Kol Saati
05 Şubat 2022, Cumartesi 08:20Pazarın eskiciler köşesinden geçerken tezgahın üzerine dizilmiş kol saatlerinden biri dikkatimi çekti. Tezgaha yaklaşıp saate dikkatle baktım. Yıllar önce kaybettiğim saate çok benziyordu. Kaybetmemiştim aslında, çalmışlardı. Rüzgarlı gün olsa da plaja gitmiştim. İnsan azdı. Plajda parayla kiraladığım masanın üzerine saatimi koyup üstünü gömlekle örterek balıklama denize daldım. Geri döndüğümde gömleğimi yerde gördüm. Galiba rüzgar atmıştı. Oradan geçen birisi de saatimi masanın üstünde sahipsiz görüp alıp gitmişti. Plajdaki işletmenin elemanlarına saati bulacakları takdirde önemli bir miktarda parayı ödül olarak vereceğimi vadettim, çünkü onlardan kuşkulanmıştım.
Saati elime alıp kayışının alt tarafında, saatin yuvarlak demir kısmına yakın yerinde bir zamanlar yazdığım birisinin adını solgun da olsa seçebildim. Saat benimkiydi.
Saatle ilgilendiğimi gören satıcı ilk kendisi söz açtı:
– Ne kadar istersen ver, saati al. Marka saattir ama çalışmıyor. Saatçilere gösterdim, dediler fabrikaya gitmesi gerek. Belki yurtdışına giderseniz orada gösterebilirsiniz.
Saati koluma bağlayıp baktım. Gerçekten de saniye çubuğu hareket etmiyordu. Bir özelliğimi söylemem gerekiyor: Bana ait olan eşyalarla, örneğin saatimle hatta arabamla bile konuşma alışkanlığım var. Her sabah saatimi koluma bağladığım zaman mutlaka ona selam veririm, ona iyi çalışmasını dilerim. Ruh halime bağlı olarak diğer hoş sözler de söyleyebilirim.
Saate bir daha bakıp alışkın olduğum üzere onunla konuşmaya başladım:
– Merhaba, hoş bulduk, değerli dostum! Seni o zaman yalnız bıraktığıma, seni koruyamadığıma çok pişmanım. İnan, seni çok aradım. Seni bulduğuma çok mutluyum. Seni bir daha yalnız bırakmayacağıma söz veriyorum!
Saati satan adam bana garip garip bakıp dedi:
– Siftahtır, on manat ver, senin olsun. Tereddüt ettiğimi görüp ekledi: – Peki, beş manat ver, tamamdır.
Saate bir daha baktım. Çalışıyordu! Evet, çalışmaya başlamıştı, saniye çubuğu hareket ediyordu! Satıcıya on manat verip dedim:
– Ama saatin çalıştığını bilesin! Satıcı bana bir şey demeden kolumu eline alıp dikkatle saatin içine, sonra benim yüzüme, sonra yeniden saate baktı.
– Bu saat bir yıldan çoktur bende. Kaç saatçi baktı buna. Nasıl olur?
Dedim:
– Kardeş, bu saat benimdi, kaybetmiştim, şimdi de buldum. Ben onu tanıdığım gibi o da beni tanıdı, o yüzden çalışmaya başladı!
Ben oradan uzaklaşırken satıcı bir elindeki paraya bir bana bakıyordu.
Bazı duygular cansızda olsa hissedilir. Bazı alışkanlıklar yıllar geçse de unutulmaz. Bu hikayeyi paylaşma sebebim her şeyle konuşun, mutlaka değer verin ve geri dönüşünü alın falan değil. Yukarıda yaşanılan olay belki gerçek belki hayal. Ne fark eder okuyunca içimizi ısıtmıyor mu? Zaten önemli olan da bu değil mi? Bir cümle aylarca duran saati çalıştırıyorsa varın bakın bakalım insanoğluna neler yaptırır. Neler söyletir neler anlatır neler neler sevdirir. Cümlelerimizi özelliklede sevgi dolu olanları asla dilimize hapsetmemeliyiz. Dağa taşa, kurda kuşa, insana hayvana susmadan söylemeliyiz. Söylemeliyiz ki sevgiyi çoşturalım…
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.