KUDÜS VE OSMANLI(5)
29 Haziran 2018, Cuma 07:50Bağdat-Basra bölgesinde o dönemde komutan olan daha sonra Türklerin eline esir düşen, bir seneye yakın Büyükada da tutulan İngiliz Tümgeneral Çharles V. F. Towshend, hatıralarında der ki; “Öteden beri Arapların tâkip ettikleri yol, gâlip gelmek ihtimali olanları selâmlamaktan ibârettir. Zaten dünyada yolunda sabit kalmayan bir millet varsa oda Araplardır.”(1)
Osmanlı ordusunun içindeki Arap asıllı paşaların bile İngiliz propagandası tesiri altında kaldıkları, olumsuz davranışlarda bulundukları, buna onları iğfal eden Albay Lavrens’in bile hayret ettiğini yazan eserler vardır.(2)
Daha başka misaller de vardır. Ama Hicazdan çekilişimizi yalnız bu ve benzeri söylentilere bağlamak en büyük hata olur.
Osmanlı sâdece onların kalleşliği neticesi yenilmiş değildir. Bazılarının yaptığı gibi, bunun vebâl ve sorumluğunu tamamen onlara yüklemek, her halde haksızlıkların en büyüğü olur. O zaman Balkanlarda 600 sene uşaklığımızı yapan Bulgarlara neye yenildik? Yunanlılara, Sırplara, bir avuç Arnavut’a… neye yenildik? Edirne’ye kadar onlar nasıl gelebildiler? Târihteki bu menfur oyuna hâlâ inanmakta ısrar etmeyelim.
“Bazı târihçilerin ‘Araplar Osmanlıyı arkadan vurdu’ demeleri hiçbir delile dayanmamaktadır. Şerif Hüseyin Paşa’nın emri altında toplanan birlikler; para gücüyle toplanmış bir tür lejyoner bedevilerdi. Bunlar Hicaz çöllerinde göçebe hayatı yaşayan, yağmacılık, hırsızlık ve talanla geçinen son derece câhil, dünyadan habersiz kimselerdi. Bunlar çarpıştıkları Osmanlı askerlerinin mahiyetinden bile habersizdiler. Aklı başında olan Araplardan şehir halkından kimse bu isyancılara katılmamıştır.”(3)
Yine bazı insaflı ve tarafsız târihçiler; “Arap isyanı diye bir şey yoktur. Araplar O günkü İttihat ve Terakki idârecilerinin yaptıkları haksızlık ve zulümlere(4), Filistin Ordusu Komutanı olan Cemal Paşa’nın Roma’nın Sertapları (vâlileri) gibi, bir imparator edasıyla gaddar ve acımasız davranması, birçok Arap aydınını astırması, aşırı şiddet ve tahakküm uygulaması gibi sebeplere…”(5) İsyan etmişlerdir diye değerlendirenler vardır.
Yinede insaflı adamlar ki; Memleketten sürüp çıkardığımız Pâdişahlarımızın ölülerini bile biz kabul etmez, ortada kalırken, onlar kabul etmişler, onların yardımı ile cenaze hacizden kurtarılıp, Şam’a, Medîne’ye götürülüp defnine imkân bulunmuştur.
Akif Merhumun bu husustaki değerlendirmesi ne kadar ibretlidir:
Türk Arap’sız yaşamaz. Kim ki “yaşar” der, delidir!
Arap’ın, Türk ise hem sağ gözü, hem sağ elidir. (6)
Gerçekten bunun böyle olduğu, 01.01.2009, 07.08.2014 târihlerinde cereyan eden Gazze Savaşlarındansonra daha iyi anlaşılmıştır. Bütün dünya hattâ Arap devletleri bile bu İsrail’in bu soykırımlarını görmezden gelirken, bir tek devlet sesini yükseltmiş ve elinden geleni yapmıştır o da Türkiye’dir.
Münferit veya küçük çaplı olumsuzluklar oldu ise de; Osmanlı ordusu Filistin’den çekilirken “Bizi kimlere bırakıp ta gidiyorsunuz ey Osmanlılar!” diye ağlayan Araplar, Kudüs Surlarından Osmanlı bayrağı indirilirken: “Biz bu bayrağın yokluğuna nasıl dayanacağız” diyerek ağlayan, feryat eden, gözyaşı döken, Türk asker ve subaylarının eline ayağına sarılıp nesi var, nesi yok onlara vermeye çalışan Araplar ve yetkililer de olmuştur.(7) Lozan görüşmeleri esnasında TBMM kapılarında gece gündüz dolaşıp; “Bizi İngiliz kurtlarının eline teslim etmeyin” diye Türk Milletine yalvaran Arap yetkililer de olmuştur.(8)
Bunlar yan etkiler olabilir ama esas yenilgimizin sebebi Osmanlının her yönden zayıf olması ve ordumuzun içine politika mikrobunun girmesidir. O dönemlerde Türk ordusu içinde görev yapan Hans Guhr isimli Alman generali:“Filistin’de İngilizlerin teknik imkânları, Osmanlınınkinden 40 misli daha fazla idi” der.(9)
Yine Ordumuz içinde görev yapan ve Hatıralarını yazan Alman Generallerden Von Kres, Son Haçlı Seferi (Kuma Gömülen İmparatorluk) isimli kitabında: “Bizim memlekette hiçbir hayvan, Filistin savaşında bizim içtiğimiz suyu katiyen içmez”(10) der ve Osmanlı ordusunun yokluk, kıtlık ve imkânsızlıklar içinde kıvrandığını ve neticede yenildiğini yazar.
Dipnotlar:
1-Çharles V. F. Towshend, “Irak Seferi ve Esaret”, Yeditepe yay. İst. 2007, s. 113.
2-Hans Guhr, a. g. e. s.135; İlhan Bardakçı, “İmparatorluğun Yağması”, s.234.
3-Burhan Bozgeyik, “Nasıl Yaşadılar”, Cihan Yay. İst. 2008, s. 93.
4-M. Ertuğrul Düzdağ,“Ali Ulvi Kurucu,Hatıralar-2”, s. 54.
5-Ali Fuad Erden,“Suriye Hatıraları”,İş Bank. Yay.İst. 2006, s.279-293.
6-Ö. Rıza Doğrul, Mehmed Akif, “Safahat”, Yeni Matbaa, İstanbul, 1966, s. 206.
7-Selahattin Günay, a. g. e. s. 116. Arapların hepsinin asi ve Türk düşmanı olmadıklarının, Kanal seferi ve Filistin savaşlarında Türk ordusuna ne kadar yardım yaptıklarının, faydalı olduklarının bilinmesi için şu kitabın okunması gerekir. Ali Fuad Erden, “Suriye Hatıraları”, İş Bankası Yay. İst. 2006, s. 82.
8-Mustafa Armağan, “Târihimizle Hesaplaşma”, Profil Yay. İst. 2007, s. 9.
9-Hans Guhr, Çev.Eşref Özbilen,“Türklerle Omuz Omuza”,İş Bankası Yay.İst.2007, s.189,192.
10-Von Krees, a. g. e. s. 49.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.