KENDİNİ OKUYABİLMEK
24 Mayıs 2023, Çarşamba 00:00İnsan her an bir yolculuk halinde ve sürekli zirve peşindedir ama hiçbir zaman bu yarışta insan zirveyi bulamayacaktır. Her an inişli çıkışlı grafikler oluşturan bir yolculuk halidir bu. Her kaybediş, bir kazancın süreci oluyor. O kaybedişleri yaşamazsanız, yeni kazanımlar olmayacak veya tam tersi olarak yolculukta geçen zaman içerisinde, kazandım zannederken kaybedişlerin süreci olacak. Çünkü hiçbir süreç, sabit olarak devam etmez, hiç bir şey de aynı kalmaz. Sürekli bir değişkenlik hali vardır. Önemli olan bu yolculukta oluşan inişli çıkışlı grafiklerin ne anlama geldiğini, sana nasıl bir mesaj verdiğini okuyabilmek ve onu kavrayıp hayata uygulayabilmektir.
İnsan, kimi zaman sevinçlerle zamanı geçirecek, kimi zaman da yokuşlarla, sıkıntılarla mücadele ve hüzünler içerisinde kendini ve yolu tanımaya çalışacak. Aslında sevinçlere kendini kaptıran ama hayatın zorluklarına karşı göğüs geremeyen günümüz insanlarının en büyük sıkıntı ve handikabı, yaşadıkları hayatta kendilerini bir yere konumlandıramamaları, ne bulunduğu yere ait, ne de geldikleri yere ait olamamalarıdır. Ne kendinin ne olduğunu biliyor, ne de bulunduğu ortamın ne getirip ne götürdüğünü. Yani bir anlamda bir Araf hali. Akıntıya kendini bırakırcasına, öylesine bir yaşama şekli.
Okumak güzeldir ama bu, sadece kitap okumak değil. Çünkü hayatta olduğunuz her an, bir okuma halidir. Okuyacak o kadar çok şey var ki, öncelikle insanın kendini okuyabilmesi çok önemli, sonrasında, hayatı, kâinatı ve toplumu okumalı insan. Hayat, gün içerisinde gördüklerinizden ve duyduklarınız hep bir okuma hali sunar size. Gördüğünüz veya duyduğunuz her şey bir iletidir size. İşte bu okumalarla, size gelen birer mesajmış gibi şekillendirirsiniz hayatınızı. Hiç beklemediğiniz bir anda bir sözle veya gördüğünüzle, hayatınız değişir ve hayatınızda başka bir boyuta yol alırsınız. İnsanı, kâinatı, olayları ve kendinizle birlikte hayat gayenizi okumaya başlar, kâinatın ve sosyal hayatın içinde nerede ve niye olduğunuzu anlarsınız. Hayatı, kendinizi ve hayatta var olma amacınızı, hayatta var olan nesneleri ve nesnelerin varlık amacını, yaşadığınız sıkıntıları, mutlulukları ve olayları okursanız, ders alır, kendinizi hayatın belli bir bölümüne konuşlandırabilir, hayat yolculuğundaki amacınız ve konumunuz ortaya çıkar. Aksi halde nerede ve hangi imkâna sahip olursanız olun, her yerde kendinizi, yabancı ve eksik hisseder, hayatınızı ve amacınızı anlamlandıramazsınız, anlamlandırma gayeniz olmaz, sadece yaşadığınızı zannederek nefes alıp veren bir canlı halinde hayatınızı öyle ya da böyle sonlandırırsınız.
Kişinin kendini sosyal hayatın içinde bir yere konumlandırabilmesi için hayatı ve bulunduğu ortamı iyi okuyabilmesi gerekmektedir. Hayatı okumak, kâinattaki nesnelerin varlığını okuyup anlamlandırabilmek, insanı okumak, gönül gözüyle okuyarak, dinlediği şarkı ve türküde ifade edilmeye çalışılan özünü okuyarak hissetmesi.
Yani okumak, sadece bir şeyi okumak, yazılan bir şeylere göz gezdirmek değil, belki de bir anlamda, yaşanılan yere ve yaşanılan her şeye karşı cehaletinin keşfi için okumak ve hissetmek olmalı. Kaldı ki herhangi bir şeyi okurken bile onu içselleştiremiyor, hissetmiyor, belli bir noktaya odaklayamıyorsanız, bu okuma, size bir şey katmıyor ve konumunuzu belirleyip hayatın bir yerine koymuyorsa, boşuna bir okuma yapıyorsunuzdur.
Herkesin okunması gereken bir hayat hikâyesi var. Siz başkalarının hikâyesini okumak yerine, hayatı ve kendinizi, okuyarak ve hissederek yaşayın. Eğer kendinizi ve hayatı okuyup hissederek yaşamaya çalışırsanız, zaten hayat size tahmin edemeyeceğiniz imkânlar, güzellikler ve beklemediğiniz mutlulukları sunuyor. Ve hayat size, “sen, nasıl olman gerektiğini, kâinatta var olma gayeni bildin, kendini okuyup bulunduğun ortama kendini konumlandırdın, şikâyetçi olmayıp şükretmeyi öğrendin, ben de sana bu güzellikleri sunuyorum” diyecektir.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.