KUDÜS, KANAL HAREKATI VE ARAPLAR(3)
30 Mart 2020, Pazartesi 09:13Birinci Dünya Savaşına gelindiği günlerde bu propaganda hat safhaya ulaşmış, Almanlarla aynı blokta savaştığı için; “Hıristiyan bir devletle ittifak eden, onun verdiği Demir Haç Madalyasını kalbinin üstünde taşıyan Halifenin cihad çağrısına uymak gerekmez, bilakis uymak küfrü gerektirir”(1) gibi söylentilerle; “Halifelik Kureyş soyundan birinin hakkıdır.(2) Başka soy ve milletlerden birinin Halife olması caiz ve meşru değildir.(3) Osmanlı 400 senedir Hilâfet makamını gasp etmiştir ve Arap âlemini sömürmüştür…” gibi fetvalarla, onlara sağladığı basit menfaatlerle, idarecilerine yedirdikleri büyük rüşvetlerle cahil Arapların ekseriyetini Osmanlı aleyhine kıyam ettirmişler, hatta Osmanlının İslâmiyet’i terk ettiğine, kıpkızıl kâfir olduklarına inandırmışlardır.(4)
Hâlbuki Osmanlı hiçbir zaman Arap devletleri sömürmemiş, bilakis onlara topladığı vergilerden fazla yardım etmiştir. Osmanlının felsefesinde sömürme diye bir şey yoktur. Hatta bazı tarihçiler bu sebepten dolayı, “sömürme, kemirme” anlamına gelen İmparatorluk kelimesinin Osmanlı için kullanılmasını doğru bulmamaktadırlar. Eğer Osmanlı sömürgeci olsa, Batıdaki emperyalist devletler gibi zengin olur, çöküşe gitmez ve yıkılmazdı. Bu nasıl sömürgeci bir devlet ki! Kendi başkenti yani İstanbul’dan önce güya sömürdüğü devletlerin başkentine, yani Şam’a, Kahire’ye, Atina’ya, Sofya’ya… asfalt, elektrik, su ve kanalizasyon şebekesi gibi sosyal hizmetler gelmiştir. İstanbul halkı onlardan yıllar sonra bu hizmetlerle müşerref olmuştur. Bu mantığa ters değimli?
Mısırlı bir Arap aydını olan Fehmi Sınnavî Osmanlının katiyen bir sömürgeci olmadığını, Arap âleminin ve Arap gençlerinin bunu Batı propagandası neticesi söylediklerini, ama bu sözlerin çok büyük iftiralar olduğunu söylüyor ve şöyle diyor: “Osmanlı zamanında bütün Arabistan’a pasaportsuz gidebiliyorduk şimdi hangi devlete pasaportsuz gidiliyor? Arap zirveleri, İsrail’e ne kadar boyun eğileceğinin kararlaştırılması için toplanıyor.”(5)
Cezayir kurtuluş savaşının efsanevi lideri ve özgür Cezayir’in ilk cumhurbaşkanı Ahmet b. Bella da şöyle diyor: “Bizim Türklere ilişkin hatıralarımız nedir biliyor musunuz? Endülüs’ün düşmesinin ardından İspanyollar, Cezayir, Tunus ve Libya’yı işgal etmişlerdi. O dönem Cezayirliler, Osmanlı’dan yardım talep etmişlerdi. Osmanlılar da gelmişler bizi kurtarmışlardı. Dolayısıyla Oruç Reisi, Barbaros Hayrettin Paşa’yı hatırlıyoruz. Doğrusu bizler Maşrık’taki, yani Arap dünyasının doğusundaki kardeşlerimizin Osmanlı’yı emperyalist olarak nitelemelerini esefle karşılıyor ve kınıyoruz. Osmanlı, Arap ülkelerini sömürmek için gelmedi, sadece aramızdaki dini bağın gerektirdiği dayanışma için geldi.”(6)
Yine Cezayir Cumhurbaşkanı Abdülaziz Buteflika’nın Dışişleri Bakana Abdullah Gül’e Osmanlıyı övmesi ve İngilizlerin uyguladığı gibi bir Osmanlı milletler cemiyetinin kurulmasını teklif etmesi, asrımızda cereyan eden Siyonist-Haçlı ittifakı ve bu ittifakın faaliyetlerinin ne kadar tehlikeli olduğunun bilinmeye başladığını ve Osmanlının kadrinin kıymetinin daha iyi anlaşıldığını, biz reddi miras etsek de dünyanın Osmanlıyı aradığını göstermektedir.(7)
The Guardian gazetesi “Osmanlı imparatorluğunun çöküşünün olumsuz sonuçları bugün daha çok hissediliyor.” diye başlık atmıştır.
Bu menfi faaliyetlere inanan, İngiliz altınlarına tama edip onlar lehine, Osmanlı aleyhine çalışanlar,(8) Osmanlıya kalleşlik yapanlar, 400 yıl koruyuculuğunu yapan o kerim devlete ihanet edenler, hatta Osmanlıyı arkadan vuranlar çıkmıştır.(9) Ama bunlar münferit hadiselerdir. Araplar bizi arkadan vurduğu için biz Filistin cephesinde ve Kanal Seferlerinde yenildik gibi radikal sözler ve fikirler asla doğru değildir. Buda yine Haçlı-Siyonist ittifakının ve propagandasının bir neticesidir. Araplara bizi öyle tanıtıp nefret ettirmişler, bize de böyle diyerek Araplardan tiksindirmişler, tabiî ki parsayı da kendileri kapmışlar ve hala kapmaktadırlar.(10) Bunlara yani Türk-Arap düşmanlığını pompalayan sözlere asla inanmamak gerekir.
Bazı hadiseler olmuştur. Bunu kendilerinden aklı selim sahibi olanlar da itiraf ediyorlar.(11) Filistinli bakan Salim Tamari, Türkiye’den Filistin’e giden resmi parlamento heyetine “Araplar olarak Osmanlı Devletine yaptıkları ihanetin bedelini ödediklerini” söylemiştir.(12)
Bağdat-Basra bölgesinde o dönemde komutan olan daha sonra Türklerin eline esir düşen, bir seneye yakın Büyükada da tutulan İngiliz Tümgeneral Çharles V. F. Towshend, hatıralarında der ki; “Öteden beri Arapların takip ettikleri yol, galip gelmek ihtimali olanları selamlamaktan ibarettir. Zaten dünyada yolunda sabit kalmayan bir millet varsa oda Araplardır.”(13)
Dipnotlar:
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.