KAYSERİLİ ALİ ONBAŞI
02 Temmuz 2016, Cumartesi 09:56Her şeyin denetim ve kontrol altında olması istenildiği günümüzde, üretilen politikalar batı tandanslı argümanlar içerdiğinden ve bu oluşum toplumun tüm kesimini etkileme, yönlendirme ve belli kalıplara sokma amacına yönelik olduğundan, sürekli olarak pompalanan ve ideoloji içeren tek yanlı fikir beyanlarıyla ne yazık ki insanımızın kafası karıştırılmış, sap ile saman birbirinden ayırt edilemez bir duruma gelmiş/getirilmiştir.
Bir taraftan özellikle 12 Eylülle beraber kontrol altına iyiden iyiye alınan ve tek tip model olmaya ikna odaları dâhil edilerek, hazır hale getirilen bilim yuvaları, diğer taraftan kendi şahsına münhasır dediğimiz, Türkiye özlü ve diyaneti otokontrol sistemine bağlayan din işleri kontrolörlüğü daha doğrusu, bize göre diye tanımlanan ve içeriği doldurulan laiklik anlayışı.
Ne doğulu ne de batılı olabildik bu halimizle. Biz hangi kulvardayız, ya da neyin peşindeyiz bilen var mı? Daha doğrusu Türkiye’nin gerçekten kendi öz varlığı ile bağdaşan, kendi ürettiği, kendisinin belirleyip uygulamaya koyduğu bir milli politikası var mı? Kendi yağımızla kavrulabileceğimiz bir, bizim olan ne var? Hep dışarıdan, her şey montaj. Zamanında uçak üretme durumumuz hâsıl olmuşta, İsrail’in kurulma aşamasından takriben birkaç yıl sonra fabrika yok edilmiş. Eee nasıl olsa dış yardım geliyor. Ne gerek var fabrika kurmaya canım. Hem Böyük Reşit Paşamız 1838’de imzaladığı örnek antlaşma ile bizlere yol gösterici olmadı mı? Öyleyse kafa yormaya gerek yok. Montaj da olsa fabrikalarımız, medeniyetin göstergesi olarak buram buram tütsülerini havaya çıkarmıyorlar mı? Bu da bize yeter valla. Hem siz bilmez misiniz canım. Ekmek bulamayan pasta yiyormuş. Hani her şeyini örnek aldığımız Fransa’da bu sözü demişler ya! Boşa dememişlerdir, galiba.
Efendim sadede gelelim. Aslında bilmediğimiz bir mevzu değil bu. Elhamdülillah Müslüman nüfus kâğıtlı çoğunluğumuzdan dolayı, hepimizin mutlaka bir yakını, akrabası, ya da kendisi, kardeşi, vs. diyeceğim o’ dur ki, daha yakın zamanda olsun, Çanakkale’de, İstiklal Harbinde olsun, bildiklerimizden birini kara toprağın bağrına şehit vermişizdir. Ki mertebelerin en güzeli. Rabbim şehit olmayı herkese nasip etsin, inşallah diyorum. Mehmetçiğin kötülük mihraklarına karşı, Ülkemizin bekaası için canını ortaya koyarak, gözünü kırpmadan kınalı kuzular kervanına katılması, inanın bizleri ne kadar derinden etkilese, şehitlik ya da gazilik gibi bir mertebeye ulaşmaları o nispette de bizleri bahtiyar eder, çünkü bu herkese nasip olan bir mertebe değil. Bizim Müslümanlık inancında bu böyledir. İster İslamı derinden yaşasın/takip etsin uygulasın, isterse ibadetinde noksanlık olsun, Müslümanlık dışında başka bir inancı söylemeyen herkesçe de bilinir ki, Şehitlik ve Gazilik rütbesi Allah için, Din İçin, Vatan İçin olup bunları korumaya yönelik olarak ortaya konulur. Ve kimsede bundan korkmaz ve çekinmez. Biz böyle biliriz. Ve bunu Sultan Alparslan’ın amca oğullarıda böyle bilir. Çünkü hamurumuz birdir bizim.
