Kaderin Üne İttiği Adam “Çağlayangil”
10 Ağustos 2022, Çarşamba 00:03Yaşamında 3 Padişah, 5 Cumhurbaşkanı görmüş, kendi deyişiyle devrin ikbalini de idbarını(işlerin ters gitmesi, geriye gitmek, talihsizlik, bahtsızlık)da yaşamış, ülkemize Vali, Bakan,Cumhuriyet Senatosu Başkanı, Cumhurbaşkanı Vekili olarak hizmet etmiş ve elbette ülkemde siyaset yapanların çoğunun kaderi darbeleri görmüş, Yassıada ve Zincirbozan’da sürgün günleri yaşamış İhsan Sabri Çağlayangil anılarını Bilgi Yayınevi adına Tanju Cılızoğlu’nun hazırladığı “Kader bizi una değil üne itti” isimli kitabında anlatmış. Kaynak kitap olarak bu kitabı kullandım. 1993 yılında yitirdiğimiz Diplomat, Devlet Adamı Çağlayangil’in anılarından bir demet paylaşıyorum. Siyasetimizde nelerin değişip nelerin değişmediğini takdirlerinize bırakarak ve kitaba emeği geçenlere teşekkür ederek.
İlköğretim Bilecik; Saint Joseph Lisesi’nde dil eğitimi, sonrasında İstanbul Erkek Lisesi. Onuncu sınıfta Arapça hocasının koltuğuna iğne konulması nedeniyle tüm sınıf . arkadaşlarıyla birlikte okuldan atılma, Ankara Erkek Lisesi şimdiki adıyla Atatürk Lisesi’nde sürgün yılları, üniversite eğitimi aldığı İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi ile sona eren eğitim yaşamı. Emniyet Genel Müdürlüğü, Malatya Emniyet Müdürlüğü, Kaymakamlık, Yozgat-Antalya-Çanakkale-Sivas-Bursa Valiliği. Siyaset ve Bakanlıklar.. Son olarak 12 Eylül öncesi Cumhurbaşkanlığı seçilemediği nafile turlar günlerinde Cumhurbaşkanı Vekilliği ile dolu geçen yıllar. Anılarında Özal’lı yıllardan o tarihte “siyaseten zorda olduğu dönem” diyerek “zor durumda olan insanla ilgili konuşmam” ve “bana memleket gerek, sansasyon değil” sözleriyle bazı anıları yazılmamak kaydıyla anlatan bir insan Çağlayangil.
Demirel’in yasaklı olduğu ancak Güniz sokakta politika üretmeye, kadro ve tabanını diri tutmaya çalıştığı yıllarda yorumlamış “ülkede askerlerin ihtilal yapması çok kolaydır, zor olan ülkeyi yönetmektir. Demirel uslüptur, ülke bu uslubu özledi, Uslubun özü umutlu olmaktır. Geri kalmış ülkelerde umudu ayakta tutmadan yığınları peşinizde tutamazsınız” “Devlet adamları devlet adamlarıyla büyükelçiler kanalıyla sorunlarını çözmeye yönelirlerse bir arpa boyu yol alamazlar” Siyasi yasakların kalktığı günlerde Çağlayangil yeniden politikaya dönmeyi planlar, aday adayı olur. Bursa’da Cavit Çağlar gerçeği vardır. Çağlayangil Çağlar’ın Demirel’e ve davaya zarar vereceği kaygısındadır, Çağlar ticari sorunlarını iktidardaki Özal’a her aktardığında “beyefendiyi bırak gel dertlerini çözelim” denilmiştir. Çağlayangil aday olur ancak Bursa İl Örgütü Gençlik Kolu tepki koyar. Demirel’in aktarılan tepkilere “bunları bana değil Çağlayangil’e anlatın” dediği kendisine aktarılınca adaylıktan çekilir ancak Demirel sevgisini yüreğinde hep sıcak tutar.
Yassıada günleri. Gece yatağında kitap okumaktadır Çağlayangil. Başlarında nöbet tutan Harp Okulu öğrencileri aralarında yüksek sesle konuşmaktadırlar “bu gece bunları kaçta öldüreceğiz?” “Saat üçte”. Sonra Çağlayangil’in yanına gelirler “konuştuklarımızı duymadınız mı? “Duydum” “peki niye telaş etmiyorsunuz?” “Ne yapalım, öldürecekseniz öldürürsünüz”
Bursa Valisidir Çağlayangil. Devlet Tiyatrosu Genel Müdürü Muhsin Ertuğrul beraberinde Cüneyt Gökçer ile ziyarete gelir. Amaçları Tiyatro Binası yapılmasıdır, sürekli temsile gelme vaadinde bulunurlar. Aslında bina vardır ancak elverişsizdir. İl imkanlarıyla para bulmak zordur, Başbakan Menderes’tir. Çağlayangil’in umudu da beyefendidir ama olaylar öyle seyretmez. Menderes arar telefonla ve şikayet olduğunu, tiyatro binası yaptığını söyler, karşı çıkar, yol-okul-cami-çeşme yapmasını önerir. Çağlayangil cevap verir “siz bunları yapacak Vali çok bulursunuz ancak tiyatro yapacak vali zor bulursunuz, müsaade ediniz yapayım”.Başbakanın cevabı kısadır “beş para yardım etmem” “Ben de sizden para istemem” cevabıyla işe koyulur Vali bey, o tarihte Celal Bayar’ın Umurbey’deki evini onartan Yapı Kredi Bankası Genel Müdürü Kazım Taşkent arkadaşıdır, ondan aldığı destekle tiyatro binasını bitirir. Yıllar sonra üzerinde “bu bina Çağlayangil’in Bursa Valiliği zamanında yapılmıştır” küçük plaket olan binanın otuzuncu yılı kutlamalarında Çağlayangil’e de davet gider ancak onayına rağmen zamanın Anap’lı Kültür Bakanı Tınaz Titiz veto eder, Olaya Çağlayangil’in yorumu “demokrasiyi anayasaya değil beyinlere yazmak gerek” olmuştur.
