İSRAİL DEVLETİNİN KURULUŞU
16 Mart 2020, Pazartesi 08:34Filistin Yahudilerin anavatanı olmasına rağmen, 1837 yılında 9000 civarında bir Yahudi yaşamaktadır. Yahudilerin en etkin olduğu memleket İngiltere’dir. Dünyada en büyük Müslüman ve Türk düşmanı da İngilizlerdir. Osmanlı devletinin zevale doğru gittiği o günlerde, İngiliz devlet adamları; Osmanlıdan Filistin’i koparıp, Yahudileri memnun edip, İsrail devletinin kurulmasını istemektedirler. 1860 lı yıllarda Rus Çarı II. Aleksandır’ın bir suikast sonucu öldürülmesi İngilizlerin ve Yahudilerin ekmeğine yağ sürdü.
Çara Suikasttan Yahudilerin sorumlu tutulması üzerine bu menfur millet üzerinde baskılar artar. Bunun üzerine birçok Yahudi Rusya’dan göç eder. Bunların bir bölümü ABD’ye, 5 bin kişilik bir bölümü de 1860 yılında Filistin’e gelip göçebe olarak yerleşirler.
Osmanlı devleti geleceği tahmin ettiği için, Yahudilerin Filistin’den gayrimenkul almalarını yasaklar. Fakat akla hayale gelmeyen hile ve yollarla Yahudiler buralardan toprak alırlar. Sahte pasaportlar çıkartıp, Avrupa devletlerinin vatandaşı statüsünde alırlar. Güvendikleri Filistinlilerin üzerine tapuları kaydettirirler. İsevîlere ait vakıflar kurarak emlak alırlar. Büyük oranlarda rüşvetler dağıtarak bir yolunu bulup toprak edinirler. Arap halkı da, Başta Sultan Abdülhamid merhum olmak üzere Osmanlı idarecilerinin sözlerini ve ikazlarını tutmazlar. Tarlalarına değerinin 3-5 misli para verilince hepsinin gözü kararır ve topraklarını satıp, paralarını da Yahudilerin açtığı bar, pavyon ve benzeri eğlence ve fuhuş yerlerinde harcarlar. Yani paralar yine Yahudi’ye döner.
1901 li yıllara gelindiğinde artık İsrail Devletinin kurulma vaktinin ve kıvamının geldiğine karar verilir ve Theodor Herzl başkanlığında bir ekip, aracılar vasıtasıyla Sultan ll. Abdülhamid Han’a, buna müsaade ettiği takdirde Osmanlı borçlarını ödeyeceklerini ve maliyesini düzelteceklerini teklif ederler.
Sultan Abdülhamid bunu kesinlikle reddetmiştir. O zaman çare olarak Sultanı hal ettirip, İttihat Terakki Fırkasının başındaki maceraperestlere bunu yaptırmayı planlamışlar ve bunda da başarılı olmuşlardır. İttihat Terakki başındaki bu hayal deryasında yüzen insanlara Osmanlının kabrini kazdırmışlar ve İsrail Devletinin de temelini attırmışlardır.
Almanların teşvik ve tahrikleri neticesinde, yine bu üç kafadara (Enver, Talat ve Cemal Paşalar), Birinci ve İkinci Kanal Seferlerini yaptırmışlardır. Para ve propaganda ile kandırdıkları Araplara da Osmanlıyı arkadan vurdurmak suretiyle ll Aralık 1917 de büyük bir hezimet neticesi Filistin topraklarının tamamı elimizden çıkmış ve Kutsal Şehir Kudüs, Haçlıların eline geçmiştir.
Böylece Yavuz Sultan Selim tarafından alınan, 12 bin şamdan yakılmak suretiyle için aydınlatılıp namaz kılınan ve 401 yıl 3 ay, 6 gün elimizde şanla, şerefle, şöhretle kalan Kudüs Osmanlı elinden çıkmış oldu. Ecdadımızın 4 asır müdafaa ettiği bu kutsal şehri 1948 ve 1967 yıllarında Araplar 30 saat müdafaa edemediler ve Yahudi’ye teslim ettiler.(1)
Tarihin ne garip cilvesi ki; Kudüs’te güneydeki giriş kapısının üstünde Yavuzun, Kuzeydeki giriş kapısının üstünde de Kanuninin tuğraları vardır. Bu tuğraları Araplar “Osmanlı sizi 400 sene sömürdü” diye Haçlı-Siyonist ittifakı mensuplarının yaptıkları propagandaya aldanan zavallılar kireçle kapamışlardır. Ama bugün Osmanlıyı mumla arıyorlar fakat bulamıyorlar. Çünkü akılları başlarına geldi ama “Ba’de harabül Basra” iş işten geçtikten sonra.
Necip Fazıl merhuma bir Arap genci bir toplantıda Fransızca; “Osmanlı bizi 400 sene sömürdü” demiş Üstad: “Osmanlı sömürgeci değildi olsaydı şimdi sen bu soruyu Osmanlıca sorardın ama kimin sömürgeci olduğu ortada Fransızca soruyorsun,(2) üstelik Osmanlı Suriyede 400 sene, Fransızlar Suriye’de 20 sene kaldılar” demiş.
Yahudiler ilk zamanlar Arapların arazilerini satıp-satmama hususunda tereddüt etmişler. Bir araştırma heyeti göndermişler. Bunlardan birisi çok fakir ve garip bir çobanın yanına varmış ve sormuş:
“Dünyada neyin var” Çoban:
“Hiçbir şeyim yok”.
“En çok sevdiğin şey nedir?” Çoban:
“Şu köpekten başka hiçbir şeyim yok”
“Bunu bana satarsan çok para veririm” deyince çoban bu aşırı teklife dayanamayıp köpeği satmış.
Heyet dönünce bu adam şu teklifte bulunmuş: “Arazilerini satmazlar diye korkmaya gerek yok. Bunlar fazla verdin mi her şeylerini, en sevdiklerini bile satarlar” demiş ve hakikaten de satmışlar.
En verimli sulak arazileri su kaynakları ile beraber satın alıp üstlerine geçirmişler. Satın alıp sahiplendikleri toprak miktarları:
1925 te 944.000 dönüme
1927 de 1.024.000 dönüme
1930 da 1.170. 000 dönüme ulaşmıştır.
Ayrıca 1935 yılına kadar Filistin’deki 1212 sanayi şirketinin 872’sini satın almak suretiyle ellerine geçirmişlerdir. Dünyadaki Yahudi zenginlerinin yaptıkları yardımları, Filistin topraklarına yatırmışlardır.
1936-39 yılları arasında Filistinliler yaptıkları hatanın farkına varmışlar ama iş işten geçmiştir. Memleketimizde birçok banka, telefon şirketleri, petrol şirketleri, en büyük fabrika ve kuruluşlar, Kıbrıs’ın üç büyüklüğünde arsa ve araziler, yıllardır kanımızı sömüren GAP ve Manavgat suyu satılırken inşallah bu Filistin dramı unutulmaz, ibret alınır.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.