Kibirli Olup İblisin Hastalığına Tutulmayalım
28 Haziran 2021, Pazartesi 08:48Tevazu, Müslüman şahsiyetin en önemli özelliklerinden biri olup, yüceliğin Mevlâ’ya ait olduğunu kavrayıp hakka boyun eğmek, herkese hakkını vermektir.
Yüce dinimizin bize öğrettiği iyi ve olgun insan demek, ibadeti kadar işleri ve insanlara davranış biçimi de fevkalâde güzel olan insan demektir. Şekil olarak ibadeti güzel, fakat insanlarla geçimi kötü olan kimse kâmil insan olamamıştır. Toplum içinde edepli gözüken bir kimse, evinin içinde eli, dili ve haliyle sıkıntı veriyorsa, o gerçek edebe ve tevazu ahlâkına ulaşamamıştır.
Kibir ve gurur insanın değerini düşüren, ibadetlerini faydası hatta hükümsüz bırakan ve ilâhi mükâfatlardan mahrum bırakan kötü bir huydur. Tevazunun zıddı kibirdir ki Cenâb-ı Hakk’ın gazabını celbeden en kötü hasletlerdendir. Zira Şeytan’ın Allah’ın rahmetinden kovulması tevazuyu terk ederek böbürlenmesindendir. Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) bir hadis-i şeriflerinde: “Kalbinde zerre miktarı kibir bulunan kimse cennete giremez.” buyurmuşlardır.
Hasan Basri hazretleri tevazuyu “Karşılaştığın her Müslümanın senden üstün olduğunu kabul etmendir” şeklinde tarif etmiştir. Mesnevi’nin ifadesi ile Cenâb-ı Hakk, insanı topraktan yaratmıştır ve onun kendi arzusu ile toprak gibi mütevazi olmasını dilemektedir.
Kutsal kitabımızda “Sizi ondan (topraktan) yarattık; yine sizi oraya döndüreceğiz ve bir kez daha sizi ondan çıkaracağız.” buyurulmuş ve insanın elbet bir gün istemese de sonunda toprağa döndürüleceği bildirilmiştir.
İnsanoğlunu Yaratıcısına karşı ibadeti ve samimi niyeti ile değerlendirirken bir de insanlara ve diğer mahlûkata davranış biçimi nasıldır diye iki yönüyle değerlendirmelidir. Gerçekten de iyi ve olgun insan, Yüce Rabbi’nin kendi üzerindeki haklarını titizlikle koruduğu gibi, insanların, hatta hayvanların haklarını da en iyi koruyan insandır.
Hz. Mevlâna’ya göre tevazu insanın kendi hatalarını görmesi demektir. Ancak kendi hatalarını görenler maneviyat sahasında ilerleyebilirler. Tevazunun engin deryasından kaçarak kendini beğenenler hem kendilerine hem de çevrelerine çok büyük zarar verirler. Bu kibre bir de hırs eklenirse hadisi şerifte buyurulduğu üzere aç bir kurdun bir koyun sürüsüne verdiği zarardan çok daha fazlasına sebep olurlar. Mesnevi’de şöyle buyrulur:
• İblis hastalığına tutulmuş kişi, her ne kadar bazen kendini hor ve mütevazi görür, öyle gösterirse de sen dibinde pislik bulunan bir derenin suyunun saf görünüşüne aldanma... (3217)
• Ey alçak gönüllülük, tevazu perdesi altında benlik hastalığını gizleyen kişi, birisi denemek kastı ile seni kızdıracak, coşturacak, karıştıracak olursa, içinde pislik bulunan su bulanır da pisliğin rengi meydana çıkar.
• Ey genç, ey toy kişi, her ne kadar, senin varlığının ırmağı, kendini sana, saf duru ve lekesiz gibi gösterirse de aldanma. Onun dibinde pislik vardır; bulanmak için fırsat beklemektedir. (3219)
Tevazu insanların önünde alçalmak değil, herkese güzel muamele ile ilâhî huzurda yükselmektir. Tevazu, kalbin samimi, dilin tatlı, yüzün yumuşak, davranışın ihlâslı, işlerin dengeli olmasıdır. Nihayet hepimiz insanız. Ve insanlar arasında üstünlük sadece takva iledir. Hz Peygamber (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyuruyor: “Ne Arabın Aceme, ne Acemin Araba, ne kırmızının siyaha, ne de siyahın kırmızıya bir üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takva iledir. Allah'a göre en üstününüz, O'ndan en çok korkanınızdır.”
Yazımızı konumuz ile ilgili güzel bir mısra ile sonlandıralım.,
Mal’ü mülke olma mağrur, deme var mı ben gibi!
Bir muhalif yel eser, savurur harman gibi…
Yüce Rabbimiz bizleri kibirlenenlerden ve sonuçta kaybedenlerden değil, tevazulu bir hayat yaşayarak dünya ve ahiret saadetini elde edenlerden eylesin. Gönülden Muhabbetlerimle…
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.