KUDÜS, KANAL HAREKATI VE ARAPLAR(4)
31 Mart 2020, Salı 09:01Yine Cezayir Cumhurbaşkanı Abdülaziz Buteflika’nın Dışişleri Bakana Abdullah Gül’e Osmanlıyı övmesi ve İngilizlerin uyguladığı gibi bir Osmanlı milletler cemiyetinin kurulmasını teklif etmesi, asrımızda cereyan eden Siyonist-Haçlı ittifakı ve bu ittifakın faaliyetlerinin ne kadar tehlikeli olduğunun bilinmeye başladığını ve Osmanlının kadrinin kıymetinin daha iyi anlaşıldığını, biz reddi miras etsek de dünyanın Osmanlıyı aradığını göstermektedir.(1)
The Guardian gazetesi “Osmanlı imparatorluğunun çöküşünün olumsuz sonuçları bugün daha çok hissediliyor.” diye başlık atmıştır.
Bu menfi faaliyetlere inanan, İngiliz altınlarına tama edip onlar lehine, Osmanlı aleyhine çalışanlar,(2) Osmanlıya kalleşlik yapanlar, 400 yıl koruyuculuğunu yapan o kerim devlete ihanet edenler, hatta Osmanlıyı arkadan vuranlar çıkmıştır.(3) Ama bunlar münferit hadiselerdir. Araplar bizi arkadan vurduğu için biz Filistin cephesinde ve Kanal Seferlerinde yenildik gibi radikal sözler ve fikirler asla doğru değildir. Buda yine Haçlı-Siyonist ittifakının ve propagandasının bir neticesidir. Araplara bizi öyle tanıtıp nefret ettirmişler, bize de böyle diyerek Araplardan tiksindirmişler, tabiî ki parsayı da kendileri kapmışlar ve hala kapmaktadırlar.(4) Bunlara yani Türk-Arap düşmanlığını pompalayan sözlere asla inanmamak gerekir.
Bazı hadiseler olmuştur. Bunu kendilerinden aklı selim sahibi olanlar da itiraf ediyorlar.(5) Filistinli bakan Salim Tamari, Türkiye’den Filistin’e giden resmi parlamento heyetine “Araplar olarak Osmanlı Devletine yaptıkları ihanetin bedelini ödediklerini” söylemiştir.(6)
Bağdat-Basra bölgesinde o dönemde komutan olan daha sonra Türklerin eline esir düşen, bir seneye yakın Büyükada da tutulan İngiliz Tümgeneral Çharles V. F. Towshend, hatıralarında der ki; “Öteden beri Arapların takip ettikleri yol, galip gelmek ihtimali olanları selamlamaktan ibarettir. Zaten dünyada yolunda sabit kalmayan bir millet varsa oda Araplardır.”(7)
Osmanlı ordusunun içindeki Arap asıllı paşaların bile İngiliz propagandası tesiri altında kaldıkları, olumsuz davranışlarda bulundukları, buna onları iğfal eden Albay Lavrens’in bile hayret ettiğini yazan eserler vardır.(8) Daha başka misaller de vardır. Ama Hicazdan çekilişimizi sadece bu ve benzeri söylentilere bağlamak en büyük hata olur.
Osmanlı sadece onların kalleşliği neticesi yenilmiş değildir. Bazılarının yaptığı gibi, bunun vebal ve sorumluğunu tamamen onlara yüklemek, her halde haksızlıkların en büyüğü olur. O zaman Balkanlarda 600 sene uşaklığımızı yapan Bulgarlara neye yenildik? Edirne’ye kadar onlar nasıl gelebildiler? Tarihteki bu menfur oyuna hâlâ inanmakta ısrar etmeyelim.
“Bazı tarihçilerin ‘Araplar Osmanlıyı arkadan vurdu’ demeleri hiçbir delile dayanmamaktadır. Şerif Hüseyin Paşa’nın emri altında toplanan birlikler; para gücüyle toplanmış bir tür lejyoner bedevilerdi. Bunlar Hicaz çöllerinde göçebe hayatı yaşayan, yağmacılık, hırsızlık ve talanla geçinen son derece cahil, dünyadan habersiz kimselerdi. Bunlar çarpıştıkları Osmanlı askerlerinin mahiyetinden bile habersizdiler. Aklı başında olan Araplardan şehir halkından kimse bu isyancılara katılmamıştır.”(9)
Yine bazı insaflı ve tarafsız tarihçiler; Arap isyanı diye bir şey yoktur. Araplar O günkü İttihat ve Terakki idarecilerinin yaptıkları haksızlık ve zulümlere isyan etmişlerdir.(10) Filistin Ordusu Komutanı olan Cemal Paşa’nın Roma’nın Sertapları (valileri) gibi, bir imparator gibi gaddar ve acımasız davranması, birçok Arap aydınını astırması, aşırı şiddet ve tahakküm uygulaması gibi sebeplere(11) isyan etmişlerdir diye değerlendirenler vardır. Yinede insaflı adamlar ki; Memleketten sürüp çıkardığımız Padişahlarımızın ölülerini bile biz kabul etmez, ortada kalırken, onlar kabul etmişler, onların yardımı ile cenaze hacizden kurtarılıp, Şam’a götürülüp defnine imkân bulunmuştur. Akif Merhumun bu husustaki değerlendirmesi ne kadar ibretlidir:
Türk Arab’sız yaşamaz. Kim ki “yaşar” der, delidir!
Arab’ın, Türk ise hem sağ gözü, hem sağ elidir(12)
Gerçekten bunun böyle olduğu, Gazze savaşından (01.01.2009)sonra daha iyi anlaşılmıştır.
Münferit veya küçük çaplı olumsuzluklar oldu ise de; Osmanlı ordusu Filistin’den çekilirken “Bizi kimlere bırakıp ta gidiyorsunuz ey Osmanlılar!” diye ağlayan Araplar, Kudüs Surlarından Osmanlı bayrağı indirilirken: “Biz bu bayrağın yokluğuna nasıl dayanacağız” diyerek ağlayan, feryat eden, göz yaşı döken, Türk asker ve subaylarının eline ayağına sarılıp nesi var, nesi yok anlara vermeye çalışan Araplar ve yetkililer de olmuştur.(13)
Dipnotlar:
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.