KURBAN(1)
10 Eylül 2016, Cumartesi 09:45Kurban: Lügatte yakınlaşmak, yanaşmak, şefaatçi olmak, sevgisini kazanmak gibi manalara gelir ve insanlığın tarihi ile başlar. Hz. Adem’in iki oğlunun kurban kestiklerini Kur’an haber vermektedir.([1]) İnsanlık tarihi kadar eski olan bu olay zaman zaman yozlaşmış, insanlar dini inançlardan, peygamber tavsiyelerinden uzaklaştıkları dönemlerde, kurban olayında da sapmalar olmuş, insanlar insanları kurban etmeye başlamışlardır.([2])
Din duygusu insanda fıtrîdir, yani doğuştandır. İnsanın mayasına, özüne, cevherine, DNA’larına yerleştirilmiştir. Dış dünya ile hiç alâkası olmayan Afrika ve Amazon ormanlarında yaşayan yerlilerin bile, batılda olsa bir üstün varlığa, kendinden korktukları veya dileklerini yerine getireceğine inandıkları, ibadet ve dua ettikleri bir toteme, bir figüre inanmaları… hep bu fıtri duyguların dışa vurumudur.
Bu üstün varlığı memnun edip ondan gelecek bela ve musibetlerden emin olabilmek veya onu memnun edip istediklerini alabilmek için, tarihin her döneminde, hak veya batıl bütün dinlerde, kurban olayı değişik şekillerde var olmuştur. İnsanlığın ıslahı için gönderilen Peygamberlerin tavsiyelerini dinleyen insanlar arasında kurban hayvanlardan seçilmiş, kavimlerin ilâhî emirlere sırt çevirdikleri dönemlerde de insanlar özellikle de genç ve güzel kızlar veya oğlanlar kurban edilmişlerdir.
Antik çağ tapınaklarında Sunak denen yerler vardır ve bu insan kurban etme olayı oralarda icra edilmiştir.([3]) Tarihi araştırmalar ve tarihi eserler bunu ispat etmektedir. Bu olay o kadar yaygın ve geçerli imiş ki, uzun yıllar çocuğu olmayan Hz. İbrahim bile, maksadı başka olsada, böyle bir vaatte bulunmuştur. Vadini yerine getirmek için oğlu İsmail’i keseceği vakit Cenâb-ı Allah bir koç göndermek suretiyle insanın değil, hayvanın kurban edilmesini emretmiştir.([4])
İnsanlık tarihinde bu hususta öyle cahilâne ve acımasız uygulamalar olmuş ki; İslâm’ın zuhur ettiği asırda bile, Çin diyarında bile İmparator ölünce sarayda onunla beraber çalışan, onu gören herkes büyük küçük kurban edilir ve onunla beraber kabre konurmuş. Bu acımasız tutum İmparator Shi Huang’a kadar devam etmiştir. Bu imparator; “ben ölünce insanları öldürmeyin, saray halkının kilden heykellerini yapıp yanıma koyun” diye emretmiş, bundan sonra bu adet devam etmiştir.
1970 yılında, bir çiftçi tarla sürerken bu heykellerin gömüldüğü bir yer bulmuş ve o günden beri Saklı Kent adıyla turizme açılan burada 50 binden fazla heykel bulunmuş ve kazılar hâlâ devam etmektedir.([5]) Bu ilkel ve gayri insani adetlerin uzantılarına hâlâ rastlanmakta, Hindistan’ın bazı bölgelerinde kocası ölen kadın onunla beraber diri diri yakılmakta,([6]) Afrika veya Amazon ormanlarındaki kabileler arasında insan kurban etme olayı nadir de olsa cereyan etmekte, bu durumlar zaman zaman basına yansıyıp, filmlere konu olmaktadır.([7])
Tekrar edelim İslâm; İnsan kurban edilme işini kaldırmış, hayvanların kurban edilmelerini emretmiştir. Çünkü; Onun nazarında insan çok değerli([8]) yer yüzünün en gözde canlısı([9]) kutsal ve mübarek bir birey,([10]) yerde ve gökte ne varsa hepsini onun hizmetine ve menfaatine sunulan şerefli bir varlıktır.([11])
Aslında Allah'ın haşa ne kurbana, ne ete, ne de kana ihtiyacı yoktur. O yemeden içmeden münezzehtir. Kur’an’da şöyle buyurulur: “Onların (Kurbanların) ne etleri ne kanları Allah'a ulaşmaz. Fakat O’na sadece sizin takvanız ulaşır”([12]) Allah kendisi için Hz. İbrahim’i “vadine yerine getirecek mi?” diye denediği gibi kullarını da; “benim bunlara verdiğim bu kadar nimete karşılık acaba onlar da benim emirlerimi yerine getirecekler mi, benim için bir şeyler verebilecekler mi, nimetlerime şükür edecekler mi?” diye kullarını denemektedir.
Dipnotlar:
1- Mâide Sûresi, 27.
2- Milliyet Gazetesi, “Büyük Larousse”, c. 14, s. 7171.
3- National Geographiç, Ocak 2005, s. 134.
4- Sâffât Sûresi, 102, 107.
5- Tarih ve Medeniyet Dergisi, sayı: 53, s. 25.
6- Abdürreşîd İbrâhîm, “Âlem-i İslâm-2” İşaret Yay. İst. 2003, s. 393-394-395.
7- Abdürreşîd İbrâhîm, “Alem-i İslâm-2” İşaret Yay. İst. 2003, s. 393-394-395.
İbrahim Refik, “Tarih Şuuruna Doğru-2”, Albatros Yay. 7. Bas. İst. 2001,s.83
8- Tîn Sûresi, 4.
9- Bakara Sûresi, 30.
10- İsrâ Sûresi, 70.
11- Bakara Sûresi, 29; Câsiye Sûresi, 13; Nahl Sûresi, 18; İsrâ Sûresi, 70.
12- Hac Sûresi, 37.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.