KUDÜS, KANAL HAREKATI VE ARAPLAR(6)
06 Nisan 2020, Pazartesi 09:06Lozan görüşmeleri esnasında TBMM kapılarında gece gündüz dolaşıp; “Bizi İngiliz kurtlarının eline teslim etmeyin” diye Türk Milletine yalvaran Arap yetkililer de olmuştur.(1)
Bunlar yan etkiler olabilir ama, esas yenilgimizin sebebi Osmanlının her yönden zayıf olması ve ordumuzun içine politika mikrobunun girmesidir. O dönemlerde Türk ordusu içinde görev yapan Hans Guhr isimli Alman Generali: “Filistin’de İngilizlerin teknik imkânları, Osmanlınınkinden 40 misli daha fazla idi” der.(2) Yine Ordumuz içinde görev yapan ve Hatıralarını yazan Alman Generallerden Von Kres, Son Haçlı Seferi (Kuma Gömülen İmparatorluk) isimli kitabında: “Bizim memlekette hiçbir hayvan, Filistin savaşında bizim içtiğimiz suyu katiyen içmez”(3) der ve Osmanlı ordusunun yokluk, kıtlık ve imkânsızlıklar içinde kıvrandığını ve neticede yenildiğini yazar.
Araplar Osmanlının kıymetini İngilizler ve Fransızlar Ortadoğu’ya yerleştikten sonra anlamışlar, şimdi Yahudi ile yapılan savaşlardan, icra edilen insanlık dışı zulüm ve katliamlardan sonra daha da iyi anlamaktadırlar. Bunu Mülazım Mehmet Sinan isimli hatıralarını yazan bir askerimiz yaşadıklarını ve gördüklerini bizzat anlatıyor ve Arapların Osmanlıdan sonra gelen İngiliz ve Fransızlardan hiç memnun olmadıklarını ve savaşın akabinde Osmanlıyı aradıklarını yazmaktadır.(4) Bundan dolayıdır ki; bizin 401 sene kaldığımız o diyarlarda İngiliz ve Fransızlar 20 sene ancak kalabilmişler, ama fitne çıbanının başını da kanatıp, Yahudi’yi getirip Filistin’e yerleştirmişlerdir.
Lübnanlı Dürzi Lider Velid Canbulat da: “Osmanlı zamanında işler daha iyiyiydi. Bu ulus devletler bir felaket. Osmanlıda Araplar birlik ve beraberlik içinde idiler” demek suretiyle bu gerçeği itiraf etmiştir.(5)
1992 Yılında Bosna Hersek'le ilgili bir toplantıya katılan Dışişleri Bakanımız Hikmet Çetin'e A.B.D. Dışişleri Bakanı'nın, Balkanları kastederek : "Siz bu felaket yerde 500 yıl nasıl kaldınız?"(6) diye sorması, yine; İsrail Cumhurbaşkanının, Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’e: “Sizin iki pırpırlı bir çavuşla asırlarca idare ettiğiniz Filistin’i biz bir ordu ile idare edemiyoruz.”(7) demesi; Osmanlının ne kadar adil ve uyumlu bir idareye sahip olduğunun popüler delilleridir.
Osmanlı askerleri Kudüs’ü muhasara eden İngilizlere karşı savunmamış, yani şehrin içine çekilip savunma savaşı yapmamıştır. Sebebi de; Şimdi İsrail’in Gazze’ye yaptığı gibi top atışları ile kutsal mabetleri ve tarihi dokunun zarar görmemesi için.
