KABİR ve KABİR TAŞLARI-2
15 Ağustos 2015, Cumartesi 00:00Eskiden Türkler, Türkmenler gezgin ve göçebe yaşarlarken belli bir yerleri, meskûn bir mahalleri olmayınca ölülerini bazı dönemlerde yakmışlar,([1]) bazı dönemlerde de kurtlar kuşlar yesin diye yüksek yerlere bırakmışlar,([2]) ama İslâm’la müşerref olduktan sonra toprağa gömmüşler ve ölülerine, kabirlerine çok önem vermişlerdir.
Yahya Kemal merhum İspanya’da elçi iken Türkiye’nin nüfusunu sormuşlar, mevcudun iki katını söylemiş, “biz o kadar bilmiyoruz” diyenlere; “biz ölülerimizle beraber yaşarız, onları da sayarız” diye cevap vermiş. Bazıları dünyayı bir kum saatine benzetir, yani üsttekiler devamlı alta, toprağın altına akmaktadır. İlk şehirlerinde bu sayede yani kabirler sayesinde oluştuğu rivayetleri vardır.([3])
Atalarımız; “hayvanın iyisi pazarda, insanın iyisi mezarda belli olur” demişler. Gerçekten sevilen, sayılan, gönül yapan, hatırları hoş eden, iyi bir isim bırakan ve dolayısıyla cenazesinde çok cemaati olan insanlardan Peygamber efendimiz sitayişle bahsetmiştir.
Cenazelere iştirak etmek, kabirlere gelmek dinimizde kardeşlik görevlerinden biridir. Ama samimiyetle, halis niyetle. Yoksa dünyevi bir menfaat ve maksatla gelen, hatır için görünen, çelenk gönderen, dinimizde, örfümüzde olmamakla beraber alkış tutan, slogan atan değil. “Çiçekler dalında güzeldir” derler. Bir ölen için binlerce çiçek öldürmek, birkaç saat sonra çöpe atılarak çiçeğin asaletine hakaret edilmesi de seviyesizliğin bir başka veçhesi oluyor. Çiçek sevgi ve muhabbet meş’alesi olduğu için, ancak sevgiliye arz ve hediye edilebilirse hakkı ödenmiş olur. Şair bunları reddediyor ve şöyle diyor:
İstemem nakl-i cenazemde çeleng ü ahenk
Debdebeyle gidilen saha değildir makber
Orası medhalidir bârigeh-i Mevlâ’nın
Kapısından içeri acz ile girmek ister
Tahir Olgun (Tahirül Mevlevî)
Kabrin haşyetini en iyi idrak edenlerden Yunus Emre bütün samimiyetiyle Yaratanından şöyle istimdad ediyor:
Ya Rab ne olur halim
Kabre vardığım gece
Ey-olmazsa amelim
Kabre vardığım gece
Ya Rabbena yandırma
Günahlara bandırma
Çerağımı söndürme
Kabre vardığım gece
Ya Rabbena hayr eyle
Muhammed’e yar eyle
Kabrimizi nur eyle
Kabre vardığım gece
Derviş Yunus’un sözü
Kan ağlar iki gözü
Mahrum eyleme bizi
Kabre vardığım gece
İki arkadaş cesaret konusunda iddiaya girmişler. Cesaretlerini ölçmek için de mezarlıkta bir gece yatmayı seçmişler. Aynı gece mezarlıkta buluşmuşlar. Gece yarısı gürültüler gelmeye başlayınca korkudan ne yapacaklarını şaşırmışlar. Ancak erkekliğe laf ettirmemek için olayın üstüne gitmeye karar vermişler... Gürültüye doğru yaklaşınca yaşlı bir adamın mezar taşına bir şeyler yazmaya çalıştığını görünce rahatlamışlar. Daha cesur olanı yaşlı adamın yanına gidip:
“Yahu amca korkuttun bizi, ne yapıyorsun gece vakti burada?” deyince ihtiyar yavaşça dönüp kısık bir sesle; “ne yapacağım evlât, işini dürüst yapan kalmadı ki, adımı yanlış yazmış zibidiler, onu düzeltiyorum” deyince bizimkiler arkalarına bakmadan, soluğu evlerinde almışlar.
Dipnotlar:
1- Seyahatname, (Mervezi’nin Eserinin), Tercüme Prof. Dr. Ramazan Şeşen,Bedir Yay. s.
Kırgızların ölülerini yakmaları 103,
2- Mustafa Rutbay, Kafkas Hatıraları, Haz. A. Cevdet Canbulat, TTK Yay. Ank. 1990, s.70.
3- Osmanlıyı İmpatorluk Yapan Şehir, Mustafa Armağan, Timaş Yay. İst. 2007, s.37.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.