KIYMETLİ VELİLERİMİZ (1)
16 Eylül 2020, Çarşamba 09:30Okulun artık evimizin içi olduğunu, evimizin gerçek bir eğitim öğretim yuvası haline getirilmek için ortaya çıkan bu virüsün bizim içinde alınması gereken dersler olduğu şuurunu her birimiz anlamak zorundayız.
Hem yüce dinimiz beşikten mezara kadar öğrenmeyi ilimle meşgul olmayı ilmin Müslüman’ın yitik bir malı olduğu şuurunu vermiyor mu bizlere?
Öyleyse artık hepimiz bu işin içindeyiz ve kaçış kurtuluş yolu yok diyelim.
Hem niye kaçacakmışız ki öğrenmeden, öğretmekten bildiğini helal daire içinde uygulamaktan daha güzel ne var ki?
Hem yüce dinimiz bizlere: Bilenler bilmeyenlere öğretsin, bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Demiyor mu?
O halde mademki artık çocuklarımız belli bir süre daha bu virüsün etkisinden ve bulaşıcılığından dolayı devam edecek gibi gözüküyor, kısaca evlatlarımızın başında anne ve babalar olarak hem bizler hem onlar öğrenmeye ve okumanın tadını almaya ne dersiniz.
Yo biliyorum sizler matematikten ben anlamam, fen falan tanımam İngilizceyi hiç görmeden dini konularda kulaktan dolma biraz bilirim, Kuranı yüzünden okurum diyebilir siniz. Biz de diyoruz ki; okumanın öğrenmenin yaşı yoktur. Hem diploma sadece belli bir konuda yapılan öğretimin bir karşılığı lakin okumak ve araştırma yapmanın kitap okuyarak kendini bulmanın ve öğrenmenin yaşımı olurmuş?
Hepimiz için okumak ve öğrenmek yaygınlığı artmış bir toplum haline gelmek bir araya geldiğimizde aynen Raşit halife Ömer Bin Abdülaziz devrinde olduğu gibi islamla ilgili veya pozitif ilimlerle ilgili bir meseleyi aramızda konuşarak anlamaya çalışmak ve hoş sohbet ortamı oluşturarak bilgi ve beceri kazanmak kötü bir tercih midir?
Eskiden ilime âşık gönül ehli insanlar olsun diğer beşeri ilimlerle uğraşan ve alanında uzmanlaşmış litap yazıp eser bırakmış âlimler olsun yer zaman ve mekân demeden en ufak bir meseleyi öğrenmek için en ücra köşelere giderek âlimleler oturup kalkmışlar, birbirilerinden istifade edip insanlığa ve medeniyete katkıda bulunmuşlardır.
Şimdi evimiz mademki okul ortamına dönüştü. Önce evimizin o köşesini tama manasıyla eğitim odasına dönüştürmeliyiz. Hatta geçenlerde okuduğum bir haber sitesinde evinin garajını okul ortamı gibi çocuğu için hazırlayan anne babalar olduğunu ve çocuğun burada aynen okulda gibi sırada oturup karşıda tahta da dersi dinleyerek ve manken bir öğretmen resmi ile de sınıfta öğretmen varmış gibi her şeyin düşünüldüğü ve göze hoş görüntülü bir manzara, gerçekten harika düşünülmüş.
Bizde kendi imkânlarımıza ve odaların durumuna göre çocuğumuzun çalışma ortamını hazırlamalıyız. Biliyorsunuz çocuklar biraz başıboş kaldılar mı hemen yaramazlık yapmaya, kardeşiyle veya arkadaşıyla şakalaşmaya veya başka işlerle meşgul olmaya başlarlar. Sizlere bu konuda çok iş düşüyor. Hem böyle yapmakla ve çocuğunuzun evde birinci derece sorumlusu olarak onun eğitimiyle ilgili artık birebir ilgilenme gerektiği konusunda bundan sonra siz daha çok meşgul olacaksınız. Eskiden ya da önceden diyelim, çocuğunu okula gönderip ondan sonra okulun uzak veya yakınından geçmeyen sınıfını veya numarasını bilmeyen veliler vardı. Ya karne zamanı gelirlerdi okula, ya da çocukla ilgili yaşanılan bir durum olunca idarenin/öğretmenin çağırmasıyla gelirlerdi. Şimdi öyle değil, sizde okulun eve taşınmasıyla öğretmene karşı yaptığınız olumsuz eleştirileri bundan sonra yerinde uygulayarak bizatihi kendi kendinizi değerlendirme fırsatı bulmuş oluyorsunuz. Bakalım sorguladığınız öğretmenlik denen meslek nasıl bir şeymiş? Okul da eleştirdiğinizi evinizde kendiniz ne kadar yerine getirebiliyorsunuz?
Buna öz eleştiri derler tabi’i ki. Biz burada sizleri eleştirmiyoruz sadece yapılan bir işin vebalinin ne kadar ağır ve meşakkatli olduğunu anlatmaya ve sorumluluk içerisinde hareket etme gerekliliğini öne çıkarmaya çalışıyoruz.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.