KAZANDIM DERKEN KAYBEDİLENLER
05 Mayıs 2022, Perşembe 08:30İnsan, hayatı boyunca özgürlüğe can atar, fakat hayatı boyunca da kendini köleliğe mahkûm eder. Kazandıklarının, malının, mülkünün ve sayılamayacak bir sürü küçük putunun. Oysa insan, kazandığının esiri olmamalı, efendisi olmalıydı. Olamadı işte, sahip oldukları, sonunda ona sahip oldu. Kazandık derken, özgürce yaşadığımızı zannederken, neleri kaybettiğimizin farkında değiliz.
İnsan, efendilikten köleliğe kendini indirgeyince, kazandım zannettikçe kaybettiklerini görmez oldu. Hayatında hata üstüne hata işledi. Medeniyetten bahsederken, medeniyetsizlikle körleşti, duygusuzlaştı ve mal düşkünü haline geldi. Menfaatleri için her şeyi denedi ama hiç kendini bulmayı denemedi, istemedi bile. Cehaletini fark etmedi, fark edemeyince de cehaletini kıramadı, becerilerini, yeteneklerini ve zekâsını kullanarak kendini bulabilirdi, kendi olabilirdi. En önemlisi, özgür olabilirdi. Ama bunu denemedi, egosunun ve başkalarının düşüncesinin kölesi oldu, başkalarının düşüncesinin kölesi olmayan da bilgiye açık olmadı, dinlemedi ve “ben bilirim bilmişliğinin kölesi” oldu. Yani biz olmak yerine hep ben olmayı ön planda tuttu.
İnsanlar o kadar basitleşmiş ve yıpranmış ki, sadece yeme içme, uyku, aptalca lüks, pahalı kıyafetler, eğlenceler ve bunları daha çok yaşamak için hazine peşinde koştular. Oysa insan kendi içindeki manevi, insani hazinenin farkında değil. O yüzden hiç kimsenin maneviyatla, duygu hemhal olmakla ilgisi yok. Maneviyatla ilgisi olanlar da kendine göre yorumlamakta. Herkes dininin olduğunu savunur ama sanki ahlaka ihtiyacı yokmuş gibi davranır.
Kimse daha iyisine, daha güzeline meyletmeden, sadece daha fazlasını nasıl kazanacağını düşünüyor. Şarlatanlık, hırsızlık, dedikodu, gammazlık, adam satmacılık diz boyu ve akıllar kirada. Bir yandan ülke yangın yeri diye basbas bağırıyorlar, geçim sıkıntısından dem vuruyorlar, diğer yandan herkes, vur patlasın çal oynasın havasında, har vurup harman savuruyorlar.
Lütfen, kendi vicdanınızı kendinize hâkim kılın, meşguliyetlerinizi, hayata, kendinize ve başkalarına, onayladığınız veya onaylamadığınız duygu ve düşüncelerinizi, fedakârlıklarınızı ve yararlanma düşüncelerinizi, yapmaya çalıştığınız işi nasıl yaptığınızı, söylediklerinizi veya söylemek istediklerinizin niçin olduğunu bir kez düşünün. Şimdiye kadar başkalarından önce kendinizi nasıl terbiye ve ıslah etmeniz gerektiğini düşünmemişsinizdir, onu düşündün. Yoksa benden sonrası fırtına boran diyerek hep alma ve algı yönünde miydiniz? Herkes hayata ve yaşamaya dair gereksinimlerini düşünür ama asıl ihtiyacı olan bilgiyi, görgüyü göz ardı eder. Bilgisizlik, görgüsüzlük ve ahlak diplerde sürünürken, eleştiri, öfke ve kıskançlık tavan yapmış durumda.
Bunların en büyük nedeni, insanın kendiyle barışık olmaması, iç huzurunu sağlayamaması, sonra da, başkalarıyla gönül frekansını uyduramadığı, hayata ve insanlara temas edemediğindendir. Bilse ki, kendiyle barışıp iç huzurunu sağlasa, dokunduğu yerde diken değil, gül açacak, hayata ve insanlara değer katacak.
Kimse ilim ve bilim derdinde değil. Kimse akıl ve vicdanında gömülü ve gizli kalmış kıymetli mücevheri meydana çıkarmak derdinde değil. Bilimde gelişmek için ilimle uğraşmak yerine herkes birbirleriyle uğraşıyor, modern zamanda üretim ve gelişim yerine ilkel bir hayat yaşayan insanlar gibi dedikodularla, alavere dalavereyle, birbirlerini çekiştirmelerle geçiriyorlar, konuşarak orta yeri bulma yerine, birbirleriyle kavga ediyorlar. Görünen o ki, hızlı bir şekilde büyük bir ahlâkî çöküş yaşıyorlar.
Vücutlar uyuşuyor. Sadece vücutlar uyuşmayla kalmayıp, beyinler uyuşuyor, düşünemiyor akledemiyor oluyorlar. Eğer bir uzlaşma varsa da bu kirli bir uzlaşma olarak ortaya çıkıyor ve güven duygusunun oluşmamasıyla her an sonu gelecek sahte birliktelikler meydana getiriyorlar. Bu sahte birliktelikte, insanlığın, samimiyetin ve ahlakın çürümesine neden oluyor. İnsanlığın, ahlakın, güven ve samimiyetin sahte olduğu toplumlar da, yok olmaya mahkûmdurlar.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.