İSRAF (1)
16 Kasım 2017, Perşembe 07:22Halk arasında, gerçeğin ta kendisini ifade eden yaygın sözler vardır. Meselâ konumuzla ilgili şöyle denir: “Hesabını bilmeyen kasap...” veya “Hesapsız akıtmaya oturan, kaz yürüyüşü ile taş arar”
Bugün bizim halimiz buna benzer: “Gerçek müminler sarf ettikleri zaman, ne israf ederler, ne de cimrilik. İkisi arasında orta bir yol tutarlar”(1), “İsraf etmeyin. Çünkü Allah israf edenleri sevmez”(2), “Saçıp savuranlar (müsrifler) şeytanların dostlarıdırlar.”(3) diye emreden bir Allah’ın kulu ve yüzlerce hadis-i şerifte israfı kötüleyen, yasaklayan bir peygamberin ümmetiyiz.
Osmanlı ilk zamanlarında Allah ve Resülünün emirlerine hakkıyla uyan ve dolayısıyla yükselen, yücelen kişilerdir. Cenâb-ı Allah; Saçıp savuranları şeytanların dostları olarak nitelemiş ve akıbetlerinin de onunki gibi iyi olmayacağını bildirmiştir. Gerçekten bu kadar muttaki, mütevazı ve mütedeyyin olan Osmanlı’nın torunları sonradan lüks ve israf bataklığına saplanınca akıbetleri çok acıklı olmuştur. Her iki duruma da misaller veriyorum:
Devlet-i Aliyye’nin kurucusu Osman Bey öldüğünde bir at, bir eyer bir kılıçtan başka yani bir süvarinin takımlarından başka miras bırakmamıştır.(4)
Taşlıcalı Yahya’nın dediği gibi;
Bâde-nüşân gibi doğru yolumuzdan sapmazız
Avn-i Fir’avn ile Şeddâdî binalar yapmazız(5)
Sultanahmed’i yapan eller ve beyinler, dünyayı idare ettikleri dönemlerde bile kendileri için
iki katlı, çok mütevazı Topkapı Sarayından başka saraylar, şatolar, malikâneler, kasırlar yapmamışlardır. Her gün saray bahçesinde askerleri “Mağrur olma sultanım, senden büyük Allah var”(6) diye bağırtmışlardır.
Devletin topraklarını nerdeyse ikiye katlayan fetihlerle Mısır ve Suriye seferinden dönen Yavuz, gösteriş ve âlâyiş olmasın diye şehre gece girmiştir.(7) Birazcık süslü giyinen oğlunu “anana bir şey bırakmamışsın” diye ikaz etmiştir.(8) Her savaştan önce ve sonra attan inip yer öpmüşlerdir.(9)
Ama aynı milletin torunlarına, Lâle devri, Nevşehirli İbrahim Paşa’nın, şair Nedim’in sonları ibret olmamış, son zamanlarda israfları iflasları olmuştur. (10)
1630 yılında İstanbul halkının bir kısmı zevk-u safaya dalmış, yoksullar ve Anadolu halkı inim inim inlermiş. Kadızade padişaha gönderdiği uzun şiirinde şöyle demiş:
Hab-ı gafletten uyan, ey al-i Osman bilmiş ol
Aç gözün, elden gider, taht-ı Süleymanın bilmiş ol
Gerçekten feraset sahibi âlim zatın bu tembih, bu nasihat kabilinden söyledikleri aynen çıkmış ve Lâle Devri idarecilerinin akıbetleri başta Nedim ve padişah olmak üzere çok feci olmuştur.(11)
Son dönemlerinde, yıkılış ve izmihlal asırlarında öyle bir lük ve israfa dalmışlar ki, çalıştırdıkları memurlara ve askerlere aylıklarını veremeyecek durumda iflas ettikleri halde, Kıbrıs, Limni, Midilli(12) gibi adaları bile rehin göstererek, yüksek faiz oranlı borçlar almışlar, boğazdaki 57 tane saraya ilaveten daha birçok saraylar yapmışlar(13) ama, hanedan mensupları bunu sürüldükten sonra çok pahalı ve acıklı bir şekilde, dilencilik, satıcılık, kapıcılık, mezar bekçiliği vb. süfli işler yaparak çok ağır ödemişlerdir.
Hani atalar demiş ya; “dedesi koruk yemiş de, torunun dişi kamaşmış.”
Askerlerimiz, düşman kurşunlarından ziyade, açlıktan ve sefaletten cephelerde telef olmuş. Paşalarımız bile ot tohumları,(14) ağaç kabukları, karınca yuvalarından topladıkları buğday ve arpalarla hayatlarını idame ettirmeye çalışmışlar. Ama bugün sadece İstanbul’da bir günde çöpe atılan ekmek, Norveçlilerin bir günde tükettiği ekmekten daha fazla olabiliyor.(15) 1994’lü yıllarda Çankaya köşkünden altın çatal ve bıçak takımları kullanılabiliyor.(16)
Peki, Osmanlının son zamanlarda düştüğü bu zillet ve sefaletten ibret almış, etkilenmiş ona göre bir hayat tarzı benimsemiş miyiz? Hayır, Şairin:
Geçmişten ibret almayan kişi
Geleceğe ibret olmaktır işi
dediği gibi, geleceğe ibret olmuşuz.
Dipnotlar:
[1]- Furkân Sûresi, 67.
2- En’am Sûresi, 141.
3- İsrâ Sûresi, 26.
4- Hammer a. g. e. c. 1, s. 89.
5- İbrahim Refik, Ulu Çınarın Gölgesinde, Albatros Yay. İst. 2004, s.64-71.
6- İbrahim Refik, Ulu Çınarın Gölgesinde, Albatros Yay. İst. 2004, s.116
7- Hammer a. g. e. 3/48. Yılmaz Öztuna. a. g. e. 1/40, 3/257, 8/51-85.
8- Yılmaz Öztuna, a. g. e. c. 8, s. 51.
9- Hammer, a. g. e. c. 3, s. 48.
10- İlhan Bardakçı, “Tarihten Bugüne”, Türk Edeb. Vakfı Yay.İst.2004,s.62.
11- A. Ragıp Akyavaş, “Asitane-1” TDV Yay. Ankara 2004, s. 297.
12 Yılmaz Öztuna, a. g. e. c. 7, s. 204.
13- John Freely, Osmanlı Sarayı, Çev. Ayşegül Çetin, Remzi Kitabevi, İst. 2000, s. 259, 277.
14- İlhan Bardakçı, “İmparatorluğa Veda”,Hülbe Yay. İst.1985, s. 372-418.
15- Zafer Dergisi, sayı 138, s. 36.
16- Milliyet Gazetesi, 18. 10. 1994.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.