KORKU MAYINLARI
03 Ağustos 2016, Çarşamba 09:00İnsan bazı şeylerden korkar mı? Başka bir deyişle insanı kendi kabında tutabilmek onun elini ayağını bağlayabilmek için illa korku salarak ona korku pompalamak doğru bir yöntem mi? Onu bir şekilde bu korku paranoyaları ile teslim almak kolaycılık mı?
Bizim politik/politize olmuş ve bunu meslek haline getirmiş bulunduğu mevki/makamın sağladığı imkânlarla güle oynaya geçinip giden ve bu menfaat sevdasından asla taviz vermeyen aktörler, siyasetimizde nedense hep “korku””öcü” oluşturarak ayakta kalmaya ve sevdalıklarını da böyle dillendirmeye gayret göstermişlerdir.
Onlara sorarsanız bu ülkenin gerçek sahipleridir. Bizler yerliler yani Kızılderililer olarak bize ön gördüğü doğruları kabulden başka çare bırakılmamıştır. O, efendi beyazdır biz ise ya Kızılderili ya zenciyizdir onların gözünde.
Bizler efendilerimize/baronlara hizmet için varız. Başımızı eğeceğiz ve işimiz yapacağız. Derebeyleri de artık bizlere ne takdir etmişse onların dışında başka hayat hakkımız olmayacak? İşte böyle emreylemişler beyaz efendiler/hukukçular/gak gukçular/baronlar/piyonlar/ağalar/beyler/ biz köle ruhlu Kızılderili/zencilere!
Neden biz kendi ülkemizde kendimiz olamıyoruz? Neden başkaları kendi ülkemizde bize rahat vermiyor?
Uzun uzadıya cevap yerine kısaca diyeyim ki: Eğer kendi içimizde bize ihanet eden menfaat şebekeleri çalışmasa/olmasa hiçbir kale içten fethedilmez.
Olmaması mümkün mü? Hayır değil. Tarihin her döneminde kaleyi içten içe fethedebilmek için türlü yollar denenmiş ve bazı zayıf karakterliler bulunarak bu zemin hazırlanmış, ihanet şebekeleri de, amaçlarına böyle ulaşmışlardır.
Düşünebiliyor musunuz, sözde bir davayı savunacaksınız ve o davaya uygun taviz vermeden bir gönül eri olacaksanız ama zaman gelecek, bir basit hiçlik uğruna ne kendiniz ne de davanız kalacak ve hatanız sizi alıp götürecek. Basit değil bunlar birer gerçek.
Efendim 1960’lı yılar da Celal Bayar bir demecinde “Bu kış komünizm gelecek”demiş ki o dönemler sol hareketlerin yükselişe geçtiği yıllar. Niye söylemiş bazı çevrelere mesaj verip korkutmak için tabi. Ama bu korku, sahip olduğu konumu itibariyle birleşince bayağı geniş kitlelere ulaşabiliyor çünkü bir makam üzerinden veriliyor bu korku.
Yine 1930’lu -40’lı yıllar da öyle hakeza.O zaman da kullanılan korku paranoyası neydi?”İrtica”…..Gerçi halen bazı aklı evvellerin sürekli masa altından çıkartıp kullandıkları bir masa kartıdır irtica.Dönem ve yıllar geçse de asla kimliğinden/asli yetinden/özünden/Son kullanım tarihini hiç kaybettirmeden/ taviz vermeden kendini kullandırtmaya devam eder.Çünkü bu ülkede algı halen bir Müslüman’ı velev ki nüfus kağıdındaki yazılı olan ibareden olsa bile potansiyel korku algısı olarak gördükten sonra değişmeyen bir masa kartı olarak;yeri ve zamanı iyi hesaplanıp kullanımına devam edeceklerdir.Müslüman/mütedeyyin onların gözünde irticacıdır/mürtecidir vs.
1950’li yıllar da ülkemiz de Menderes korkusu yaşandı. Ve Allem galem ettiler sonunda Cuntacılar idama gönderdiler.
12 Eylül öncesi ise; bildiğiniz gibi kırılmaya yüz tutmuş bir satıh ve iyice gerilen bir zemin de ve alttan alta kaynatılan/kaynayan mağmanın ( ki küresel güçlerin senaryosuyla yapılmıştı hep bunlar kardeş kardeşe düşürülmüştü? Kalem yerine silah kullanan gençler birbirine düşman hale getirilmiş ve kurtarılmış alanlar vardı ülkemizde) sonun da güçlü bir enerji ile açığa çıkmasıyla şiddetli bir deprem yaşanılmış ve yaşanılan depremin her on yılda bir artçıları değişik şekillerde kendini rölantiye almak için korku üretmeye devam etmişti.
Etrafımızda bütün ülkeler bizim için tehlikeydi. Acem Ülkesi/Irak/Suriye/Araplar/vs. her kim varsa kendi içimizde de bize kendi kardeşimiz korku olarak gösterilerek her şeyden artık hatta kendimizden bile korkar hale getirildik. Biz İstiklal uğruna on üç milyon km’den ve hiçbir korku duymadan yedi düvel ile uğraşırken korkmamıştık ama şimdi etrafımızdan kendi gölgemizden bile korkar olduk. Sığdığımız yediyüzseksenbin km bizleri korkutur oldu. Niye?
Bize Anglo-sakson zihniyet tekabül edeli biz işte bu korkularımıza havale edildik. Bu zihniyet kendi sömürge çarkını devam ettirmek için gitmediği yer harcamadığı para dökmediği kan gözyaşı bırakmamışken bize dediler ki: Yemen de ne işiniz vaaaaar! Ve bunu da içimizdeki zillet yanlısı korku korkakları eliyle tüm bir topluma ihale ettiler.
Günümüz de halen geçerli olan zihniyet ve dünyayı idare eden anlayış budur. Eğer bu zihniyetin piyonu olursan ve oyunu onları istediği kulvar da onların menfaatine uygun yürütürsen o zaman senden iyisi yok, fakat sen onların gidişatına “one minute limonu” sıkarsan o zaman kötüsündür…(devamı gelecek yazıda inşallah)
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.