Kütüphâne ve Osmanlı (2)
17 Ekim 2017, Salı 07:11Fâtih, kendi kurduğu kütüphâneler haricinde Bizans’ın ilim ve kültür hazinelerini de muhâfaza ettirmiştir.(1) Kendi özel kütüphânesinde de 5 binden fazla kitap bulunduğu tespit edilmiştir.(2) Fâtih’in hocalarından Molla Fenarî’nin ölümünden sonra kütüphânesinde 10 binden fazla kitap bulunduğu kayıtlara geçmiştir.(3)
La Baronne Durand De Fontmagne, hatıralarında Kanûnî dönemi kütüphâneleri ve çeşmelerinden sitayişle bahseder.(4) Dünyada el yazma kitapların toplandığı sayılı kütüphânelerden biri olan Diyârbakır Kütüphânesinde 1 milyondan fazla kitap bulunmaktadır.(5)
Süleymaniye Kütüphânesinin eski müdürlerinden Muammer Ülker Bey’in verdiği bilgiye göre:
Süleymaniye Kütüphânesinde 125 bin
Topkapı Sarayında 18 bin
Üniversite Kütüphânesinde 17 bin
Beyazid Devlet Kütüphânesinde 10
Millet Kütüphânesinde 6 bin olmak üzere İstanbul’daki büyük kütüphânelerde takriben toplam 200 bin yazma eser bulunmaktadır. Bu yönüyle nispeten zengin bir devlet sayılırız.(6) Topkapı Sarayı içindeki 3. Ahmed Kütüphânesi de yine hatırı sayılır vakıf eserlerdendir.(7)
Osmanlı Sultanlarının hemen hemen tamamının vakıfları vardır. Bu vakıfların çok büyük bir bölümünde de kütüphâneler mevcuttur. Ayrıca Osmanlı Sultanlarının Kutsal Beldelere olan aşırı sevgi ve muhabbetlerinden dolayı da oralara birçok kıymetli hediyeler göndermişler, bunların içinde çok değerli kitaplarda mevcuttur.
3. Murad ve 3. Mehmed döneminde el yazması birçok kitap bu maksatla Mekke ve Medîne’ye gönderilmiş, 2. Mahmud Medîne’deki kütüphâneye 569 cilt el yazması, Şeyhülislâm Arif Hikmet Bey de kendi kütüphânesine 5404 adet çok değerli kitaplar göndermişlerdir.(8) Osmanlılar sâdece kutsal beldelere kitap göndermekle iktifa etmemişler, fethettikleri yerlere Belgrad, Budapeşte gibi merkezi yerlere de kitaplar gönderip, kütüphâneler kurmuşlardır.(9)
2. Abdülhamid merhumun 100 bin ciltlik mükemmel bir kütüphânesi varmış(10) ve kitaba çok değer verirmiş. Alman imparatoru Vilhem’in İstanbul ziyaretinde istediği kitabı bile, kitaba düşkünlüğünden târihe ve târihî eserlere saygısından dolayı vermemiştir.(11) Fakat onu deviren ve sarayını yağma eden İttihat ve Terakki çetecileri, ecdâdımıza ve târihimize âit birçok eseri talan etmişler, Avrupalılara satmışlar veya hediye etmişler, şimdi târihimizle ilgili eserleri kendi memleketimizden fazla Avrupa müzelerinde bulabilmekteyiz.
Kariyer yapmak isteyen birçok ilim adamımız, özellikle târihe âit tezleri ile ilgili kaynak eserleri, kendi memleketimizde yeteri kadar bulamadıkları için, Avrupa müzelerine gidip oradaki eserlerden faydalandıkları bir gerçektir. Meselâ; bugün Uygur Türkleriyle ilgili bulunan binlerce eser ve belge, Berlin müzelerindedir.(12)
Süheyl Ünver merhum; ABD New Jersey’deki kütüphânelerin nâdir eserler bölümünde mevcut şark yazmalarını tetkik ederken Türkiye’de göremediği eserlere burada rastlıyor. Öyle ki hocası Kuşadalı İbrahim Efendinin mektuplarına bile rastlıyor ve çok hayret ediyor.(13)
31 Mart Vak’asında Yıldız Sarayındaki Abdülhamid Merhumun bu son derece kıymetli kütüphânesi de yağmalanmak istenmiş, ama Rumeli asıllı Sabri Bey isimli bir saray görevlisi, Kütüphânenin kapısına yatmış ve “beni öldürmeden burayı yağmalayamazsınız” diye restini çekince koskoca kütüphâneyi yağmadan onun bu azimli tutumu kurtarmıştır.(14)
İran Şahı Rıza Pehlevi kaynak ve elaman ayırıp dünya kütüphânelerinde İran’la ilgili ne kadar kitap var ise katalog ve mikrofilmlerini çıkartmış. Biz maalesef bunu da yapamamışız.(15) İstanbul kütüphânelerinde Arapça eserlerin incelenmesi söz konusu olunca bu görev Ali Ulvi Kurucu rahmetlinin Balkan asıllı arkadaşı Ali Yakup Bey’e verilmiş. Adam “biz her şeyi Osmanlıdan öğrendik, şimdi benim adım Dimitri de olabilirdi, demek Osmanlıda âlim kalmamış da bu iş bana mı tevdi ediliyor” diye ağlamış.(16) Maalesef buna hayret etmemek gerekir.
Bu millet daha da kahredici durumlara düşürülmüştür. Bülent Ulusu başbakan iken Arabistan’ın açtığı bir ihaleyi Arapça bilenlerin olmadığı için kaybetmişiz. Bunun üzerine Arapça kursları açılması emri verilmiş.(17)
Dipnotlar:
1- Dursun Gürlek, “Ayaklı Kütüphâneler”, Kubbealtı Yay. İst. 2011, s. 231.
2- İbrahim Refik, “Târihin Meçhul Tanıkları” Kaynak Yay. İst. 2008, s. 120.
3- İskender Pala, “Tavan Arası”, Kapı Yay. İst. 2008, s. 177.
4- La Baronne Durand De Fontmagne, a. g. e. s. 165.
5- İbrahim Refik, “Târihin Meçhul Tanıkları” Kaynak Yay. İst. 2008, s. 120.
6- Dursun Gürlek, “Çınaraltı Kitap Sohbetleri”, Timaş Yay. İst. 2011, s. 18.
7- İlber Ortaylı, “Osmanlı Sarayında Hayat” Yitik Hazine Yay. İst. 2008, s. 91.
8- Derin Târih Dergisi, Sayı 19, Ekim 20013, s. 42.
9- Mustafa Armağan, “Osmanlının Mahrem Târihi”, Timaş Yay. İst. 2011, s. 150.
10- Mustafa Armağan, Türk Edebiyatı Dergisi Temmuz 2004, sayı 369, s. 6.
11- Derin Târih Dergisi, Şubat 2013 sayısı Eki, Sultan 2. Abdülhamid’in Özel Dünyası.
12- Halil İnalcık, “Târihçilerin Kutbu Halil İnalcık Kitabı”, İş Bankası Yay. İst. 2013, s. 225.
13- Ahmed Güner Sayar, “A. Süheyl Ünver”, Ötüken Yay. İst. 2011, s. 395.
14- Mehmed Serhan Tayşi, “Ali Emirî’nin İzinde”, Timaş Yay. 2009, s. 313.
15- Mehmed Serhan Tayşi, a. g. e. s. 324.
16- Mehmed Serhan Tayşi, a. g. e. s. 399, 562.
17- Mehmed Serhan Tayşi, a. g. e. s. 230.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.