Osmanlı Kudüs ten çekilirken İngilizler gelinceye kadar şehri Araplar yağma etmesinler diye bir artçı bölük bırakmış ve bu bölük esir olmuştur.(8)
Bir Yahudi yazar “Yahudi Sözü” gazetesinde, İngilizlerin Kudüs’e girmeleri üzerine 18 Aralık 1917 de şöyle yazıyordu: “Türkler bu mukaddes şehri top ateşi altında bırakmamak için savaşsız terk edecek kadar yüksek bir anlayış sergilemişlerdir. Binaenaleyh İngilizlerin de şehri aynı şekilde muhafaza etmeleri genetiğini istemek zorundayız. Çünkü İngilizler, Mısır ve Hindistan’da olduğu gibi, askeri idarelerini kurdukları ülkelerde eşkıya siyaseti takip ve tatbik ederler. Askeri idareleri altına aldıkları bölgelerde kazı ve araştırmalarda bulunur, bulabildikleri bütün kıymetli ve nadide eserleri kendi müzelerine nakletmek cüretini gösterirler. Osmanlı devleti şu ana kadar İngilizlerin Filistin’de kazı yapmalarını engellemeye muvaffak olmuştur. Fakat mademki şimdi buraya İngilizler hâkimdir, bu hâkimiyetlerinden yukarıda belirttiğimiz tarzda istifade etmelerinden korkmaktayız. Bunun için dünyanın bütün Yahudileri böyle bir hürmetsizliği protesto etmelidir.”(9)
Hey büyük Osmanlı. Seni öldürenler bile hakkını teslim etmekten kendilerini alamıyorlar. Belçika’da yayınlanan bir TV programında: “Osmanlı ölürken bile güzeldi” denmiştir. Gerçekten öyle.
Osmanlının dünya siyaset sahnesinden çekilmesi dünyanın dengesini bozmuştur. Hala o denge yerine gelememiştir. O tarihten bugüne ne Balkanlarda, ne Kafkaslarda, ne Ortadoğu’da huzur ve saadet görülmemiştir. Osmanlı mirasından bir lokma pay alanların da boğazına durmuş, yaramamıştır. Temeli takva ile atılan o kerim devletin eksikliği her yerde hissedilmektedir. Bugün Haçlı ilim adamları bile onu örnek göstermektedirler.(10) Bu bahse şöyle ibretli bir misalle son veriyorum:
1967 yılında Paris’te düzenlenen Yahudi kongresinin zabıtları arasında bulunan bir belgedeki kayıtlara göre bir delegenin: “Evet bugün bağımsız bir devletimiz var ama mesut muyuz? Osmanlı devrindeki gibi huzurlu muyuz? Samimiyetle ve hepimizin içinden geçenleri dile getirdiğime inanarak söylüyorum ki hayır” diyerek bir gerçeği itiraf etmiştir.(11)
Dipnotlar:
1- Mustafa Armağan, “Tarihimizle Hesaplaşma”, Profil Yay. İst. 2007, s.9.
2 - Hans Guhr, a. g. e. s.189-192.
3 - “Son Haçlı Seferi (Kuma Gömülen İmparatorluk)”, Von Krees, Çev. Tahir Balaban, Yeditepe Yay. İst. 2007, s.49.
4 - “Harp Hatıralarım”, Mülazım Mehmet Sinan (Çanakkale-Irak- Kafkas Cephesi) Hazırlayanlar: Hasan Babacan, Servet Avşar, Muharrem Bayar, Vadi Yay. Ankara 2006. s.140.
5 - Hasan Cemal, Milliyet, 04.04.2005
6 - İsmail Yediler, 22 Eylül 1994, Zaman Gazetesi, s.5.
7- Tarih ve Düşünce Dergisi, Nisan 2002 sayı 27.
8- İbrahim Refik, “Tefekküre Yolculuk”, Albatros Yay. İst. 2004, s.163.
9 - “Divane Güzeller”, İskender Pala, Kapı Yay. 2004, İst. s.265. Ama şimdi kendileri Müslümanlara ait tarihi kalıntıları silip süpürmekte ve dozerlerle yok etmektedirler.
10 - Bkz: Abdullah Uçar, “İslâm Âlemi Neden Geri kaldı?”, Konya 2005, s.390.
11 - Necati Özfatura, Yeşilay Dergisi, Ekim 1992, s.21.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.