KÜFÜR SÖVMEK (2)
28 Ocak 2016, Perşembe 09:10Avrupalı Roma’yı yakan Neron'a, açlıktan kıvranan halka "ekmek bulamazlarsa pasta yesinler" diyecek kadar halkından uzak olan Mari Antuanet’e, gelinlerin ilk gecelerini kralların odasında geçirmelerini kanunlaştıran idarecilere([1]) ayak bağı olmasınlar diye kendi yaralılarını zehirli iğne ile öldüren Napolyon’a, Lawazi’ye gibi alimlere ölüm cezası verenlere, Galile’yi dünya dönüyor dedi diye idam cezasına çarptıranlara, elli milyon insanın ölümüne sebep olan Hitler, Lenin, Stalin gibi zalimlere, yakın tarihte halkının milyarlarca dolarını yurt dışına kaçıran İran Şahına, Kral Faruk'a, Markos'a, Çavuşeşku’ya sövmekle vakit geçirmiyor.
Gürcistan Rusya’dan kurtulur kurtulmaz 1810 da sürgünde Trabzon’da ölen kral Salamon'un kabrini hemen Gürcistan’a nakletti([2]) ama biz hala gece ve gündüz ecdada sövmekle vakit geçiriyoruz. Konfüçyüs ne güzel söylemiş: “Karanlığa küfür edeceğinize bir mum yakın.”
Aslan hayvanları korkutmuş ve her gün biriniz gelip ben yiyeceğim gelmezseniz şöyle asarım böyle kesirim... Birçoğunu yemiş sıra tilkiye gelince tilki bir akıl düşünmüş. Efendim sıra bende beni ye ama gelirken sana benzeyen birisi sana sövdü, aleyhinde olmadık şeyler söyledi hakaret etti der.
Aslan kükrer ve kimmiş o densiz diye tilkinin arkasına düşer. Tilki onu berrak bir kuyunun etrafına getirir işte buradaki hayvan sana küfretti der. Aslan bakar suda kendi suretini başka bir hayvan zannıyla, onu öldüreceğim diye kuyuya atlar böylece hayvanlar kurtulurlar.([3])
Sövmek bazı yerlerde dil alışkanlığı olarak rastgele kullanılıyor. Ağızdan çıkan her 3-4 kelimenin akabinde bir küfür geliyor.
Böyle bir beldede vatandaş mahkemeye düşmüş hâkimin karşısında ifade verirken de böyle ikide bir küfür edince hâkim ikaz etmiş; “evladım neye ikiye bir küfür savurup duruyorsun?” deyince suçlu; “efendim dil alışkanlığı, kötü bir maksadım yok, biz bunu konuşmalarımızın arasına katkı maddesi olarak kullanırız” deyince hâkim “nasıl katkı maddesi?” diye sormuş o şöyle demiş: “Hani sayın hâkimim sizde konuşurken maafih, bilakis, binaenaleyh… gibi katkı maddeleri kullanırsınız ya, o kabilden” demiş.
Küfürü dil alışkanlığı haline getiren bir şehre yeni bir vali gelecek olmuş. Daha önceki validen de bu mealde tarizler gördüğü için Müftü bütün din görevlilerini toplamış ve halkı bu hususta uyarmalarını, bu kötü alışkanlıktan vazgeçmeleri hususunda onları ikaz etmelerini istemiş.
Vali bey gelmiş, hanımı beldeyi gezip görmek maksadıyla semt pazarına çıkmış, ama görmüş ki, halkın iki lâfının biri küfür, eve gelince Vali bey’e şikâyet etmiş, o da ertesi gün Müftü beyi çağırmış ve durumu anlatmış, din görevlileri kanalıyla halkı ikaz etmelerini isteyince müftü hemen atılmış; “vallahi sayın valim, siz teşrif etmezden önce bütün görevlileri topladım, gereken tenbihleri yaptım, bu ne yaptığım… halkın sövmemesi için gerekenleri söyleyin dedim” falan deyince vali; “tamam Müftü Efendi tamam, mesele anlaşıldı” demiş.
Bir vatandaş birine sövmüş, sövülen mahkemeye vermiş, uzun celselerden sonra suçlu 100 lira cezaya çarptırılmış, adam cezayı azırganmış ve cebinden 250 lira çıkarıp, madem cezası buysa, mahkeme masrafları da dahil alın şu parayı “ikinizde…” demiş, küfürü basmış.
İstanbul’a ilk defa gelen Nevşehirli, Haydarpaşa’da tirenden inmiş elinde bavulu vapura doğru giderken sormuş;
-Şu karşıda görünen yer neresi?
-Kadıköydür demişler
-Adam bakmış bakmış, hay bizim nevşehir’e şehir, bu Kadıköy’e de köy diyenlerin!...
Dipnotlar:
1-Bu çirkin uygulama; 1789 yılından sonra kalkmıştır. Dânişmend, a. g. e. c. 2, s. 601.
2-23. 10. 1990 TV ve gazeteler.
3-Beydaba,“Kelile ve Dinme”, Terc.Hayrettin Karaman-B. Topaloğlu,Nesil Yay.İst. 1990.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.