KENDİMİZDE MİYİZ?
01 Mart 2023, Çarşamba 00:56Olağanüstü durumlarla karşı karşıyayız. Yaşadığımız süreçte hiç beklemediğimiz ansızın bir gece vakti bizi yakalayan ve hem ruhlarımızı hem bedenimizi sarsan bir deprem gerçeği, bir kere daha gösterdi ki bizim coğrafyamız kolay bir coğrafya değil. Etrafımızdaki komşu dediklerimiz ile tarihin çeşitli dönemlerinde bir imparatorluğun mirasçısı olarak yaşadıklarımızın bölgesel olarak sorunları hala devam ederken diğer taraftan yerimizin jeolojik yapısından kaynaklı yapının zelzele olarak evimizin altında bize komşu olması ve zaman zaman kendini en sert biçimde hatırlatması, bu coğrafyanın sakin olmadığını ve hiç olmayacağına dair işaretleri vermektedir. Öyleyse bize düşen görev nedir?
Türkiye’nin depremle yüzleşmesi gerekir di şimdiye kadar. Bin yıllık bir tarihi gerçekliğin bize verdiği kıssadan hisseleri alıp yerleşmemizi nüfusumuzu kalkınma hamlelerimizi tarım politikamızı ürünlerimizi fabrikalarımızı a dan z ye tüm işlem ve işlemlerimizi bir bütün içerisinde planlı programlı ele alıp bir devlet meselesi olarak yürütmemiz gerekirdi. Maalesef bizde bütün işler siyasi politik arenada olabildiğince bugüne kadar düzensiz ritimsiz plansız anlık politik kaygılar ve ranta dayalı arpalıklar şeklinde yürütüldüğünden ve daha açık tabirle bütün bu işlerde açıkça sınıfta kaldığımızdan her seferinde bunun altında kalarak can ve mal kaybına sebebiyet veren acı sonuçlarla karşılaştık.
Üstelik her iktidara gelen kendisinden bir öncekini suçlayarak ve kendisi de hayırlı bir iş yapmayarak düzensizliği sürdürdüğü gibi meydana gelen bir olumsuzlukta hemen suçluyu ilan edip yönetimde bulunanları adres gösteriyor ve işin içinden sıyrılmaya çalışıyordu. Hâlbuki kendisinin de iktidarda olduğu dönemlerde ülkenin kronikleşmiş ve çözüm bekleyen sorunları aynı idi.
1999 depreminde yaşananlar ve Hulki Cevizoğlu’nun samimice itirafları ortada iken bugün depremin ilk anından itibaren hükümetin devletiyle ve milletiyle canla başla tarihte eşi benzeri görülmemiş bir kenetlenme örneği ile yardıma seferber olması, hani devlet nerede? Diye soran deli saçmalıklarına karşı verilen en güzel cevap orta iken, yine malum çevrelerce, Cumhurbaşkanı üzerinden yaklaşan seçimlerle ilgili olumsuz bir algı oluşturmak isteyenler ülkede kargaşa çıkmasını arzu ederken bunun en son örneği bir futbol karşılaşmasında Fb-Konyaspor maçında tribünlerin önceden ihya edilmiş tıpkı gezi olayında olduğu gibi planlanmış senaryoları ile yaşayarak, yine meydanlarda toplumun kardeşliğine birlikteliğine saldırmaya çalışanların ihanetlerine şahit olduk ki bu hayra bir alamet durum değildir.
Ahlak adalet ve vicdan duygusu dumura uğramamış olanlar bilir ki; şu depremle yıkılan binaların en az yetmiş seksen yıllık olduklarını deprem yönetmeliğine uygun yapılmadıklarını sağlam zemine oturtulmadığını rant ve politik kaygılara dayalı iş ve işlemlerle günü birlik politikalar ve günü kurtarma ve laf edebiyatıyla işlerin bugüne kadar geldiğini, esas çalışmaların ve kentsel dönüşümlerin son yirmi yılda üzerine gidildiğini ve fakat siyasiler ve yargı tarafından bir çok engellemelerle karşılaşıldığını herkes bilmektedir. Lakin şu olumsuzluğun faturasını şimdiki yönetime kesmek akıl mantık iş değildir. En az yüzyıllık bir planlamanın milli bir mesele olarak hangi iktidar olursa olsun bu sorunlara duyarlı ve taviz vermeden yürütülmesi vatan meselesi iken bunların hiç birini yapmayıp bugüne kadar olan biteni son yirmi yılla özdeşleştirmek gerçekten akıl dışı ve sakat bir düşüncedir.
85 milyon insan, yığınla meseleler, içerden ve dışardan rahat yüzü gösterilmeyen her daim kıskaç altında tutulmak istenen ve fakat kendi kabuğunu yırtıp atan ve artık oyun kurucu rolüne giren bir Türkiye’yi durdurmak isteyenler bugün her yolu denerken, maalesef kendi içimizde hala bakir ergenlik döneminin fikir algılarıyla hareket eden çocuklar gibi meselenin bam telini anlamaktan uzak sırf siyasi kaygılarıyla ve nefsi arzularıyla yanıp tutuşan bir tarzı muhalif olmayı çözüm olarak seçiyorlarsa, bunlar gerçekten bugün ki Türkiye misyonunu ve tarihi gerçeklerini henüz anlamamışlar demektir. Haksızlıklar, yalanlar, tahrikler, asılsız suçlamalar, saptırma kötü niyetler ve sırf gitsin de ne olursa olsun gitsin düşüncesi taşımak, bir sosyal yıkım etkisi ve depremden daha tehlikeli provokasyon betimlemeleridir. Dış mihrakların içerdeki aparatları olmak; Türki milli gelenek ve maneviyatına özgün, bu ülkeye samimice bağlı ve saygın olan bir bireye hiç yakışır mı? Türk’ü kefereye muhtaç etmek sizlere yakışacaksa şayet, buyurun istediğinizi yapın edin o zaman.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.