KENDİMİZİ TANIMAK VE AİLE (2)
30 Kasım 2020, Pazartesi 08:49Çıkarımız menfaatimiz servetimiz rahatımız varlığımız sağlığımız her şeyin ötesindeydi. En ufak menfaatimize halel gelse gözümüz kimseyi görmez etrafımızı kırar geçirir hallaç pamuğu gibi atardık her bir şeyi.
Yaşamak yerine rol yapmayı tercih ettiğimizden çakma bir sanallık artık hayatımızın vazgeçilmezi olmuştu. İnsanlara şirin görünme, kibir, gurur, kin ve nefret duyguları beynimizi ruhumuzu bir ağ gibi örmüş, hayatımız artık rüzgâr eken fırtına biçer bir hale dönüşmüştü. TV lerde yaşananlara dört elle sarıldığımızdan kendi gerçeğimizi yaşayamaz hale geldik. Değer dediğimiz ne varsa hepsi birer birer inanç ve ruhumuzdan/ ayaklar dibine serildi.
Rüzgâr ekip fırtına biçince düşüncelerimizden soyutlandık, aile hayatımızda bu aralar çokça yara aldı. Aile hayatının dağınıklığı topluma da olumsuz şekilde sirayet etti. Toplumda soygun, vurgun, rüşvet, kapkaç, gasp, boşanma, uyuşturucu, fuhuş, intihar fırtınaları dinmek bilmiyor, her bir şeyimiz ayaklar altında eziliyor.
Aile mefhumu önemsenmiyor artık. Bölüne bölüne o koskoca çınarlar ortadan kayboldu. Çekildiler birer birer köşelerine. Küçüldükçe yalnızlaştı aileler. Herkesin derdi kendi çapında bireysel atom bombaları haline gelmişti yüreğimizde. Kimseyle paylaşmaya korktuğumuz kendimiz bile artık kendimiz olmaktan çıkmış ve kendimiz kendimizden uzaklaşır olmuştu. Bu nasıl bir haldi böyle akıl alacak gibi değil. Ne ara biz böyle olduk. Düşünün bu kutsal vatan topraklarında İslam için canını, cananını, malını, varlığını her şeyini ortaya koyan bu mübarek toprakların İslam ruhuyla yoğrulmuş insanları, nasıl oldu da bu hallerinden terki kendilerine uygun görüp, inançlarına ters düşüp yol haritaları bozulma pahasına her şeylerinden vazgeçmişlerdi.
Şimdi bu problemler kangren haline gelmiş ve daha çok kesimi etkilemeye başlamıştır. Zengin fakir fark etmiyor, her kes bu cenderenin içinde ya kendini muhafaza etmeye ya da suyun akışına bırakıp kuru kalabalıklara duçar olmaya devam ediyor.
Peki, yok mu hiç kurtuluş reçetesi? Olmaz mı, tabiî ki var elbette.
Bu problem ancak ailede çözülebilir. Öyle bugünden yarına olacak bir iş de değildir: Önce niyet lâzım, gayret lâzım, bilgi ve bilinç lâzım. İnanmak lazım. Duruş lazım samimiyet ve ihlâs lazım. Kısaca aile demek istiyorum. Sağlam bir aile. Lakin İslam tandanslı ve değerlerine âşık bir kimlik edinirse.
Sağlam bir aile dedik. Lakin bizde bugün, İnançla yaşam biçimleri formatları birbirinden ayrı. İnancımız kadın erkek bir arada aynı çatı içerisinde kalmasın der, hukuk ise, kızlı erkekli aynı arkadaşlık ilişkileri bir çatı altında buluşabilir kalabilir beis yoktur diyerek modernizm ve demokratik haklardan dem vurur.
Kimliğimiz kişiliğimiz ise, bu topraklar İslam ve Türk kimliği ile yoğrulmuşsa değerlerimiz bizi biz yapan ve dokuyan bir kilim ise, hasretle hararetle bunları koruyup nesillerden nesillere doğru dürüst bir şekilde aktarmalıyız.
Aile düzelmeden hiçbir şey düzelmez. Duygular yürekten çıkmıyor gayrı google amcadan çıkıyor ve düz mesajlar soğuk duvarlar gibi insanların kitlelerin üzerine gönderiliyor.
Kendi gerçeğimizden kopunca ortalık korkunç derecede yürek yangınına dönüştü.Aşk çakma,insanlar bencil,ilişkiler çıkarcı,merhabalar kurnazca,ve her şey işi bitene kadar….
Kartezyen düşünceden sıyrılıp vahyin sahibine teslim olmadan dünyadaki yaşama gayemizi de yanlış yol haritalarına dönüştürürüz. Ahretimizi unutmadan eylem ve söylemde dengeyi kurup Allahın ipine sımsıkı sarılmak birinci gayemiz olmalı ki; hiçbir şeyimiz berbat olmasın. Birey, aile, toplum, devlet hepsi zincirleme birbiriyle ilintili. Kırılma ya da kopuşlar her şeyi olumsuz etkiliyor. Düşünce ve fikirde eylem ve söylem de kâinatın modeli olarak vahyin emrinde olmalıyız. Kurtuluş budur.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.