İSTİKLÂL MARŞIMIZIN KABULÜ (1)
12 Mart 2016, Cumartesi 09:57Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;O benimdir, o benim milletimindir ancak.
Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilal!Kahraman ırkıma bir gül; ne bu şiddet, bu celal?Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal...Hakkıdır, Hakk’a tapan milletimin istiklal.
(12 Mart 1921) Her türlü yokluk, kıtlık ve imkânsızlıklara rağmen İstiklâl Savaşını kazanıp, tarihin seyrini değiştiren Türk Ordusu, kazandığı istiklalin alâmet-i fârikası olmak üzere bir marşın yazılmasını istemiş, TBMM bunu deruhte etmiş ve kazananlara mükâfatların verileceğini duyurarak ilânlarını yapmıştır.
Hamdullah Suphi Tanrıöver, Akif’ten bir marş yazmasını ve yarışmaya katılmasını ısrarla rica etmiş, finale kalan şiirler, Gâzi Mustafa Kemal’in başkanlık yaptığı Mecliste okunmuş, Mehmet Akif’in şiirini bizzat Hamdullah Suphi okumuş ve 724 şiirin arasında birinci olan İstiklâl Marşımız dakikalarca ayakta alkışlanarak, 12 Mart 1921 de kabul edilmiştir.
İstiklâl Marşımız ayakta alkışlanmış, ayakta kabul edilmiş ve ayakta dinlenmektedir. Bunu abes görenler, tuhaf karşılayanlar, fanatizminden dolayı bu kıyamı içine sindiremeyenler vardır. Ama bu hurmet, bu ta’zim bu milletin mayasında, özünde, cevherinde, geleneklerinde vardır. Mehter nevbet vururken, onu da hürmeten ayakta dinlemek mecbur idi.([1])
Mehmet Akif merhum Meclise emanet bir palto ile gelecek kadar zaruret içinde olmasına rağmen, şiirine verilen birincilik ödülü 500 lirayı (o gün için büyük bir servet) almamış, zorlanınca almış fakat bir hayır kuruluşuna bağışlamıştır.
Bu marş benim değil milletim ve memleketimindir diyerek “Safahat” isimli meşhur eserine almamış, vefatından sonra kitaba ilâve edilmiştir. Kitaplarını da satmamış ve Devlet Kütüphanesine hediye etmiştir.([2])
Osmanlıda, şanlı ecdadımızda kitap satmak ilme ihanet telâkki edilmiş, mecbur kalıpta kitap satmaya kalkanlar kendi kitaplarını bile gizlice satma yoluna gitmişlerdir.([3])
Sahne-i siyaset, sahne-i cinayet demektir. Bizde politika; her ne pahasına olursa olsun, rakîbi diskalifiye etmektir. Yıllarca omuz omuza, kader birliği yapıp savaşan, aynı çadırda yatan, ekmek bölüşen, ölüme yürüyen insanlar bile, siyaset söz konusu olunca bir birinin gırtlağına sarılmaktan geri durmamışlardır. İşte bu dönemde Akif merhuma da onu kahreden baskı ve şiddetler uygulanmıştır.
İngilizler sömürgelerden getirdikleri Müslüman askerleri de Almanlara karşı savaştırdıkları için, onları Müslüman Osmanlı ile müttefik olan Almanlara karşı savaşmamaları hususunda ikna için Akif Almanya’ya gönderilmiş, cepheye kurulan hoparlör sisteminden karşı tarafa, yani İngiliz-Fransız siperlerindeki Müslüman askerlere vaaz etmiş, onları Almanlara karşı savaşmaktan vazgeçirmeye çalışmıştır. ([4])
Dipnotlar:
1- İbrahim Refik, “Köklerden Göklere”, Albatros Yay. 3. Bas. 2001, s. 71.
2- R. Şükrü Apuhan, “Hedefe Yürürken”, Timaş yay. 1987, s. 128.
3- İbrahim Refik, “Köklerden Göklere”, Albatros Yay. 3. Bas. 2001, s. 118.
4- İbrahim Refik, “Tarih Şuuruna Doğru-2”, Albatros Yay. 7. Bas. İst. 2001, s. 138.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.