Cumhurbaşkanı Korutürk, Senato Başkanı Çağlayangil’dir. İran’a gidecek heyette her partiden parlementer bulunmasını hedeflemiştir ancak Cumhurbaşkanı Korutürk “Milli Selamet Partisinden almam” demesine karşın Erzurum Senatörü Lütfü Doğan’ın katılmasına ikna eder kendisini. Bayan Korutürk’ün elini sıkmaması olay olur Lütfü Doğan’ın. İran gezisinde önceden el sıkmama durumuyla karşılaşabileceğini Çağlayangil Şah Banu’ya iletir ancak Şah Banu bunu kabul etmez.Merasimde Şah Banu Lütfi Doğan’ın elini yakalar ve sıkar, anında espri patlar “demek ki yabancı hükümdar eşi olunca sıkılırmış”
Sonradan ekip arkadaşı olacak Demirel’in DSİ Genel Müdürü, Çağlayangil’in Bursa Valiliği döneminde, henüz tanışmadıkları zamanın anısı. Yıl 1956. Bursa’nın tarımsal sulaması için Menderes’in referansıyla Demirel’e gider Çağlayangil. Sorunu anlatır, sorunu Demirel bilmektedir zaten özetler “Ben sadece Bursa’nın değil Türkiye’nin Devlet Su İşleri Genel Müdürüyüm. Türkiye genelinde su ıslahat düzeyi yüzde 12, Bursa’da yüzde doksanın üzerinde. Türkiye’de seviye yüzde doksana gelmedikçe mevcut tahsilattan Bursa’ya pay aktaramam.
60 darbesi sonrası. Demirel Adalet Partisi genel başkanı. Ülke huzur arıyor, Çankaya’da huzur toplantıları yapılıyor. Başbakan İnönü “asayişi bozan dokunulmazlığı olan parlementerlerdir, keyfinize göre konuşuyorsunuz” Çağlayangil konuşur cevabi olarak ve iki gazete yazısı okur. Birincide “öğrenciler ateşli, canlı ve oynak yaştadır. Kız ve erkek öğrenci yurtları birleştirilsin, hem nüfusumuz artsın hem öğrenciler yatışsın” İkinci yazı “Türklerin yarıdan fazlası cahil, baldırı çıplak insanlar. Demokrasi oynayacağız diye cahil halkın seçtiği iktidarları başa getiriyoruz” Çağlayangil yorumunu kominist manifestosu, toplum içindeki kutsalları yok ediniz, putları kırınız, makale aileyi yıkmak amacıyla yazılmıştır, suçtur”
Çağlayangil Yozgat Valisi’dir, 1950 seçim kampanyaları dönemidir. İsmet İnönü seçim kanunu yapmış ve Valilere “seçim siyasi iştir, idari iş değildir, Valiler seçime karışmasın, çay içsin seçimi seyretsin” talimatı koymuştır. Yozgat Valiliğinde CHP iktidarında Yerköy -Yozgat arası iki DP mebusunu makam aracına aldığı için önce zamanın İçişleri Bakanı Emin Erişgil’e şikayet edilir, “hareketi insani mülahazalarla yaptığını beyan eder” seçim olur, DP kazanır, seçimi kaybetmiş olsa da Bakanlığı henüz devretmemiş Maarif Bakanı Şemsettin Sirer’e davet verir, aracına alır, bu kez daha önce aracına aldığı zamanın DP ‘li Samet Ağaoğlu ki okul arkadaşıdır, hesabını sorar “davranışım doğrudur” cevabına karşılık aldığı cevap “biz seni İstanbul Valisi yapacaktık, kendine ettin” olur.
Yozgat’a traktörü de Valiliğinde Çağlayangil getirmiştir. Köylünün direnişine rağmen kirayla sürer tarlaları, ürün verimi de artar ancak sonraki Vali “Vilayet bu işlerle uğraşmaz” diyerek taksitle satar traktörleri.
Çağlayangil Valilik anılarını” yöneticiler yasaları uygularken yansız olmaya mecbur olduklarını unutuyorlar bazen” diyerek bitiriyor, ve acaba valiler Amerika’da olduğu gibi seçimle mi gelseler diye soruyor tereddütlerine rağmen.
27 Mayıs’ta fertlerin, 12 Eylül’de ise rejimin zarar gördüğü Çağlayangil’in yorumu. Çalışma Bakanıdır Çağlayangil. Ecevit’ten devralmıştır Bakanlığı. Özel Kalem Müdürü ve şoförünün CHP’li ve referanslarının Ecevit olduğu aktarılmasına karşın değiştirmez onları ve bir kez daha şikayet edilir Demirel’e. Şöförü makam aracında kendisini beklerken bile CHP yayın organı Ulus Gazetesi’ni okumaktadır sürekli.
Çağlayangil anılarıyla ülkemin bir dönemini aktardım. Siyasete bakışımızdaki değişen ve değişmeyenleri yorumunuza bırakıyorum.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.