Kütüphâne ve Osmanlı (1)
16 Ekim 2017, Pazartesi 08:55Kütüp: Kitaplar, Hâne: Ev mânâsına geldiğine göre, Kütüphâne; kitapların evi mânâsına gelir. Dünyada ilk kütüphânelerin Babil’in Asur kentinde kurulduğu ve kil tabletler üzerine yazılan kitapların bulunmasıyla anlaşılmıştır.(1) İslâm’dan önceki döneme “Câhiliye” devri denir. Gerçekten câhiliye dönemidir.
O dönemde dinî ve ticarî dünyanın en popüler şehirlerinden biri olan Mekke’de bile okuma yazma bilen insan sayısı 17 olarak tespit edilmiştir.(2) Fakat İslâm’ın ilme ve ilim adamına verdiği kıymet ve ehemmiyetten dolayı, çok kısa zamanda nasıl târihin şahit olmadığı bir inkılâp gerçekleştiğine birkaç misal verelim:
"Ortaçağda Câmilerin çoğunun kütüphâneleri vardır. Bağdat Moğollar tarafından işgal edildiği yıllarda, şehirde 36 umûmî kütüphâne vardır. Endülüs Müslümanlarının sarayında 900 bin kitap varken, aynı devirde Avrupa’nın en zengin kütüphânesi olarak kabul edilen Sen Gal Kütüphânesinde 400 cilt eser vardır."(3) Hıristiyanlar Gırnatayı aldıklarında, şehrin meydanında 500 bin el yazması kitap yakmışlardır.(4)
O dönemde (Ortaçağda), Avrupalı ile Müslümanlar arasında o kadar medeniyet farkı var ki, Endülüs Müslümanlarının bırakıp gittikleri tarım ve sanayi makinelerini Hıristiyanların, bir asra yakın kullanamadıkları târihî rivâyetler arasındadır.
Haçlılar Endülüs’ün fethiyle, İslâm Medeniyeti ile yüz yüze gelip kendileri ile kıyas imkânı bulup, eksikliklerinin ve geriliklerinin farkına vardıktan sonra, İlime, kitap ve kütüphânelere gereken önemi vermeye başlarlar. İslâm ilim ve âlimlerinden aldıkları ilham ve ivme ile Rönesans’ı gerçekleştirirler.
Aynı asırda dedelerimizin ilim, kitap ve kütüphâne hususundaki hassasiyeti de Endülüslülerden pek geri kalmaz. Osmanlı Medeniyetinin en önemli malzemeleri kitaplar ve kütüphânelerdir. Fethettikleri yerlerde ilk yaptıkları binalar câmi, tekke, türbe, hamam ve kütüphânelerdir. Bu zikri geçen binaların hepsinde küçük çaplı bile olsa mutlaka bir kütüphâne vardır.
Osmanlı meskûn yerler haricindeki binalarda bile meselâ kervansaraylarda bile kütüphâneler kurmayı ihmal etmemiştir.(5) Osmanlının dünya ilim ve kültürüne en büyük hizmeti de, kendinden önceki dönemlerin meselâ Bizans döneminin eserlerini de muhâfaza edip, sonraki dönemlere aktarmasıdır.
Fâtih, kendi kurduğu kütüphâneler haricinde Bizans’ın ilim ve kültür hazinelerini de muhâfaza ettirmiştir.(6) Kendi özel kütüphânesinde de 5 binden fazla kitap bulunduğu tespit edilmiştir.(7) Fâtih’in hocalarından Molla Fenarî’nin ölümünden sonra kütüphânesinde 10 binden fazla kitap bulunduğu kayıtlara geçmiştir.(8)
La Baronne Durand De Fontmagne, hatıralarında Kanûnî dönemi kütüphâneleri ve çeşmelerinden sitayişle bahseder.(9) Dünyada el yazma kitapların toplandığı sayılı kütüphânelerden biri olan Diyârbakır Kütüphânesinde 1 milyondan fazla kitap bulunmaktadır.(10)
Süleymaniye Kütüphânesinin eski müdürlerinden Muammer Ülker Bey’in verdiği bilgiye göre:
Süleymaniye Kütüphânesinde 125 bin
Topkapı Sarayında 18 bin
Üniversite Kütüphânesinde 17 bin
Beyazid Devlet Kütüphânesinde 10
Millet Kütüphânesinde 6 bin olmak üzere İstanbul’daki büyük kütüphânelerde takriben toplam 200 bin yazma eser bulunmaktadır. Bu yönüyle nispeten zengin bir devlet sayılırız.(11) Topkapı Sarayı içindeki 3. Ahmed Kütüphânesi de yine hatırı sayılır vakıf eserlerdendir.(12)
Osmanlı Sultanlarının hemen hemen tamamının vakıfları vardır. Bu vakıfların çok büyük bir bölümünde de kütüphâneler mevcuttur. Ayrıca Osmanlı Sultanlarının Kutsal Beldelere olan aşırı sevgi ve muhabbetlerinden dolayı da oralara birçok kıymetli hediyeler göndermişler, bunların içinde çok değerli kitaplarda mevcuttur.
3. Murad ve 3. Mehmed döneminde el yazması birçok kitap bu maksatla Mekke ve Medîne’ye gönderilmiş, 2. Mahmud Medîne’deki kütüphâneye 569 cilt el yazması, Şeyhülislâm Arif Hikmet Bey de kendi kütüphânesine 5404 adet çok değerli kitaplar göndermişlerdir.(13) Osmanlılar sâdece kutsal beldelere kitap göndermekle iktifa etmemişler, fethettikleri yerlere Belgrad, Budapeşte gibi merkezi yerlere de kitaplar gönderip, kütüphâneler kurmuşlardır.(14)
Dipnotlar:
1- A. Ragıp Akyavaş, “Derken Efendim-2”, TDV Yay. Ankara 2007, s. 19.
2- İbrahim Cânân, “İlk Adım”, Zafer Dergisi, yıl 1988, Sayı, 142, s.10.
3- Ahmed Çelebi, “İslâmda Eğitim ve Öğretim Târihi”, Damla Yay. İst. 1976, s.144.
4- Yılmaz Öztuna, “Büyük Türkiye Târihi”, Ötüken Yay. 1977, c. 3. s. 160.
5- İbrahim Refik, “Târih Şuuruna Doğru-4”, Albatros Yay. İst. 2004, s. 27.
6- Dursun Gürlek, “Ayaklı Kütüphâneler”, Kubbealtı Yay. İst. 2011, s. 231.
7- İbrahim Refik, “Târihin Meçhul Tanıkları” Kaynak Yay. İst. 2008, s. 120.
8- İskender Pala, “Tavan Arası”, Kapı Yay. İst. 2008, s. 177.
9- La Baronne Durand De Fontmagne, a. g. e. s. 165.
10- İbrahim Refik, “Târihin Meçhul Tanıkları” Kaynak Yay. İst. 2008, s. 120.
11- Dursun Gürlek, “Çınaraltı Kitap Sohbetleri”, Timaş Yay. İst. 2011, s. 18.
12- İlber Ortaylı, “Osmanlı Sarayında Hayat” Yitik Hazine Yay. İst. 2008, s. 91.
13- Derin Târih Dergisi, Sayı 19, Ekim 20013, s. 42.
14- Mustafa Armağan, “Osmanlının Mahrem Târihi”, Timaş Yay. İst. 2011, s. 150.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.