Matbaanın Osmanlıya Geç Gelişinin Nedenleri
21 Ekim 2017, Cumartesi 10:39Şöyle bir soru sorulabilir: “Madem Osmanlı medeniyeti ilme ve kitabı endeksli bir medeniyet idi de; ilmin ve kültürün en büyük amili, olmazsa olmazı olan Matbaa niye Avrupa’dan 275 sene sonra Osmanlıya gelebildi?”
Bazı art niyetli kişiler bunu; “din adamlarının câhil ve yobaz oluşundan dolayı, her yeniliğe karşı çıkmaları, gâvur icadı, bid’at, bunu kullanmak haram” gibi sözlerle muhalefet ettikleri için pâdişahlar da onların halkı galeyana getirip bir isyan çıkartmasından korktukları için matbaa bu kadar tehirli geldi” derler.
Doğru olan sebep ekonomiktir. Matbaanın icad edildiği 15. Yüzyılın ortalarında Osmanlıda kitap istinsahı (çoğaltması) ile uğraşan on binlerce insan vardır. Kont Marsijli İstanbul’da bulunduğu dönemde yalnız bu şehirde 90 bin hattat ve müstensih’in bulunduğunu yazar.(1) İstanbul o dönemde dünyanın en kalabalık şehridir ve bir milyona yakın nüfusu vardır.(2)
Yani nüfusun 1/10’u bu işle iştigal etmektedir. Memâlik-i Osmaniyenin diğer beldeleri ve bu insanların aileleri de göz önüne alındığında milyonların bu işle uğraşıp bu sahadan ekmek yediği, dolayısıyla bunların baskısıyla geç geldiğine kail olan insanlar vardır ve haklı olanlarda bunlardır. O dönemlerde icat, keşif ve yeniliklerin kabulü ve hazmedilmesi pek kolay olmazmış. Meselâ kâğıdın serüvenine bakınca hayret etmemek mümkün değil, yayılması, kabulü ve kullanılması asırlar sürmüştür(3) şöyle ki;
Alman ilim adamı Sigrid Hunke’nin değerlendirmesine göre kâgıdın serüveni şöyledir: Müslümanlar 712 yılında Semerkand’ı fethettiklerinde Çinlilerden kâğıt yapmasını öğrenmişlerdir. İslâm âleminde ilk kâğıt fabrikası 794 yılında Hârun Reşîd’in vezîrinin oğlu El-FadI tarafından Bağdat’ta kurulmuş. Kâğıt imal etme sanatı Sicilya ve İspanya’ya Araplar tarafından götürülmüş. Oradan da İtalya ve Fransa’ya geçmiş. Kâğıt Çin’de 105, Mekke’de 707, Mısır’da 800, İspanya’da 950, İstanbul’da 1100, Sicilya’da 1102, İtalya’da 1154, Almanya’da 1228, İngiltere’de 1309 yıllarında kullanılmaya başlanmıştır. Bu icat nereye gitmişse oraya medeniyeti de beraberinde götürmüştür.”(4)
Görüldüğü gibi; kâğıdın Çin’de kullanılışı ile İngiltere’de isti’mali arasında 1200 yıllık bir zaman dilimi vardır. Dünyanın o günkü şartları budur. Bugünkü gibi küresel ve global şartlar yoktur. Medya yoktur, iletişim imkânları da çok ağır aksaktır. Dünyaya bir bağnazlık hâkimdir. Yenilikler kolay kabul görmez.
Bundan dolayı birçok kâşif ve mucit yaptıklarından dolayı işkencelerle öldürülmüştür. Engizisyon papazları cehennemi dünyaya getirdikleri için özellikle Avrupa dinî terör ve tedhiş diyârıdır. Avrupa ancak bu din terörüne lâiklik, Protestanlık gibi reaksiyonlarla Rönesans’ı başlattıktan sonra bir sıçrama yapmış ve kısa zamanda ilerlemeye başlamıştır.
