MENFAATÇİLİK
05 Eylül 2015, Cumartesi 00:00
Olmayasın keser gibi; hep bana hep bana,
Biraz da ol testere; hem sana, hem bana
Ne kanune ne cebr ü zore ne hünkâre tâbidir
Bu bendegehde her kes dirhem ü dinare tâbidir
Ziya Paşa
Peygamber Efendimiz; “ahir zamanda dininiz, dinarınız olacak” buyurmuştur. Eskiden “Avrupalıların dostu menfaatidir. Onların mabedi banka, mabudu paraları” derdik. Gerçekten İngiltere’nin parlamentosunda (Avam Kamarasında) “İngilizlerin dostları yoktur, menfaatleri vardır” levhası asılıdır.([1])
Şimdi maalesef Allah Resülünün bu sözü tecelli etti, Müslümanların ekserisi de böyle oldu. Fedakârlık, dostluk, müstağnilik, muttakılik bitti, tükendi, her şey menfaate râm oldu. Keçecizade İzzet Molla, günümüzde Müslümanların âliminin de, cahilinin de bu duruma düştüğünü şu beyti ile ne güzel dile getirmiş:
Menfaat bahsinde birdir tavrı hep insanların
Aynı fıtrat gösterir, dânâsı da, nâdânı da
Dânâ: Bilgin, aydın, okumuş manasınadır. Nâdân: Cahil, bilgisiz, avam demektir. Menfaat söz konusu olduğu zaman, herkes kendine yontuyor ve hudut tanımıyor. Böyle insanları ikaz babından birçok güzel sözler söylenmiş, nasihatler edilmiş, bunlardan bazıları:
“Gıday-ı nefs için âşıklar, sultana çanak tutmaz.” Âşık Dertli
“Para ile satın alınan sadakat, daha fazla bir para ile satılır.” Seneca
“Nokta kadar menfaat için virgül gibi eğilme.” Lâedrî
“İnsanoğlunun hiçbir icadı para kadar fesat verici değildir.” Sophokles
“Para her şeyi yapar diyen, para için her şeyi yapar” Benjamin Franklin.
“Tuzağa saçtığın taneler cömertlik sayılmaz ki.” Hz. Mevlânâ
“Bir millette Allah sevgisini, din akidesini kalplerden, kafalardan çıkarırsanız, ancak korku ve menfaatin tesirinde kalan bir kalabalık haline gelirler.” Fransız filozofu Jules Simon
“Tarikatın içine ticaret ve menfaat girerse o tarikatlıktan çıkar cemaat olur yani menfaat için birleşmiş insanların meydana getirdiği bir topluluk.” Mahmut Erol Kılıç
Maalesef günümüzde realitenin böyle olduğunu, eskiden dedelerimizin en kutsal sıfatı olan bu mukaddes mefhumların günümüzde efsane gibi algılandığını da şair şöyle telâffuz ediyor:
Bu sonsuz değişim dostane midir?
Nerede âlimler mestane midir
Karnıyla bağlılar çıktı İslam’a
Kanıyla bağlılar efsane midir
ABD’li bir tarihçi; “Türkler fedakârlığı unuttu, ondan sonra sefil oldular” demiştir.([2])
Karadeniz’in Tonya beldesinde Fadime ninemizin bir ineğinden başka hiçbir şeyi yok. O da bir gün hastalanır, yatır kalkmaz, gözünü yummuş açmaz, yemez-içmez, durum kritik. Fadime nine bir taraftan oruca başlar, bir taraftan da elinden gelen her şeyi yapar, yaptırır ama 9’uncu gün inek ölür. Nene ellerini yukarı kaldırır ve hiddetle; “hem orucu tutturdun, hem de ineğimi öldürdün, bende bu 9 günü Ramazan orucundan düşmezsem, bana da Tonyalı Fadime demesinler!..” demiş.
Dipnotlar:
1-İbrahim Refik, “Boğaziçi Notları 1”, Albatros Yay. İst. 2001, s.124.
2-Tarih ve Düşünce Dergisi, sayı 2, s. 75.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.