları tamir ettirir. Ama o kadar gizli yapılmış ki, çok yakın tarihe kadar böyle bir olay bilinmezken, bazı devlet arşivlerinin incelenmesinden sonra ortaya çıkmıştır.(3)
Daha sonraki dönemlerde yani Emeviler ve Abbasiler döneminde de Allah ve Resûlünün bu tavsiyelerine uyulmuş, suyun az olduğu Arabistan ve Ortadoğu bölgesinde İslâm suyla, yeşille, temizlikle özdeşleşmiş, Müslüman denince temizlik akla gelir olmuştur. İslâm Medeniyeti üzerine fevkalade güzel eserleri bulunan Amerikalı Medeniyet Tarihçisi Will Durant; 10. Asırda Bağdat’ta 27 bin hamamın varlığından bahsetmiştir.(4)
Allah ve Resûlü temizliği tek yönlü istememiş, fiziki temizliğin yanında yani maddi temizlikle beraber manevi temizlik dediğimiz, fikir, gönül, duygu temizliği de istemiş, insanın fikriyle fiiliyle yani her şeyiyle tertemiz, pırıl pırıl olmasını arzu etmişlerdir.
Dipnotlar:
1-Buhârî, Edeb 76.
2-Ö. Tuğrul İnançer ile “Gönül Sohbetleri”, Sufi Yay. İst. 2010, s.112.
3-İbrahim Refik, “Tarihin Meçhul Tanıkları” Kaynak Yay. İst. 2008, s.47.
4-Wil Durant, “İslâm Medeniyeti”, Tercüman 1001 Temel Eser, Terceme
Orhan Bahaeddin, s. 65.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.