KONYASPOR DAHA İYİ OLACAK
03 Ağustos 2021, Salı 08:41Doğrusunu söylemek gerekirse KONYASOR Başlığı atarak yazımızın bir bölümünü de Konyaspor’a ayırarak önce kendimi, daha sonrada sizleri bir an olsun rahatlatmak istiyorum. (Kendimi kandırmaya çalışıyorum)
Allah aşkına millet olarak bize ne oldu böyle?
Millet olarak nereye gidiyoruz?
İktidarı ile muhalefeti ile biraz Allah’tan korkan, biraz vicdan sahibi olanlar bu işe süratle el atmalılar.
Yemin ediyorum dün Konya’da yarım saat elektrikler gitti.
Derken MEDAŞ gelen tepki ve telefonlar üzerine tüketicilerini bilgilendirmek için gayet iyi niyetli olarak;
“Ülkemizde yaşanan içinde bulunduğumuz durum nedeni ile tüm Türkiye genelinde zorunlu kesintiler yapılmaktadır.
Bölgemizde bu durumdan etkilenmektedir. Hep birlikte atlatacağımız bu zor günlerde anlayışınız için teşekkür ederiz”
………….
Abooooo.
Sen misin bu mesajı okuyan?
Vallahi bir anda 50 kişi ya arıyor ya da yazıyordu.
“ÜLKEDE NE OLUYOR?”
Birkaç saniye içerisinde öyle kara senaryolar yazanlar vardı ki.
Yahu bırakın ülkenin içinde bulunduğu olağanüstü afet durumlarını, Konya’da bile hava sıcaklıkları normallerin çok üzerinde. Millet klimalara yüklendi. Bu bile bir anlık elektrik kesintisine neden olamaz mı?
Ama bir anda “kara ve korku ülke insanları” olmak da neyin nesi?
Kimimiz iktidarı gözü kapalı destekleyebilir, kimimizde iktidarı gözü kapalı eleştirebiliriz.
Ama konu yangın ise, ama konu sel felaketi ise, ama konu kuraklık ve küresel tehdit ise yine de birbirimize vurmaya ve birbirimizi karalayarak hançerlemeye devam mı edeceğiz?
Allah aşkına yangının, selin iktidarı muhalefeti olmaz.
Bakın bir elektrik gidiyor, hepimiz kilitleniyoruz değil mi?.
Siyasilerden, sosyal bilimcilere, din adamlarımızdan psikologlara herkes bu konuda millet olarak bütünleşmenin yollarını bulmalı diye düşünüyorum.
CİHANBEYLİ’DE NE ORMANI VARDA
ORMAN YANGINI ÇIKAR?
Büyükşehir Belediyesi Basın ve Halkla İlişkiler Daire Başkanı çok sevdiğim ve çalışmalarını takdir ederek izlediğim Ahmet Bilgiç dün şöyle bir sosyal medya paylaşımı yapıyordu;
“Cihanbeyli Kentpark’ta havai fişek nedeni ile çıkan yangına İtfaiye ekiplerimiz müdahale ediyor.
Havai fişek kuru otları yakmış, otlardan ağaçlara sıçramış.”
………………
Aklıma geldi.
Cihanbeyli’de ormanı dürbün ile arasan bulamazsın. Biiiiir.
İkiiii. Evet bir Kent ormanı var. Tahir Akyürek ve Başkan Mehmet Kale bu bölgenin oluşumu için vakti zamanında çok büyük emek verdiler.
Hatta Sayın Başkan Kale ilçeye gelenleri bölgeyi gezdirirken buraya da mutlaka götürür ve gururla çalışmaları özetlerdi.
Şimdi o paylaşım sonrası aklıma geldi.
Havai fişek atmak.
Havai fişek ile yangına sebebiyet vermek.
Havai fişek ile çoluk çocuktan yaşlı ve hastaları rahatsız etmek bu kadar serbest, bu kadar basit ve bu kadar kolay mı?
Şahsen benim.
Çevremde ne kadar aklı selim insan varsa hepsinin.
Benim oturduğum mahallede yaşayan insanların.
Hepimizin ortak şikayeti ve rahatsızlığı HAVAİ FİŞEKLERİN böyle gelişi güzel ve rahatça atılması.
Sadece ve sadece eğlence amacı ile atılıp can yakması, korkutması ve her türlü tehlikeye açık olması.
Buradan bir kez daha, bir kez daha şehri yöneten büyüklerimizden insanlarımız, okurlarımız adına ricacı oluyorum.
Özellikle Emniyet Baş Müdürümüz Engin Dinç Bey’den bu konuda biraz hassasiyet bekliyoruz.
