KENDİMİZE AİT NE VARSA
30 Kasım -1, Pazartesi 00:00
Yaşadığımız toplum nefes aldığımız coğrafya ve dünyanın diğer İslam izlerini taşıyan yerlerinde kardeşliğin,bir arada bulunmanın birlikte hareket etmenin ve birbirimizi düşünmenin “biz”olduğumuzun farkına varmanın idrakini teneffüs ettiğimiz bir bayramın yani kurban bayramının idraki içerisinde herkese hayırlı bayramlar diliyorum.
Bayram: insanın ruhen derinliklerine kadar işleyen hatta çepeçevre saran ve kuşatan bir olgudur.
Belki buruk belki acısı içinde haklı ya da haksız bir takım ithamlarla karşı karşıya kalarak birisine karşı duyduğumuz öfkeyi içimizde bastıramadan gönlümüzün bir köşesinde eritip sindiremeden bayram adına kutlayacağımız mübarek günler/geceler gerçekte bizim sahip olduğumuz inancımıza ne kadar uyup uymadığımızı; samimi olup olmadığımızı da ortaya koymaktadır. İmamın minber de ya da vaizin konuşmalarında İslami hususlara dair bahsettiği konular bizleri bir şemsiye ya da çembere alır gibi kuşatmakta ama iş bunları uygulama safhasına gelince ne yazık ki nefis araya girmekte ve bunları dinlerken akıtılan gözyaşları yerini kin ve nefrete terk etmektedir. İslam’ın emirleriyle ilgili dinlediğimiz ve algımız nispetinde içselleştirdiğimiz ve yaptıklarımızla örtüşmeyen bazı nefsani isteklerimiz ki, bizlerin bunları terk etmesi gerekirken, neden hala bu cahili istekler bizim kapımızdan içeriye buyur ediliyor? içimizin gönlümüzün yumuşaması beklenirken bunları bir kenara alarak hala içimizde tutmaya çalışıyoruz ve onunla amel ediyoruz.
Yılanlar vardır doğaları gereği gömlek değiştirirler, bu yaratılıştan kendilerine verilmiştir. Bazı insanlar vardır onlarda sürekli görüntü verirler. Yani ne oldukları gibi ne de göründükleri gibi değillerdir. Ama bu tipler insanlara kendilerini satmayı iyi becerirler/reklamlarını iyi yaparlar. Halbuki en tehlikeli cins bunlardır desem haksız sayılmam. Bence kimlik değiştiren yalan gömlek değiştiren yılandan daha tehlikelidir.
Bizler bayramların tadını anlamaya çalışırken,coğrafyamızda gelişen hızlı siyasi gelişmelerde aynı zamanda odaklandığımız hususlardır.Şu an sınırlarımızın hemen ötesinde ve bizi yakınen meşgul eden IŞİD tehlikesi etrafımızda olup bitenlere karşı çok daha fazla duyarlı olmamızı gerekli kılan ve ölçülü adımlar atmamızı öngören bir mevzudur.Ülke içerisinde birlik ve kardeşliğin pekiştirilmesi,dışa karşı verilecek güçlü bir mesaj ve hareket kabiliyeti,Ülkemizin ve insanımızın elbet menfaatınadır.İşte bayramlarımızda bu dokuyu güçlendiren en önemli manevi dinamiklerimizdir.
İnsanımız kendi çerçevesinden olaylara aklıselimle bakabilmektedir. Tabir caizse kendi göbeğimizi kendimiz kesmek varken, yani kendi sorunlarımızı oturup konuşmak varken dışarıdan bazılarının işin içine karışması/karıştırılması ve onların elinin güçlendirilmesi kimin işine yarar? Bunun iyi düşünülmesi gerekir. Toplumsal dinamiğin sağlanabilmesi ancak gösterilecek birliktelik ve kardeşlik mesajlarıyla anlam bulur. Türkiye’nin ancak birlikte var olabileceğini herkesin iyi hesap etmesi gerekir. Birinci TBMM bunu nasıl başardıysa ve siyasi düşünmediyse şimdiki temsilcilerimizde menfaatimize asla uymayan ve zarar verecek davranışlardan şiddetle kaçınmalıdırlar. Mesele yıkıcılığı değil yapıcı olabilmeyi ön plana çıkarabilmektir.
