KİTAPLARLA YAKIN DOST OLALIM (5)
31 Mart 2017, Cuma 07:40Taha Akyol Milliyette, MEHMET Turgut'un İş Bankası'nca yayımlanan "Japon Mucizesi ve Türkiye" adlı kitabını tanıtırken şu satırları aktarıyor: "33 yıllık Abdülhamid devrinde çeşit olarak basılan kitap sayısı yıllık ortalama 4 bin çeşittir... Cumhuriyet devrinde ilk defa 1963 yılında 4 bin çeşidin üstüne çıkılabilmiştir.”([1])
Allah'ın kuvvet ve kudretine en büyük burhan (delil) elbette insandır. Öyle mükemmel, öyle enteresan bir varlık ki, onu tanıdıkça insan Rabbini daha iyi tanımaya başlıyor. Meselâ insan beyni. On trilyona yakın hücre ve çiplerden meydana gelmiş. Bunlar uç uca eklense dünyayı 200 defa dolaşacak bir ağ şebekesi.([2]) İşin garip tarafı Fezayı fethetmekle meşgul olan, galaksiler arasında dolaşan bu günün insanlarından, en dahi olanları bile Allah'ın verdiği beyin nimetinin yüzde onunu bile kullanamamış.([3]) Geri kalan bölüm nadas edilmedik tarla misali ham olarak duruyor. İnsanoğlu bu yüzdeyi yükselttikçe kim bilir daha neler icad edecek, neler yapacak. Bu gün bilim kurgu denen hayal mahsulleri yarın hakikat olacak.
Bunu başarmanın en iyi yolunun da çok çalışıp, çok okuma olduğunu ilim adamları dile getiriyor.
UCL beyin araştırma Enstitüsünden Dr. Arnold Scheibel; “Öğrenme azmi olan kişilerde hafıza (beyin) canlılığını ölünceye kadar muhafaza ediyor” der. Jaurnal Nourology adlı tıp dergisinde, çok okuyan insanların, yaşlılıklarında daha az hafıza kaybına uğradıkları yazılıyor.([4])
Dünyada beyin üzerine otorite olan, ABD de Asrın Tıp Ödülünü alan,([5]) Cumhurbaşkanımızdan da Devlet Şeref Nişanı alan dünyaca ünlü beyin cerrahımız Prof. Gazi Yaşargil 77 yaşında olmasına rağmen hâlâ genç ve dinç olmasının, en hassas beyin ameliyatlarına bile girebilmesinin sebebini sorarlar. O şeyle demiştir: “Beyninizi ve bedeninizi geliştirmek ve genç tutmak için çok okuyun, bulmaca çözün, müzik dinleyin. Ben sanat müziği dinliyorum” ([6])
“Boş kafa şeytanın oyun sahasıdır” derler. Gerçekten okumayan, çalışmayan, düşünmeyen, boş duran insan bütün kötülüklere açıktır. Streslidir ve sinirlidir. Fitne ve fesada meyillidir. Sapık ve çarpık duygulara uygundur. Gerçekten şeytana davetiye çıkaran bir insandır. Bunun için insanın her anını değerlendirmesi, boş durmaması, beyin hücrelerinin gıdası olan okuma zevkinden mahrum kalmaması gerekir. Tadına varabilenler için okuma, tarifi imkânsız olan bir zevktir, bir alışkanlıktır, bir bahtiyarlıktır. Onun için Rabbimiz; kullarına gönderdiği ilk emrinin, ilk ayetinin, ilk kelimesinde OKU buyurmuştur.([7])
Okuyan insan her çiçekten bal alan arıya benzer. Okuyan insan her nimetten yiyip vücudunu dengeli besleyen insana benzer. Okuyan insan, insan olduğunun farkına ve zevkine varır. Okuyan insan Rabbinin muhatabı olup, eşref-i mahlûkat olarak yaratıldığının bilincinde olur. Okuyan insan her hususta bilgi, görgü ve beceri sahibidir. Okumayan bu duygulardan mahrum kişi de, beyni, fikri, zikri her zaman şeytan ve başkalarının istilasına müsait ve âmâde olan insandır. TV’ler ve sathi fikirlerin mecburu ve mahkûmudur.
Fleticher şöyle der: “Genç zekâları kitaplarla beslemeyen milletler, hüsrana uğramaya mahkumdurlar”. Horace Mann de; “Mümkün olsaydı, her karış toprağa buğday eker gibi kitap ekerdim” der. Konfüçyüs de Allah'a şöyle dua eder: “Rabbim. Bana kitap dolu bir evle, çiçek dolu bir bahçe ver yeter. Başka bir şey istemem”.([8])
Dipnotlar:
1- Taha Akyol, Milliyet Gazetesi, 25. 12. 2001 ( kitaptaki sayfası. 208).
2- Yeni Şafak Gazetesi, 19. 10. 1998.
3- Yeşilay Dergisi, sayı: 805, s. 25, sayı: 811, 20.
4- Milliyet Gazetesi, 15. 07. 1999.
5- Milliyet Gazetesi, 03.11. 1999.
6- Milliyet Gazetesi, 20. 05. 1999.
7- Alak Sûresi, 1.
8- Ahmet Ağırbaşlı,“2000 yılında 2000 Güzel Söz”, s. 190.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.