İSRAF ETMEYELİM LÂKİN CİMRİ DE OLMAYALIM
14 Mart 2016, Pazartesi 08:41Cenâb-ı Hakk yarattığı kullarına bahşettiği maddi ve manevi nimetlerini birer emanet olarak nerede ve nasıl kullanacağını yüce kitabımız olan Kur’an-ı Kerimde ve Hatemül Enbiya Sevgili Peygamberimiz Hz.Muhammed (s.a.v.) in hayatında uygulayarak bizlere örnek olarak gösterilmiştir.
İnsanoğlu kendisine verilen bu namütenahi nimetlerden ahirette hesaba çekileceğini unutmamalıdır. Binaenaleyh bu nimetleri Cenâb-ı Hakk'ın razı olacağı şekilde mahlûkatın hizmetine sunmak ve diğer insanlara bu sahip olduğu nimetlerden azami derecede istifade etmelerini sağlamak için çalışmalıdır.
İsrafın her çeşidini haram kılan İslâm, insanların faydasına harcanmak için bahşedilen türlü türlü nimetleri içki, kumar, fuhuş, rüşvet, lüks ve gösteriş uğruna israf edemez.
Müslümanların gerek kendi ihtiyaçları gerekse hayır ve hasenat için yapacakları harcamalarda orta yolu tercih etmeleri emredilmiş, daima mütevazi ve sade bir yaşantı yaşamaları tavsiye edilmiştir. Bu konuyla ilgili Cenâb-ı Hakk, “(Rahmân’ın o has kulları), harcadıklarında ne israf ne de cimrilik ederler; ikisi arasında orta bir yol tutarlar.”(1) buyurmuştur.
Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) de ''İktisada riayet eden muhtaç duruma düşmez''(2) diye buyurmuş ve Müslüman bir kimsenin malını gereği gibi hakkı olan yere harcanmasını tavsiye etmiştir.
Cenâb-ı Hak Kur'an-ı Keriminde “Bir de akrabaya, yoksula, yolcuya hakkını ver. Gereksiz yere de saçıp savurma! Zira böylesine saçıp savuranlar, şeytanların dostlarıdırlar. Şeytan ise Rabbine karşı çok nankördür…” (3) diye bizleri uyarmıştır.
Hz. Ebû Bekir’in âzâdlısı ve Hz. Âişe vâlidemizin de sütkardeşi olan Kesîr bin Ubeyd şöyle der: “Mü’minlerin Annesi Hz. Âişe’nin yanına gittim. Bana: «–Dışarıda biraz bekle de elbisemi dikeyim» dedi. Ben de: «–Ey Mü’minlerin Annesi! Şayet çıkıp senin bu yaptığını insanlara haber verecek olsam, sana cimri derler” diye lâtîfe yaptım. Bu sözüme karşılık: “–Sen işine bak! Eskiyi giymeyenin yenisi olmaz” cevabını verdi.(4)
Âişe vâlidemiz çok cömert bir insan olmasına rağmen, şahsı mevzubahis olduğunda riyazat hâlinde yaşar ve bu sâyede infâkını ziyâdeleştirirdi.
Osmanlı döneminde Üçbaş Nûreddin Hamza Efendi (v. 948/1541) ismiyle meşhur bir âlim vardır. Bu zât parasını çok tasarruflu kullanırmış. Ata binmez, eski elbise ve ayakkabı ile yetinirmiş. Bu sebeple halk arasında “Paracı Hoca” olarak tanınmış.
Bu hocaefendi, biriktirdiği para ile Fâtih Karagümrük’te önce Üçbaş Medresesi’ni, daha sonra da Üçbaş Mescidi’ni yaptırmış. Âlimlerin ve fukarânın kalması için odalar yaptırarak bunlar için pek çok vakıflar tahsis etmiş. Bunu duyan tanıdıkları şaşırmışlar ve:
“–Hocam siz parayı bu kadar çok sevdiğiniz hâlde harcamaya nasıl kıydınız?” diye takılmışlar. Hocaefendi de şu mânidar ve nükteli cevabı vermiş:
“–Kıymetli dostlarım! Sizler haklısınız. Ben parayı çok severim. Onun için de paramın dünyada kalmasına gönlüm râzı olmadı. Onu kendimden önce âhirete gönderdim.” (5)
Günümüzde en fazla yaptığımız israflardan biri de yemek-içmek konusunda aşırıya kaçmaktır. Normalden fazla aşırı yiyip içmekte hem malen hem de sağlığımız açısından sıkça yaptığımız israflarımızdandır. Dünyada açlıktan kıvranan ve ölen insanlar varken nefsine sahip olamayıp tıka basa yiyip rahatsızlanan insanlarımız da maalesef var. Bu hususta Cenâb-ı Hak şöyle buyurur:
“Ey Âdemoğulları! Her mescide gidişinizde güzel elbiselerinizi giyin; yiyin, için, fakat israf etmeyin! Çünkü Allah israf edenleri sevmez.” (6)
Hz. Ömer (r.a) der ki:
“Karnınızı tıka basa yiyecek ve içeceklerle doldurmaktan sakınınız! Bu, vücuda zarar verir, hastalığa sebep olur, kişiyi namaza karşı tembelleştirir. Binaenaleyh yeme ve içmede orta yolu izleyiniz! Bu, vücut için daha faydalıdır, israftan da uzaklaştırıcıdır. Allah, şişman âlime kızar. Kişi şehevî arzularını dinine tercih etmedikçe kesinlikle helâk olmaz.”(7)
Ancak, israf ile cömertliği birbirine karıştırmadan hassas bir dengede tutmak icap eder. Gerekli olmayan yere ve gereğinden fazla sarf etmek israf olurken, ihtiyaç içinde olan bir yere bolca infak etmekte cömertliktir.
İslâm insanlara hikmeti ve orta yolu tavsiye ederken her şeyin en harikasını Allah Rasûlü’nün yaşamında bizlere örnek olarak sunmuştur. Bu nedenle, Peygamber Efendimiz’in hayatını ve sünnetlerini en ince şekilde öğrenerek yaşantımızda da uygulayarak israf etmeden ve cimrilikte etmeden Allah’ın istediği şekilde cömert bir kul olmaya gayret edelim.
Gönülden Muhabbetlerimle.
Dipnotlar:
1- Furkân, 67. 2- Heysemî, II, 280. 3- İsrâ, 26-27. 4- Buhârî, el-Edebü’l-müfred, no: 471; İbn-i Sa‘d, VIII, 50. 5- Taşköprüzâde, eş-Şekâiku’n-Nu‘mâniyye (thk. A. Suphi Furat), s. 540-541. 6- A‘râf, 31. 7- Ali el-Müttakî, XV, 433/41713.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.