KUDÜS VE OSMANLI(2)
26 Haziran 2018, Salı 07:37Haçlıların Mezbahası Olan Kudüs:
Haçlı orduları 15 Temmuz 1099 da Kudüs’ü kuşatıp, 461 yıl İslâm idâresinden sonra, Fatımî’lerin elinden almışlar, Hz. Ömer dönemindekinin aksine bütün Müslümanları, Müslümanlara yardım ettikleri gerekçesi ile bütün Yahûdileri katletmişlerdir. Öldürülen bu insanların 70 bin civârında olduğu târihî rivâyetler arasındadır.(1) Selahaddin Eyyubî’nin danışmanı Üsame İbni Münkız bu katliam hususunda şöyle demiştir: “…Kudüs’te zulüm ile öldürülenlerin hikâyeleri, yeni doğmuş bebeğin saçlarını ağartır.”
2 Ekim 1187 de Selahaddin Eyyubî tekrar alıncaya kadar 88 yıl Kudüs Haçlıların elinde kalmıştır. Selahaddin Eyyubî fethinde de yine kıyım ve katliam olmamış, isteyen gayri Müslimler her şeylerini alıp şehri terk etmişler, dileyenler de kalmışlardır.
1516 yılına kadar Eyyubiler, Fatımiler, Memluklar… Elinde kalan Kudüs, bu târihte, Yavuz Sultan Selim’in Mercidabık Meydan Muhârebesinde Memlukları yenmesiyle Osmanlının eline geçmiştir.
1917 yılına kadar 401 sene 3 ay, 6 gün Osmanlı idâresinde kalan ve birçok imar faaliyetleri gören, sosyal imkânlara kavuşan Kudüs, mezkûr târihte Osmanlı Ordusunun İngilizlere Kanal Savaşlarında yenilmesiyle elden çıkmıştır. Ne gariptir ki, zaman zaman Osmanlı aleyhine sözler söyleyen, Osmanlı Kudüs’ten çekilince ondan kalan izleri silip atan, kapılar üzerindeki Osmanlı tuğralarını bile kazıyan o sözde Arap aydınları, Osmanlının asırlarca elinde tutup savunduğu, Kudüs’ü 1948 savaşında ancak 31 saat ellerinde tutup müdafaa edebilmişlerdir.(2)
Kudüs’ün Mâkus Tâlihi:
1917’den 1948 yılına kadar İngilizlerin idâresinde kalan Filistin bölgesine birçok Yahûdi iskân edilmiştir. Bu esnada Araplarla Yahûdiler arasında birçok huzursuzluklar, isyanlar, arbedeler olmuş, 1948 yılında da Arap İsrail Savaşı vuku bulmuştur. Bu savaşta Kudüs ikiye bölünmüş, Batı Kudüs İsrail’in başşehri ilân edilmiştir. Doğu Kudüs Ürdün’de kalmıştır. İsrail 1980 de BM’in kınamalarına-boyamalarına! Aldırmadan Kudüs’ü İsrail’in ebedî başşehri ilân etmiştir.
Kudüs’ten başlamak üzere satın alma, el koyma, devletleştirme, zorla, baskıyla Arapların elinden gasp etme yöntemleriyle yarım asra varmadan İsrail Kudüs’ün tamamına sahip olmuştur. Bugün her türlü haklardan mahrum, korkutulmuş, sindirilmiş, hakları ve malları ellerinden alınmış çok az bir Arap nüfus barınmaktadır.
Kudüs en huzurlu günlerini Osmanlı döneminde yaşamıştır. Kutsal mekânlar hatırına Osmanlı Kudüs’e çok daha farklı davranmış, her tarafını vakıflar ve sosyal tesislerle donatmıştır. İsrailli târihçi Amy Singer bundan sitayişle bahsetmiş, özellikle Hürrem Sultanın yaptırdığı Vakıf ve müştemilâtıyla ilgili bilgi vermiş ve dünyaya duyurmuştur.(3)
Her üç dinin mensupları da Kudüs’te, Batılı misyonerlerin insanları iğfal etmeye başladıkları 1850’li yıllara kadar eşitlik ve müsavat içinde yaşamışlardır. Osmanlıyı erkekçe-mertçe savaş meydanlarında yenemeyen Haçlılar, işi kalleşliğe döküp, Osmanlı içindeki azınlıkları çeşitli şekillerde iğfal etmeye, kandırmaya, isyan ve ihtilallara teşvik etmeye başlayınca her yerde olduğu gibi, Filistin ve Kudüs’te de huzursuzluklar başlamıştır.
1850’li yıllardan sonra, Yahûdilerin Arz-ı Mev’ud hususundaki emellerine yeşil ışık yakan ve Osmanlı içinde yaşayan Müslim ve Gayri Müslim azınlıkları, ırkçılık propagandaları ile ayağa kaldıran Haçlılar, özellikle İngilizler Ortadoğu’yu ve Balkanları cadı kazanına çevirmişler, Osmanlıyı kendi içindeki unsurlara yıktırma cihetine gitmişlerdir.
Birinci Dünya Savaşına gelindiği günlerde bu propaganda hat safhaya ulaşmış, Almanlarla aynı blokta savaştığı için; “Hıristiyan bir devletle ittifak eden, onun verdiği Demir Haç Madalyasını kalbinin üstünde taşıyan Halîfenin cihat çağrısına uymak gerekmez, bilakis uymak küfrü gerektirir”(4) gibi söylentilerle; “Halîfelik Kureyş soyundan birinin hakkıdır.(5) Başka soy ve milletlerden birinin Halîfe olması câiz ve meşru değildir.(6) Osmanlı 400 senedir Hilâfet makamını gasp etmiştir ve Arap âlemini sömürmüştür…” gibi fetvalarla, onlara sağladığı basit menfaatlerle, idârecilerine yedirdikleri büyük rüşvetlerle câhil Arapların ekseriyetini Osmanlı aleyhine kıyam ettirmişler, hattâ Osmanlının İslâmiyet’i terk ettiğine, kıpkızıl kâfir olduklarına bile inandırmışlardır.(7)
Dipnotlar:
1-Sâmiha Ayverdi, “Osmanlı Asırları”, Damla Yay. İst. 1977, 2. Baskı, s. 59.
2-Târih ve Medeniyet Dergisi, sayı 22, s. 30.
3-Halil İnalcık, “Târihçilerin Kutbu Halil İnalcık Kitabı”, İş Bankası Yay. İst. 2013, s. 221.
4-Cengiz Özakıncı, “Türkiye’nin Siyasi İntiharı”, Otopsi Yay. 13. bas. İst. 2007, s. 235.
5-İ. Hâmi Dânişmend, “Türk Irkı Niçin Müslüman Oldu?”, Milli Ülkü Yay. Konya 1978, s.15.
6-Mehmed Niyazi, “Yemen Ah Yemen”, Türk Edebiyatı Dergisi, Aralık 2004,sayı 374, s. 6.
7-Selahattin Günay, a. g. e. s. 51.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.