KADER - KISMET - TALİH – ŞANS(1)
12 Nisan 2018, Perşembe 07:37Kör kader sâik’ımız oldukça
Atlı girsek hana har’lı çıkarız
Bizde oldukça bu baht-ı nâsâz
Hızırı görsek de zararlı çıkarız
Şair Eşref
İman esaslarımızdan biri de “kadere, hayrın ve şerrin Allah’dan geldiğine inanmaktır” Müslüman’ın kelime manası; “teslim olan” demektir. Dinimizde de teslim olmayı gerektiren en önemli husus kader mevzuudur. Çünkü anlaşılması, idrak edilmesi, hazmedilmesi ve kabullenilmesi en zor husustur. Asırlarca münakaşası ve münazarası yapılmış, ayrı fikirler, aykırı düşünceler, değişik mezhep ve anlayışlar, kavgalar, nizalar hatta savaşlar çıkmış ve hâlâ çıkmaktadır. Mezheplerin ayrıldıkları en önemli hususta budur. Onun için Hz. Ali; “Kader ve irade meselesi şeytanın en rahat at oynattığı sahadır” demiştir. Konunun anlaşılıp algılanması pek kolay olmadığı için Peygamber Efendimiz de bu konunun fazla deşilip kurcalanmasını istememiş, bu hususta Müslümanların teslimiyetçi bir tutum izlemelerini tavsiye etmiştir.
Özetin özeti kabilinden bir şeyler söylemek gerekirse: Her insanın bir kaderi vardır, yani hayatında yapacağı şeyler Allah(c.c.) tarafından yazılıp takdir edilmiştir. Buna alın yazısı da denir. Takdir ve tayin edilen zaman ve zeminde insan doğar ve kaderini yaşamaya başlar. Bunun dışına asla çıkılamaz, değişiklik yapılamaz, müdahale edilemez. Sanki bir film çekilmiş, arşive konmuş, icap ettiğinde, zamanı geldiğinde vizyona sürülmüş ve çekilen film oynamaya başlamış.
İşte aykırı düşünceler burada başlıyor ve başta Cebriye olmaz üzere birçok mezhep; “o halde insanın iradesi yok, yaptıklarından sorumlu değil. O rüzgârın önündeki bir yaprak gibi, nereye sürüklerse oraya gider. O halde cennet, cehennem, ceza, mükâfat bunlar neden? Herkes kendisine biçilen rolü oynuyor…” Bir yere kadar söylenenler doğru. Herkes kaderini oynuyor. Fakat burada çok ince ve hassas bir nokta var. Allah ilmi ezelî ve ebedîsi ile herkesin hür ve serbest iradesi ile, hiç müdahale olmadan nasıl ve ne şekilde yaşayacağını, neler yapıp yapmayacağını, iyi veya kötü bir insan olacağını, imanlı veya inançsız olacağını… bildiği için kaderini ona göre yazmıştır. Yani tabir caizse negatif dünyada herkesi serbest bırakmış, istedikleri gibi, hür irade ve ihtiyarları ile yaşamışlar, onlar filme alınmış, zamanı gelince de filmin pozitifi vizyona sürülmüştür.
Dolayısıyla insan bu dünyada Allah yazdığı için yaşadığı gibi yaşamıyor, o böyle yaşayacağı için Allah böyle yazmıştır. Sorumluluk da buradan doğmaktadır. Ama başta söylediğim gibi, herkesin kolaylıkla anlayıp, kabulleneceği bir husus değildir. Şair öyle diyor:
Kamunun Halik’ı birdir
Niçin bazısı kâfirdir?
Bu ne hikmet bu ne sırdır
Bilen gelsin bu meydana
Bu sebeple kadere stemler, itirazlar, kahırlar, karşı gelmeler, “kader kime şikâyet edeyim seni” diye başlayan şarkılar, “Tanrım beni baştan yarat” diyen yakarışlar ve benzeri sözler çok olmuş ve olmaktadır.
Bizim milletimiz inançlı ve terbiyeli insanlardır. Bu hususta en fakir durumda olanlar bile; direk Cenâb-ı Allah’ı muhatap almamış, ona isyan etmeye, kaderine olan itirazını direk söylemeye cesaret edememiş ve ütopik (hayali) bir şikâyet mercii uydurmuş ve buna da “Felek” demiş.
Felek kelimesi: Uzay, feza, asuman, kâinat gibi manalara gelir. Kaderini, kısmetini, şansını, talihini beğenmeyenlerin muhatabı Felek olmuş, kahpe felek, zalim felek, hain felek… gibi sitemlerle ona seslenmişler, şarkılarda, türkülerde, ezgilerde, bozlaklarda… hep bu Feleğe yüklenmişler, biraz deşarj olmaya çalışmışlardır. Şimdi bu dertlilerden bazılarının terennüm ettiği beyit ve dörtlüklerden örnekler sunalım:
Bir acayip talihim var her işim bozgun düşer
Bülbül için tuzak kursam içine kuzgun düşer
Lâedrî(1)
Bîbaht olanın bağına bir katresi düşmez
Bârân yerine dürr ü güher yağsa semadan
Ziya Paşa
Derviş olmak istedim, zelzele yıktı tekkeyi
Hacca gitmek istedim Vahhab aldı Kâbeyi
Gerçi darphaneden vermiş olsaydı kısmetim Huda
Şüphe yok ki kalp keserdi padişahlar sikkeyi
Lâedrî
O deryadan âb istemiş olsam serab olur
Ger altuna yapışsam o saat türab olur
Zâtî
Dipnot:
Kuzgun: Karga, Bîbaht: Bahtsız, talihsiz, Katre: Damla, Baran: Yağmur,
Dürr ü Güher: İnci, gevher, Kalp: Ayarı düşük, Sikke: Para, Ab: Su,
Türab: Toprak, Mihnet: Zorluk, Gam ü neşat: Keder ve neşe.
1- Yazarı bilinmiyor manasına.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.