İSLÂM’DAN ÖNCE TEMİZLİK (2)
17 Ocak 2019, Perşembe 08:42Peygamber Efendimiz de: “Allah temiz ve paktır, paklık ve temizliği sever”(1)buyurur ve Yüce Rabbimizin ameli iyi olan müminlere vaat ettiği, lütfedeceği cennetin de tertemiz olduğunu, altından nehirlerin, çayların aktığı güzel ve enva-i çeşit ağaçların bulunduğunu, aklın ve hayalin kavrayamayacağı, tahmin ve tasavvur bile edemeyeceği güzellikte çiçeklerin, güllerin, bitkilerin bulunduğunu, ama oralara da yine temiz olanların girebileceğini şu hadisi ile haber veriyor: “İslâm Dini temizdir, temiz olun, zira Cennete ancak temizler girer.” /2)
Kısacası İslâm temizlikle özdeşleşmiş, nezafet, nezaket ve nezahet dinidir. Müslüman da temiz, latîf, nazîf, halîm olmalı ki, cennete girebilsin.
Aslında Cenâb-ı Hak temiz olduğu için her şeyi temiz ve pak yaratıyor, yeter ki insanlar kirletmesin. İçinde yaşadığımız dünya, arz, toprak insanoğlu kirletmediyse temizdir. Temizleme özelliği vardır. Bunun için suyun bulunmadığı yerlerde dinimiz toprakla temizlenmeyi, teyemmüm etmeyi, suyun bulunmadığı zamanlarda yemek artıklarıyla bulaşmış kap-kacak gibi şeyleri toprakla ovmak suretiyle temizlemeyi emreder.
Bu durumlar göz önüne alınarak kabir toprakları içinde incelemeler yapılmış. Öyle ya! Her türlü habis urlardan, kanserlerden, ülserlerden, AİDS den vb. ölen insanlar oralara konur, mantıken düşündüğümüzde kabire girmek bile büyük risk taşımalı, çok tehlikeli olmalıdır. Ama incelemeler göstermiş ki, toprak bunların hepsini imha ve izale ediyor, yani kendi kendini temizleyip dezenfekte ediyor.(3)
Gerçekten insan eli değmedi, insan kirletmedi ise her taraf temizdir.
Belgesellerde görüyoruz; tabiattaki hayvan dışkıları bile faydalı hale dönüştürülüyor. İlaçların, doktorların bu kadar çok olmadığı bizim çocukluk dönemlerimizde arı, akrep, böcek gibi haşaratın soktuğu yere, temiz çamur korlardı. Şimdi incelendiğinde; insanın mayası olan çamurun (balçık) kirletilmemiş ise, antibiyotik olduğu, bu tip yerlere konduğunda gerçekten faydalı olduğu ortaya çıkmaktadır.
Bir belgeselde avcılar ayıya silah attılar ve kalçasından yaraladılar. Hayvan hızla kaçtı ve küçük bir göletin kenarındaki balçığa yarasını dayadı. Belgeseli yorumlayan ki şöyle diyordu: “hayvan Yaratıcının verdiği içgüdüsü ile temiz çamurun antibiyotik olduğunu biliyor ve yarasını oraya dayıyor” Mesela; kirletilmemiş deniz suyunun da antibiyotik gibi faydalı olduğu, birçok yara ve bereleri, göz rahatsızlıklarını, burun tıkanıklıklarını tedavi ettiği, hatta kışın grip olmamaya bile etkili olduğu ortaya çıkmıştır.
Bu sebepledir ki; bizim dinimiz insanlar tarafından kirletilmediği takdirde arzın her tarafını temiz görmüş, mescid mesabesinde kabul etmiş, her yerde namaz kılınabileceği, Allah’ın huzuruna durulabileceği hükmünü vermiştir. Peygamber Efendimiz; temiz olmak kaydıyla “arzın her tarafı bana mescid kılındı”(4) buyurmuştur. Hâlbuki Yahudilik ve Hıristiyanlık gibi diğer dinlerde ibadet etmek için illa ki, kilise, havra vb. yerlere gelmek, bir papaz veya hahamın önderliğinde ibadet etmek mecburiyeti vardır. Onlar bizim gibi dağ başlarında bile ayin ve ibadet icra edemezler.
Eskiden ilim adamları dünyanın 4 ana maddeden ibaret olduğunu belirtmişler ve buna “Anasır-ı erbea” demişler. Toprak, su, hava, ateş. İnsanoğlu kirletmemiş ise, havanın da tertemiz, mis gibi olduğunu, ateşin içinde ise zaten pisliğin barınmasının mümkün olmadığını düşünürsek, dünyanın aslî unsuru olan bütün maddelerin temiz olduklarını görürüz.
Hak Dinlerin Hepsinde Temizlik Vardır:
Bütün Hak Dinlerin özünde temizlik vardır. Çünkü hak dinlerin ve gerçek peygamberlerin hepsini gönderen Allahü Zülcelâl ve’l-Kemal Hazretleridir. O da (yukarıda izah edildiği üzere) temiz olup, temiz olanları çok sevdiğine göre, bütün Hak Dinlerde temizliğin olması zaruri bir realitedir. Hıristiyanlar gibi bazı din mensupları temizlik hususunu sonradan ihmal etmişler, hatta ifrata kaçıp temizlenmeyi günah sayacak, yasaklayacak kadar insan ve eşyanın tabiatına aykırı bir tutum içine girmişlerdir.
Dipnotlar:
1- İbni Kayyım, Et-Tıbbü’n-Nebevî, 216.
2- Camiü’s Sağîr, c. 1, s. 66.
3- Zafer Dergisi, sayı 111, s. 1.
4- Buhârî, Teyemmüm 1, Salât 56; Tirmizî, Salât 119; Nesâi, Gusül 26.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.