Kibir İnsanı Felâkete Götürür
06 Temmuz 2020, Pazartesi 09:29Cenâb-ı Hakk insanı, ahsen-i takvîm olarak yaratmış ve ona, bu dünyada sınırlı bir ömür vermiştir. O, bu sınırlı ömrün her anından, hesaba çekilecektir. Varlıkların en şereflisi insanın dünyaya geliş gayesi, Yüce Rabbine kulluk etmek ve hem dünyası, hem de ahireti için çalışmaktır.
Maddi ve manevi sayısız nimetlerle kuşatılmış bir varlık olan insan, her nefes alış ve verişinde bile iki nimeti aynı anda yaşamakta olup, Allah Teâlâ’nın insanoğluna lütfettiği maddî ve manevî nimetlerin tespit edilip sayılması mümkün değildir.
İnsanoğluna sayılamayacak kadar namütenahi nimetler verildiği halde nefsine ve şeytana uyup çok çabuk kibirlenen ve şımaran bir yapıya sahiptir. Kendisine verilen imkânları bir nimet ve imtihan sebebi ve sorumluluk doğuran bir durum olarak göremez. Her zaman bu nimet ve imkânların kalıcı olduğunu düşünür, bundan dolayı aldanır. Durum böyle olunca sahip olduğu zenginlikler sebebiyle kendini beğenir.
İnsan, kendini beğenince, başkalarından üstün görür. Bu üstün görme işi de kibirdir. Ucubdan kibir doğar. Tevazunun zıddı kibirdir ki, Cenâb-ı Hakk’ın gazabını celbeden en kötü hasletlerdendir.
Kibir, Allah'ın yarattığı kullarına yakışmaz. Biz kuluz, kula kulluk yaraşır. Kendini bilen Rabbini bilir. Rabbini bilen haddini bilir. Kibir insanı helâke sürüklemektedir. Zira Şeytan’ın Allah’ın rahmetinden kovulması tevazuyu terk ederek böbürlenmesindendir. Kibrin karşısında ise tevazu gelmektedir. Tevazu edebin, edep aklın göstergesidir.
Yani kibir; büyüklenmek, gururlanmak, kendini başkasından üstün göstermek ve başkasına itibar göstermeyip onu yok saymak anlamına gelmektedir. Ucub/kendini beğenmek ise, kendini başkasından üstün bilmektir.
Tevazu, Müslüman şahsiyetin en önemli özelliklerindendir. Dünyada ve ahirette şeref, tevazu sahiplerine aittir. Tevazu, Sevgili Peygamberimizin ifadesiyle insanı yücelten bir haslettir. Bizlere en güzel örnek olan Sevgili Peygamberimiz Rasûlü Ekrem (s.a.v.) :
- Alçak gönüllüleri gördüğünüz zaman onlara tevazu gösteriniz. Kibirlileri gördüğünüz zaman siz de onlara karşı kibirleniniz. Zira kibirlilere karşı kibirlenmeniz onlar için bir küçüklük, bir zillettir. Aynı zamanda onlara karşı bu davranışınızla siz de bir sadaka vermiş olursunuz. buyurmuşlardır.
Konumuzla ilgili diğer hadisi şeriflerinde de şöyle buyurmuşlardır;
- Kalbinde hardal danesi kadar kibir bulunan cennete giremez. Kalbinde hardal danesi kadar imanı olan cehenneme giremez. (Müslim, İbni Mes'ud)
- Böbürlenen mütekebbirler kıyamet günü zerreler gibi ayak altında haşrolunurlar. Herkes onları çiğner geçer. Her küçük, onların üstünde ve onlardan büyüktür. Sonra cehennemde bir zindana atılırlar. Cehennem ateşi onları kaplar. Cehennem halkının yanıp eriyen cesetlerinden sulanırlar. (Tirmizi, Amr b. Şuayb)
- Ne kötü kuldur o kul ki, cebbarlık taslar, hududu aşar. Ve Cebbar-ı A'lâ olan Allahü Tealâ'yı unutur. Ne kötü kuldur o kul ki kibreder ve sallanır da Kebîri müteâl olan Allah'ı unutur. Ne kötü kuldur o kul ki gaflete dalar da çürüyüp yok olacağı mezarı unutur. Ne kötü kuldur o kul ki, azar tuğyan eder de başlangıcı ile sonunu unutur. (Tirmizi, Esma binti Amis)
Mevlâna’ya göre tevazu, insanın kendi nefsine bakıp hatalarını görmesi demektir. Ancak kendi hatalarını görenler maneviyat alanında yükselebilirler. Çünkü, Allah için tevazu gösterenin, mutlaka Cenâb-ı Hak derecesini yükseltir.
Ancak kendisine verilen zenginliklerin imtihan vesilesi olup Cenâb-ı Hakkın bir emaneti olduğunu unutursa kibir ve gurura kapılıp kendisini felâkete sürükler. Genellikle zenginleştikçe şımarır, azar, dünyanın bir imtihan yeri olduğunu unutur, hatta Allah’ı dahi tanımaz hâle gelebilir.
Abdülkadir Geylani (k.s.) böyle duruma düşenler için şöyle buyurmuştur;
- Ey Ahali! Allahü Tealâ ve tekaddes hazretlerine ve O'nun mahlukatına karşı kibirlenmeyi bırakınız. Seviyenizi biliniz. Kendi benliğinizde mütevazı olunuz. Alçak gönüllü olunuz. Neyinize kibirleniyor, neyinize büyükleniyorsunuz ki, ilk haliniz, alelade bir sudan meydana gelmiş necis ve murdar bir meniden ibarettir. Sonunuz ise toprak altına gömülmüş bir leştir. O halde bu ikisinin arasında ne diye kibirli bir tavır takınıyorsunuz?
Yüce Rabbimiz bizleri kibirlenenlerden ve sonuçta kaybedenlerden değil, tevazulu bir hayat sürerek dünya ve ahiret güzelliğini elde edenlerden eylesin. Yüce Mevlâm, bizleri kibir ve zillet üzere değil, tevazu ve izzet üzere yaşatıp rızasına nail eylesin.
Gönülden Muhabbetlerimle…
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.