İSTENEN GENÇLİK (2)
14 Mayıs 2016, Cumartesi 10:39“Bana diyorsun ki din afyondur, kendin Papayı baş tacı ediyorsun. Bana diyorsun ki din adamları terakkiye mani, kendin protokolde onlara başbakanından önce yer veriyorsun. Bana diyorsun ki doğum kontrolü yap, kendin doğuran kadınlara milyarlar veriyorsun. Bana diyorsun ki Kıbrıs’ı ver, kendin binlerce mil uzaktaki Fokland adaları için savaş yapıp, kanarya adalarında nükleer deneme yapıyorsun. Asya’yı ve Afrika’yı sömürüyorsun. Bana diyorsun ki, bölün, küçül doğu ve güneydoğuya özerklik ver, kendin İrlanda’ya, Sicilya’ya, Korsika’ya, Kızılderililere ve Kuntakintenin torunlarına yani zencilere aynı hakkı vermiyorsun. ABD veya AB diye birleşiyor, büyüyor ve kuvvetleniyorsun. Seni artık gerçek yüzünle tanıyor ve öz benliğime dönüyorum diyerek silkinebilecek bir gençlik istiyoruz.
Tembelliği adet, kaytarmayı marifet, az çalışıp çok istemeyi sendikal hak ve adâlet telâkki eden, neticede daha düne kadar birer şehrimiz olan balkan ve Arap devletlerine çalışmaya gitmek mecburiyetinde kalan, hele hele Hıristiyan Avrupalıların tuvaletlerini, kanalizasyonlarını ve bin bir çeşit pisliklerini izzeti nefsi rencide olmadan, onurları kırılmadan temizleyebilen bir gençlik değil,
"İnsan çalıştığının semeresini mutlaka görecektir"([1]) ayetini kendine düstur edinip bir gaflet sonucu l57l de İnebahtı baskınıyla tamamen imha edilen Osmanlı donanmasının yerini doldurmak için: "Bu kış 300 gemi yapılacak"emrine tersane komutanın: "Bu mümkün olur mu?" deyince: "Paşa paşa sen paşa olmuşsun ama, hâlâ bu devleti tanımamışsın. Bu millet isterse bu 300 geminin yelkenlerini atlastan, halatlarını ibrişimden, direklerini de gümüş kaplamadan yapabilir. "diye bağıran ve hakikaten bir kışta 245 gemi yapıp denize salan ecdadındaki azmi, iradeyi, kendine güven duygusunu gören ve hisseden neticede tarih sahnesinde, milletini lâyık olduğu yere çıkaran bir gençlik istiyoruz.
Ezelî ve ebedî düşmanımız olan, milyonlarca Müslümana asırlarca kan kusturan ve hâlâ kusturmakta olan, balkanları elimizden alıp milyonlarca Mehmedi şehid edip, binlercesini yaralı halde Rodop ve karpat dağlarına, Belgrad ormanlarına bırakıp, kışın açlıktan kıvranan kurtlara, domuzlara ve sırtlanlara yem yapan Moskofa gönül bağlayıp:
Din neymiş iman neymiş kim bakar safsataya
Fatihte kahramanlık denilen palavraya
Osman Gazide kimmiş kim bakar Mustafa’ya
Devrim hiç durmamalı davran tamamlamaya
Selâm Lenin, Stalin, Kosigin ve Mao’ya
Savaştayız yoldaşlar sol yumruklar havaya
yazılı pankartlarla caddelerde, sokaklarda dolaşıp, aziz vatanı Ruslara peşkeş çeken hainler ve reziller sürüsü bir gençlik değil, yüzlerine baktığımızda bize dini imanı, vatan ve milleti için Malazgirt’te, Çaldıranda, Mohaç’ta, Kosova’da, Sakarya’da ve Kıbrıs’ta hayatlarının baharında canlarını feda, kanlarını sebil eden aziz şehitlerimizi hatırlatan ve her ne kadar kıyafetleri değişse de şairin:
Ecdadımızın heybeti marufu cihandır
Fıtrat değişir sanma bu kan yine o kandır
dediği, aynı kanı, aynı gayeyi ve aynı ideali taşıyan bir gençlik arzu ediyoruz.
Velhâsıl Allah'a inanmayan, Resûlünü tanımayan, Kur'an-ı çöl kanunu telâkki eden, ecdadını küçümseyen, örf ve adetleriyle alay eden, hayvanlaşmış, insani duygulardan uzaklaşmış bir gençlik değil, Resûl-i Ekrem’in: "Öyle gençler var ki, hiçbir gölgenin olmadığı kıyamet gününde Allah arşının gölgesinde onları muhafaza edecek" ([2]) diye müjdelediği bir gençlik istiyoruz.
Allah'ın selâmı böyle gençlerin üzerine olsun.
Dipnotlar:
1- Necm Sûresi, 39.
2- Buhârî, Ezân 36, Zekât 16, Müslim 91(1031), Muvatta 14’952), Tirmizî Zühd 53(2392).
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.