KİTAPLARLA DOST OLALIM -1
28 Mart 2016, Pazartesi 08:40İlk emri "Oku" olan yüce bir dinin mensubuyuz. Fatihadan sonraki, ilk surenin ilk ayetinde de, kitaptan bahsedilmektedir.
Dolayısıyla İslâm ilim ve irfan dinidir. "Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?"([1]), "Cahillerden olma"([2]), "Cahillerden yüz çevir"([3]) gibi Ayet-i Celileler de bunun en güzel şahididir.
Resül-i Ekrem cahil bir topluluğa gönderildiği için, İslâm’dan öncesine "Cahiliyye Devri" denir ki, hakikaten kaynaklarda dini, siyasi ve ticari bir merkez olmasına rağmen, koskoca Mekke de bile 17 kişinin okuma yazma bildiği kaydedilir.([4])
Allah'ın Resûlü böyle bir toplumdan, çeyrek asra varmadan ilim ve irfan nuruna gark olmuş, güzide bir topluluk çıkardı ve bu insanlar; Ortaçağda dünyaya medeniyeti öğreten insanlar oldular.
"İlim müminin yitik malıdır. Nerde bulursa alsın" “İlim öğrenmek, kadın erkek her Müslüman’a farzdır”, "İlim Çin de bile olsa bulun alın" "Rütbelerin en üstünü ilim rütbesidir" "Dünyayı isteyen ilme sarılsın. Ahireti isteyen ilme sarılsın. Her ikisini isteyen yine ilme sarılsın" ve benzeri birçok hadislerle okumayı, kitabı, ilmi tavsiye eden Resûlullah devrinden kısa bir müddet sonra, İslâm âlemi ne hale geldi şöyle bir göz atalım:
"Müslümanlar 712 yılında Semerkand’ı zaptettiklerinde, Çinlilerden kâğıt yapmasını öğrenmişlerdir. İslâm âleminde ilk kâğıt fabrikası 794 yılında Harun Reşidin vezirinin oğlu El-Fadl tarafından Bağdat’ta açılmıştır. Kâğıt imal etme sanatı Sicilya ve İspanya’ya Araplar tarafından götürülmüştür. Oradan da İtalya ve Fransa’ya geçti. Kâğıt Çinde l05, Mekke’de 707, Mısırda 800, İspanya’da 950, İstanbul’da 1100. Sicilya’da 1102, İtalya’da 1154 Almanya’da 1228, İngiltere’de 1309 yıllarında kullanılmaya başlanmıştır."([5]) Bu icat nereye gitmişse, oraya medeniyeti de beraberinde götürmüştür.
Bu gerçekleri şimdiki aydın geçinen, veya Müslümanların ortaçağdaki ilmi seviyelerini bilmeyen, okumayan insanlar kabul etmekte zorlanıyorlar. Ama realite bu. Bunu Batılı kabul ediyor ve gerçekleri çoğu zaman itiraf ediyor ama, biz anlamamakta ısrar ediyoruz. Meselâ dünyaca Ünlü artist Kevin Cosnır’ın çevirdiği, Robin Huud isimli filmi dikkatli izlesek kaç tane ibret ve itiraf levhası (karesi) görebiliriz.
Robin Huud Haçlı seferlerine katılır. Ama durum umdukları gibi gitmez. Ortadoğu’dan kaçmak durumunda kalırlar. Hapishane de bir Müslüman mahkûm da, Onlarla beraber kaçarak, İngiltere’ye gider. Zalim idareciler tarafından toprakları ellerinden alınan köylülerin mücadelesinde onlara yardımcı olur. Film dikkatli izlenirse, bu Müslüman asıllı mahkûmla ilgili, bazı enteresan şeyler görülür:
1-Dürbün kullanıyor. Böyle bir şeyin varlığından bile haberdar olmayan Robin, Onun dürbünüyle bakıp, beş km. ötedeki düşman atlıları gözünün önüne gelince, hemen kılıcını çekip, sağa-sola sallamaya başlıyor.
2- Doğumdan ölmek üzere olan bir kadını, papazın bütün muhalefetine rağmen, bugünkü sezeryan usulüne benzer bir usülle, çocuğu alıp anneyi ve yavrusunu kurtarıyor.
3- Daha önce hiç görmedikleri ve kara toz dedikleri barutu onlara öğretiyor. Bu, başarılı olmalarında büyük rol oynuyor.
4-Binlerce köylüye nutuk atıp, onları konsantre ederek, kendilerinin yarısı kadar bile olmayan askerlere karşı koymalarını sağlıyor. Daha birçok yardımlar etmesine ve bilmediklerini onlara öğretmesine rağmen, yine de ona "Barbar" diye hitap ediyorlar.
Gayr-i Müslimler bunu kabul ediyor. Bütün dünyaya satacakları filmlerine bunları yansıtıyor. Amerika kâşifi diye lanse ettikleri Crıstof Colomb filminde bile, Ona yol gösterenin, yine bir Müslüman olduğunu dile getiriyorlar, ekranda göstermekten çekinmiyorlar. Kâğıdı Müslümanlardan 400 sene sonra kullanmaya başladıklarını, tuvaletin İngiltere’ye 1810 yılında geldiğini, Avrupa’daki tarihi sarayların hiç birinde tuvaletin olmadığını, kendileri yazıp yansıtmaktan çekinmiyorlar.([6])
Rönesans hareketinin temel harcının, Endülüs Müslümanlarının bilgileri, tecrübeleri ve eserleri olduğunu açık açık söyleyip yazıyorlar. Ama onlar Müslümanlardan öğrendikleri ile son sürat ilerlerken bu sefer biz yani İslâm âlemi yatmaya başlamış ve ne yazık ki, matbaayı onlardan 275 sene sonra kullanmaya başlamışız.
Dipnotlar:
1- Zümer Sûresi, 9.
2- En'am Sûresi, 35.
3- A'raf Sûresi, 199.
4- İbrahim Cânân, “İlk Adım”, Zafer Dergisi, yıl 1988, Sayı, 142, s.10.
5- Will Durant, "The Age Of Faith-İman Çağı" s. 235-237 Çeviren Abdurrahman Ahmet.
6- Vild Life dergisinden iktibasla Zafer Dergisi, sayı: 105, s. 14.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.