KADER - KISMET - TALİH ? ŞANS (2)
29 Kasım 2016, Salı 07:33Bir acayip talihim var her işim bozgun düşer
Bülbül için tuzak kursam içine kuzgun düşer
Lâedrî(1)
Bîbaht olanın bağına bir katresi düşmez
Bârân yerine dürr ü güher yağsa semadan
Ziya Paşa
Derviş olmak istedim, zelzele yıktı tekkeyi
Hacca gitmek istedim Vahhab aldı Kâbeyi
Gerçi darphaneden vermiş olsaydı kısmetim Huda
Şüphe yok ki kalp keserdi padişahlar sikkeyi
Lâedrî
O deryadan âb istemiş olsam serab olur
Ger altuna yapışsam o saat türab olur
Zâtî
Bence en güzelini ve en özlüsünü şu şair söylemiş. Gerçekten dünyada insan her zaman her yerde, her hâl ü kârda isterse üzülecek, kederlenecek bir sebep de bulur, memnun ve mesud olacak şeylerde bulur. Hani adam demiş ya; “çorabım yok diye çok üzülüyordum. Çorap giyecek ayağı olmayan bir adamı görünce Allah’a binlerce defa şükrettim”
Mihnet-i zevk etmededir âlemde hüner,
Gam-u neşât-ı felek böyle gelmiş böyle gider.
Gerçekten öyle. Emrinde ordular, hazineler, hizmetçiler, beyler, paşalar olan koskoca bir Osmanlı mülkünün sahibi ve sultanı olan, Fatih’in babası 2. Murad’ın sözlerine kulak verirsek konu daha iyi anlaşılır:
Ey Felek dâim beni sen nâmurad etmek neden
Beni gam-gin eyleyip ağyârı şâd etmek neden
Gâh olur devrân bize mihr ü vefâlar gösterir
Gâh döner her lütfuna yüz bin cefâlar gösterir
Dünyadaki huzursuzlukların kaynağının ekseriyeti maddiyattan olduğu için Ziya Paşa; “bu altın ve gümüşte ne var ki herkes ona taparcasına kıymet veriyor, hâlbuki hepsini ölürken bırakıp gidiyor” diyor tabii ki bunu bizim gibi değil de veciz bir şekilde şöyle ifade ediyor:
Dehrin ne safası var acabâ sîm ü zerinde
İnsan bırakır hepsini hîn-i seferinde
Seyr etti hevâ üzre denir taht-ı Süleyman
Ol saltanatın yeller eser şimdi yerinde
Dünyada huzurlu olabilmek için, kadere rıza gösterip, teslimiyetçi olmak gerekir. Olunmadığında zaten yapılabilecek bir şey yoktur. Şair durumu ne güzel açıklar:
Ama ne çâre hükm-i İlahi yerin bulur
Kan ağlamak müfid değil, olacak olan olur
Rûhi
Atalarımız; “Talihi yaver olanın, horozu yumurtlar” demişler gerçekten öyle. Şu misallere bakılınca sözün ne kadar doğru ve muknî (ikna edici) olduğu anlaşılır:
Kolombiya'da 4270 metre yükseklikten bir uçak düştü, 51 kişi öldü, sadece Erika isimli 9 yaşında bir kız çocuğu kolu kırılarak kurtuldu.(2)
ABD de bir kadın uçaktan düşer diye çok korkarmış. Bu korku sebebiyle kocasının uçak biletini iptal ettirip, gideceği yere arabayla göndermiş ve bir müddet sonra televizyonda kocasının gideceği uçağın düştüğü anons edilmiş, kadın kocamı kurtardım diye sevincinden hoplamış, ama haberin devamında “uçak şu plakalı aracın üstüne düştü, araç sürücüsü de öldü” deyince sevinci kursağında kalmış. Hani şair diyordu ya: “Olacak olan olur.”
Memleketimizde de benzer ve ibretli kazalar olmaktadır. Ekim 1997 yılında Karapınar yakınlarında bir yolcu otobüsünün içinde 48 kişi yanarak öldü. O otobüsle memleketine gelmek isteyen, yalvarıp yakarmasına rağmen bilet bulamayan bir üniversite talebesi, haberi duyunca kendi adına sevinmiş, ama aynı saatlerde kaza yapan bir belediye otobüsünün içinde o da can vermiştir.
Şu haber de ne kadar çarpıcı ve ibret verici: “7 Kattan düşen Özgür isimli küçük bir çocuğu o anda yoldan geçmekte olan Murat Vural havada yakaladı ve hiçbir şey olmadı.”(3)
Dipnotlar:
Namurad: Arzularına ulaşamayan, Gamgin: Gamlı, Ağyar: Başkaları, Mihr: İyilik, Sim:
Gümüş, Zer: Altın, Hîn-i sefer: Ölüm yolculuğu, Müfid: Faydalı, Seza: Lâyık,
Sena: Övgü, Şürbetmek: İçmek, Esved: Siyah, Ebyad: Beyaz, Kadem: Adım,
Rayiha: Koku
1- Yazarı bilinmiyor manasına.
2- Milliyet Gazetesi, 14.01.1995.
3- Milliyet Gazetesi,01.05.2000.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.