Matbaa icat edildiğinde Avrupa’da da pek hüsnü kabul görmemiş, yıllarca mücâdelesi yapılmış, hattâ onu icat eden Gutenberg o kadar zorluklarla karşılaşmış, dışlanmış, hakaretler görmüş ki, son zamanlarında bir papazın delaletiyle aş evinden aldığı yiyeceklerle hayatını idame ettirebilmiştir.(5)
Günümüzde Avrupa’da bile, birçok fabrika ve müessesenin robot teknolojisine geçişi, devletlerin bazı iş kollarını kapatıp kaldırması, daha az insan gücüne ihtiyaç duyulan bazı yeniliklerin uygulanması, birçok insan işinden olup, aç kalacak endişesi ve sendikaların baskısı ve tahriki ile toplumsal olaylar çıkabilir endişesi ile yıllarca geciktirilmektedir.
Osmanlıdaki isyanlar ve ihtilallar incelendiğinde birçoğunun sebebi budur. Savaş için Anadolu’dan toplanan askerler bir müddet savaştırılmış, ortam yatışıp savaş şartları kalkınca “haydin memleketlerinize gidin” denmiş. İstanbul’da yaşam şartlarını gören, aldıkları ganimetleri harcayacak yerleri öğrenen, memleketlerine döndüklerinde karşılaşacakları zorlukları, kıt ve kısır imkânları tefekkür eden askerlerin birçoğu gitmek istememiş, zorla gönderilmeye kalkınca da târihte meşhur Celali İsyanlarını çıkarmışlardır.(6)
Bu hususta Osmanlı ulemasını suçlayan kişilerin haksızlığı, İstanbul’da matbaada basılan eserlerin ilki olan Vankulî Lügatinin başında Şeyhülislâm dâhil öne çıkan 11 din âliminin takrizi (imzası) ile çürütülmektedir.
Matbaanın kullanılmasının dinen hiçbir mahzuru olmadığına dair Şeyhülislâm Yenişehirli Abdullah Efendinin fetvası vardır.(7) Buna rağmen. Cevded Paşa Târihinin ikinci cildinde şöyle der: “Din adamları matbaanın gelmesine karşı çıkmak bir yana, aksine onun en büyük destekçileri olmuşlardır. Gerçekten de bugün garibimize gitse de, ilk basılan kitabın musahhih ve redaktörleri, din adamları ve tarîkat şeyhleri olmuştur. Nitekim Vankulî Lügati adını taşıyan ilk matbu kitabın baş tarafında konulmak üzere Şeyhülislâm dâhil tam 11 ulemâ matbaa yoluyla İslâmiyet’in daha çabuk ve etkili bir şekilde yayılacağına dair tebrik ve takrizlerini kaleme almışlardır.”(8)
Dipnotlar:
1- İsmail Hâmi Dânişmend,“Târihi Hakikatler”,Tercüman Gazetesi Yay.1979, c.1, s. 576.
2- 1596 da 800 bin nüfusu ile İstanbul dünyanın en büyük ve kalabalık şehridir. Ahmed Davutoğlu, “Küresel Bunalım”, Küre Yay. 18. Bas. İst. 2010, s. 111.
3- Suraıya Faroqhı, “Osmanlı Kültürü ve Gündelik yaşam”, Târih Vakfı yay. İst. 2005, s. 108.
4- Sigrid Hunke, a. g. e. s. 47.
5- Mustafa Armağan, “Avrupa’nın 50 Büyük Yalanı”, Timaş Yay. İst. 2009, s. 116.
6- Erhan Afyoncu, “Osmanlı’nın Hayaleti”, Yeditepe Yay. Ekim 2005, s.144.
7- A. Ragıp Akyavaş, “Üstad-ı Hayat-2”, TDV Yay, Ankara 2005, c, 2, s. 60.
8- Ahmed Cevded Paşa, “Târih-i Cevded”, İst. 1994, Üçdal Neşriyat, c. 2, s. 69-76.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.