Yahu daha Pazar akşamı, ülke yanıyor. Türkiye en üst düzeyde alarmda. Türk Silahlı Kuvvetlerinin donanmaları halkın tahliyesi konusunda alarmda.
Ama bizim Erenköy’de millet sefa içerisinde hava fişek atıyor.
Vallahi bunun insanlıkla filan alakası yok.
Bana göre yasal yolu filanda yok.
Ama atan atıyor.
Millet bakıyor. Korkuyor.
Sefa içinde olanda yaptığı ile keyif almaya devam ediyor.
ÇAM AGACI DİKİMİNDE BİR HATA MI YAPIYORUZ?
Orman yangınları ile birlikte hepimiz bu kez bu alanda bilim adamı olduk.
İnanılmaz yazılar, yorumlar bilgi paylaşımları yapılıyor.
Cumartesi günü Konya’da yakın zamanda Belediye Başkanlığı yapmış bir değerli büyüğümüz şu yazıyı bana gönderdi;
“S.a. Uğur abi,
Ciğerimizi takan orman yangınlarının özeti olarak WhatsApp gelen bir yazıyı dikkatinize sunuyorum...
“1951-1952 yıllarında İspanya Hükümeti, Türkiye’den çok yüksek miktarda odun kömürü satın almak istiyor.
O güne kadar İspanya’ya yapılan ihracat kalemleri arasında yer almayan bu talebin bir de özel şartı vardı: Kömürler İskenderun’dan Saroz Körfezi’ne kadar Akdeniz ve Ege sahillerinde doğada kendiliğinden yetişen ve "delice" adıyla anılan aşılanmamış zeytin ağacından elde edilmesi isteniyordu. Bu istek, dönemin Hükümeti tarafından yüksek getirisinden dolayı sevinçle karşılanıyor, ülkemizde bol miktarda bulunan delice kömürü ihraç edilmeye başlanıyordu. Görgü tanıklarının anlattıklarına göre, limanların üzeri gemi yüklemeleri sebebiyle kara bir bulut ile kaplanıyor, göz gözü görmüyordu.
O yıllarda Ankara’da görev yapan ABD Ticaret Ataşesi, dönemin Dışişleri Bakanı’na ihraç edilen kömürün İspanya tarafından nasıl değerlendirildiği, ya da nerelerde kullanıldığını araştırıp araştırmadıklarını soruyor. Aldığı cevap, getirisinin önemli olduğu, nerede kullanıldığının Türkiye’yi ilgilendirmediği şeklinde oluyor. Bunun üzerine ataşe konuyu kendisi araştırıyor ve otoyollarda dolgu malzemesi olarak kullanıldığı bilgisine ulaşıyor. Bununla yetinmeyip ABD’de tanıdığı mühendislerden bilgi alıyor ve otoyolda kömür dolgunun bir yararı olmadığını öğreniyor. Öğrendiklerini Bakan’a iletiyor, Türkiye’nin rahatsız olmadığını, gelirden dolayı memnun olduklarını söylüyor, konu kapanıyor...
Aşılanmamış zeytin ağacına “Delice” denir. Delice ağacının zeytin aşılamak için en uygun ağaç olduğunu bilenler Türkiye’ye oyun oynamışlardı. Sonuç olarak, İspanya dünyanın en büyük zeytinyağı ihracatçısıdır ve ne tesadüf ki aynı yıllarda Türkiye margarinle tanışmıştır...
Marshal yardımlarıyla Ege ve Akdeniz bölgemizdeki milyonlarca zeytin ağacımız kökünden sökülerek gemilerle Avrupa’ya götürüldü. ABD bize bu ağaçların yerine milyonlarca kavak ve çam (çıra) fidanı verdi. Kavak ağacı memlekette alerjik hastalıklar başlattı. Çam ağacı ise bildiğimiz yağlı çıra idi. Dağlarımıza ovalarımıza her yere diktik. Hiçbir işe yaramayan bu ağaç, ülkemizin dağına bayırına dikilen saatli bomba oldular. Bu ağaçlar yandığı zaman kozalakları patlayıp yanar halde 200 metre uzağa fırlamakta ve oradaki çam ağaçlarını da tutuşturmaktadır.
Bugüne kadar kimi gördüysem herkese anlattım. ABD bizim gibi haini bol ülkelerin coğrafyasını çam (ÇIRA) ormanlarıyla dolduruyor, içimizdeki hainlerin de bir kibrit çakmasıyla 100 savaş uçağının verdiği zararı veriyorlar. Şimdi soruyorum size; devletimiz bu çam ağaçlarının yerine zeytin, ceviz, badem, incir, sakız ağacı dikse hem bu ağaçlar kolay kolay yanmaz, hem de köylümüze bir ek gelir olur. Halen çam dikiyoruz bıkıp usanmadan.