Değişimler ve değişmeler hızlı bir süreç içerisinde. Mesela iki yüzyılı aşkın bir süredir bizde”bize ait ne varsa” bilhassa değer yargılarımızdan ve hassas olduğumuz inanç bazındaki özümüzden bugüne kadar hızlı bir şekilde uzaklaşılmaya çalışılmış/elden çıkarılmak için gayret gösterilmiş/beyinler yıkanmış ondan kurtulmaya bakılmış, fakat gelinen noktada ise: baktığımızda elimize ne geçmiş? Koskoca bir hiç. Evet, anglo sakson kültürüne teslim olmuş kafaların yönetimde bugüne kadar sadece sorun üreten ve Avrupalıya hayran, kendinden bir şey olmaz denilen ve arasına sokulan nifak ve fitne ile de bir zamanlar anarşi yuvası haline dönüştürülen bir ülke ile birbirine güveni azalan sorunları hiç bitmeyen insanlar topluluğu algısı ve siyasi kutuplaşma vardı.
Hatta bir zamanlar bu bayramlarımız bile onları barıştıramadı. İnsanlar o hale geldi ki konuşulanlar aramızda sadece menfaatten başkası değildi. Oysa insanı insan yapan değerler vardır. Toplumu birbirine kenetleyen arasındaki çözülmez bağlar vardır. Bunların unutturulması/unutulması bayramın tatil algısına dönüşmesine vesiledir. Adam bayramı tatil olarak görmektedir. Yani işin özündeki manevi değerleri değil düşünmek yanına bile yaklaşmamakta bu kafaya görede Kurban Bayramı “et bayramı”diye lanse edilmektedir. Siz söylemeden ben söyleyim kimileri için bilhassa seneden seneye et görenler için böyledir diyeceksiniz ama adının söylenmesinde ifade edilen şekliyle bu resmen kurban bayramıdır.Et bayramı değil…..
Ben daha fazla sözü uzatmadan diyeyim ki “Kurbanınız Bayram Olsun”Evet gerçek manada olsun. Rabbimizin katında bu kabul görsün. Bizim kestiğimizin ne eti ne ne de kanı. Allah katında makbul olanı: kişinin imanı ameli samimiyet ve ihlaslı olmasıdır.
Yeniden kendimize dönüş kendimizi gözden geçiriş ve halkımızla ve tüm mazlumlarla onların dertleriyle dertleniş ve derlenip toplanarak dirilişe ulaşma dirilişi yakalama ve yeni ufuklara yelken açma adına; yeniden tüm güzellikleri ve esenliklere ulaşma temennisiyle ufkumuzun geniş gönlümüzün ferah kardeşliğin daim olduğu bir ülkenin hayalini özünde/gönlünde taşıyan birlik ve beraberlik ruhunu hayata geçiren kardeşliği daim gören kardeşlikten yana tavır koyan güzel insanların dost insanların yaşadığı ve fitneye fesada geçit vermeyen bir ülke görüntüsüne kavuşmanın özlemini içinde yaşayan insanların “her gün bayramı yaşadığı bir hayatın” ihsası temennisiyle herkese bir kez daha gönülden bayramınız bayram olsun diyorum. Ama içten ama samimiyetli ama ihlaslı ama içi dışı başka başka olanlı değil. Dobra dobra bir söz, dobra dobra bir yaşantı ve dostluk. Gerisimi çatlayanlarda olacak patlayanlarda elbette.
Fakat biz olduğumuz gibi görünelim. Ya da Göründüğümüz gibi olalım. Bilelim ki bizim dergahımız münafıklar dergahı değil.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.