Fakat iş bir noktaya geldi dayandı. Efendim deniliyor ki, şehitlik kavramı genişletilecek. Yani nasıl olacak bu iş dendiğinde, şöyle diyorlar: 5233 sayılı terörle mücadele kanununa göre, kapsama alanına giren ve kanunlarda belirtilen durumlara uyanlar da şehit sayılacak. Durun şimdi kafam karıştı. Türkiye ,Laik kanunlarla yönetilen bir Ülke.Vatandaşlık bağlarıyla bağlı olan gayri Müslim inancında olan (zımmi)lerde var.Şimdi onlarda…..mı….yani….bu….kategoriye…..alınacak…..diyorsunuz….Öylemi?. öyle diyorlar çünkü, resmi bir açıklamada, eğer Hrant Dink’in ailesi de müracaat ederse deniliyor. Gerisini anlamışsınızdır. Bizim maarifimizde her gün için özel bir kutlama günü tespit edilmiştir. Kutlanmayan gün kalmadı. Anneler günü kutlanıyor, yetmiyormuş gibi, bir de kadınlar günü kutlanıyor. Ne olacak böyle kutlana kutlana! Günü kurtarıyoruz ya yetmez mi? Böylece her gün herkesi o özel günlerde anıyoruz ya! Hatırlıyoruz, iyi şeylerden bahsediyoruz, ne var yani bun da?
Velhasıl, işin özü; biz işimizi sağlama alıp günümüzü kutlamalarla geçirirken, diğer taraftan elin oğlu bizlere eğlence ve kültür ihraç etmenin keyfini doyasıya yaşıyor. Onlar mı işin gırgırın da yoksa biz mi işin ciddiyetindeyiz, şimdilik anlayabilmiş değilim. Bildiğim bir tek şey var, batı Kültür emperyali a…dan, z…ye tüm benliğimizi kaplamış, hücrelerimizi bile doldurmuş, tüm servetlerimize göz dikmiş, elimizde bulunan tüm değerlerimizi bizden koparmış, kendi anlayışına uygun türettiği kelime ve kavramları bizlere aspirin gibi vererek tedavi edeceğim diye bizi içinden çıkamadığımız kafa karışıklığına sürükleyip bizleri kendimize yabancı kılmış, içimize soktuğu fitnelerle toplumuzun ruhunu İslama düşman hale getirmiş, bağlarımızı zayıflatmış, hareket yetenek ve kabiliyetimizi bile ipotek altına almış, sinirlerimizi yıpratmış ve görevini cidden ve inanarak yaparak, Haçlı ruhunu memnun etmiştir. Öyle ki artık kavramlar bile birbirine girdi. Kafalar karıştı. Ne yapacağımız şaşırdık. Hani Hindistan’da bir Ekber Şah vardı ya, Her dinden bir şeyler alarak güya toplumsal mutabakatı sağlayıp Devleti güçlendirmeyi böylece aslında kendi saltanatını korumayı amaçlıyordu da, İmam Rabbani Hz.leri bu yapılanmaya karşı çıkıp, yanlış olduğunu haykırmıştı. Yoksa şimdilerde böyle bir anlayışımı oluşturulmak isteniyor, yoksa ben mi karıştırıyorum. Ya da hani Amerikan gâvurları Gerçek Furkan diye, incili Müslümanlara dayatmaya çalışıyorlar ya, yoksa böyle bir tanımlamaya yol açılmak mı isteniyor? İşine geldiği hareket etmek ve durumu kurtarmaya çalışmak insanları gerçekten huzursuz eder. Toplum olarak ne kadar da kültür emperyalizmince kuşatılsak da, şükür içimizde ki İslamı kimse söküp atamadı. Hatta camileri ahır yapmaya kalkışanlar, ahkâm ayetlerini inkâr edenler bile bunu başaramadılar. Buna kimsenin gücü yetmedi. Yetmeyecek inşallah. Şimdiler de bir İslam İnancı sembolü olan şehitlik maalesef yozlaştırılmak isteniyor. Nasıl ki her güne bir gün konularak birtakım özel adlarla hatırlatmalar yapılarak kafalar bazı şeylerden özellikle düşünmekten alıkonmaya çalışılıyorsa şimdide İslam’ın kutsalı olan şehitlik sulandırılarak, özünden koparılamaya uzaklaştırılmaya kafa karıştırılmaya çalışılıyor. O zaman göreceksiniz ki herkes kendince bir şehitlik kavramı oluşturacak. Basın Şehidi, Evrim Şehidi, Devrim Şehidi, Demokrasi Şehidi, gibi bir sürü şehitlik rütbeleri çoğaltılacak. Peki, sonuç: Canım herkesin saçına göre tarak vurulacak. Daha ne olsun. İşine geldi mi Din, İman, Müslüman, Canımız, Kanımız, İşine gelmedi mi de, İrtica hortladı, Laiklik elden uçtu gidiyor, Geri kafalılar, bidon kafalılar, çember sakallılar, eee! Maksat pilav olsun, hoşaf kaynasın. Tabi, ye yiyebilirsen, iç içebilirsen…(devam edecek)
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.