Çam ağaçları saatli bomba gibidir… Ne olur çam (çıra) dikmeyin bu güzel memlekete… Yanıyor bu Cennet gibi güzel coğrafya… Yapmayın!.. Çam dikmeyin!...”
Ülkemiz üzerinde oynanan kurnazca oyunlardan biri maalesef....”
……………..
Bunu ülke ve Konya sevdalısı hizmette bulunmuş bir Sayın Başkan yapınca konuyu sizlerle paylaşmak, doğru ya da yanlış ise bir yetkilinin de zahmet olmaz ise kamuoyunu bilgilendirmesi için aktardım.
BAŞKAN FATİH ÖZGÖKÇEN’İN NEZAKETİ
Türkiye’de covidten yangına, sellerden kuraklık tehditlerine millet olarak mücadeleyi sürdürürken bir yandan da insan olarak hayatın rutin şartlarını yerine getiriyoruz. İşte Pazar akşamı eğitim hizmetlerinden insanlığına, kibarlığına saygı duyduğum Güven Öten Bey’in kızının nikah töreni vardı. Davete icabet etmiştik. Gecenin gençler ve aileler için muhteşemliği ve mutluluğu kadar seçkin davetli topluluğu da dikkatlerimizi çekiyordu.
Benim dışımda (!) tüm davetliler alanlarında marka isimlerdi.
Ve bu isimlerin bir diğer ortak paydası da genel olarak spor dolayısıyla Konyaspor idi.
Bize ayrılan masada iş adamı ve Konyaspor Kulübü eski Başkanı Sayın Bahattin Karapınar ve eşi, Konya’nın sanayiden STK sına girişimci örnek insan Ahmet Arıcı ve eşi yine sanayiden üretime Salim Alaybey ve kızı vardı.
Yan masada iş adamı Konyaspor Başkanı Hilmi Bey ve ekibi.
Ekibi mi?
Evet Hilmi Beyi yönetimde ve bugün asla yalnız bırakmayan o ekip.
Ekibin baş komutanı Ekrem Çoşkun, Ali Kemal Işıkçeviren, Uğur Öncan, Bünyamin Sarıtaş, Mustafa Küçüksöker, Mustafa Fedai.
Yanı başımızda örnek insan koca yürekli Selçuk Aydınalp.
Yan masaya bakıyorum, Selçuk Aksoy ve eşi.
Öbür masada Prof. Mehmet Kamanlı ve eşi.
Yan tarafta Hasan Dağlı ve eşi.
Yanı başımızda Konyaspor’un gizli destekçilerinden değerli sanayici abim Süleyman Işıkçeviren.
Vallahi tek tek yazmaya kalkarsam unuturum.
Dahası sarıldığım, kucaklaştığım pek ç ok ismi yazmayı unuttuğumun da farkındayım. Hepsinden çok çok özür dilerim.
Ve tüm bu masaların ortak ismi ise Konyaspor Kulübü Başkanı Sayın Fatih Özgökçen idi. Tüm masalara selam verdi. Beni gördü bizim masaya bile geldi sohbet etti. Hilmi Beyin masasında uzun uzadıya oturdu.
O akşamki hava sahadaki sportif başarıyı bilemem ama eğer iş samimi tutulup samimiyet korunursa Fatih Bey şehirde özlenen havayı yakalar diye düşündüm.
…………
Nasıl hepimizi baştaki o karamsar havadan bir nebze olsun uzaklaştırabildim mi?
GÜNÜN OKKALI SÖZÜ
Tarih muazzam bir erken uyarı sistemidir
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Kızdığımız küs olduğumuz insana yalandan sarılmak yerine arkamızı dönmeyi becerebildiğimiz zaman daha iyi ADAM oluruz,
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.
Yorumlar
Namık CEYHAN
03-08-2021 17:34Uğur bey merhaba; Ülkemizin oksijen fabrikaları (ormanlarımız) yanarken özellikle sosyal medyada yalan yanlış bilgilendirmeler çıkmaktadır. Yazınızda sözü edilen ÇAM ağacı ile ilgili bilgide bunlardan biridir. Uzman görüşüne dayanmamaktadır. Çam evet orman ağacıdır. Ancak genel bir isimdir. İğne yapraklı ibreli bazı ağaç türlerinin (sarıçam, karaçam gibi) genel adıdır. Dünyanın her yerinde ve ülkemizdeki ormanlarda kadimden buyana bu tür ağaçlar bulunmaktadır. Zeytin, badem, ceviz gibi türlerde gereklidir tabii ancak ÇAM ağaçlarının alternatifi değildir. Ülkemizin yeşil dokusunun artması için çaba gösteren ormancılarımızdan doğrusu öğrenilebilir. Selamlar saygılar