Merhamet Nimetine Sahip Olmak
22 Haziran 2020, Pazartesi 09:18Yunus Emre Hazretleri buyurur:
Bir kez gönül yıktın ise, bu kıldığın namaz değil!
Yetmiş iki millet dahî elin yüzün yumaz değil!..
Yüce dinimiz İslâm; yaratılanlara merhametli davranmayı, onlara acımayı, zararlı şeylerden korumayı, madur olanların maduriyetini giderip gönüllerine huzur ve sevinç vermeyi ve yaratandan ötürü yaratılanı sevmeyi öğretir.
Merhamet, kalp inceliği ve gönül yumuşaklığıdır. Kalplerin pencereleri Allah’a açıktır. Dolayısıyla hiçbir kimseyi küçük görmemek ve incitmemek gerekir. Yaratılan her canlıya karşı duyarlı olmaktır. Gönüller Mevlâ’nın nazar kıldığı mübarek bir makamdır.
Allah Rasûlü (s.a.v.) şöyle buyurur:
“Cenâb-ı Hak rahmetini yüz parçaya ayırdı; bunun doksan dokuzunu kendi katında tuttu, bir cüz’ünü de yeryüzüne indirdi. İşte bu bir cüz rahmet sebebiyle yaratıklar birbirine merhamet ederler. Hatta anne atın, süt emzirirken yavrusuna zarar vermemek için ayağını yukarı kaldırması bile, bu yüzde birlik rahmetin eseridir.” (Buhârî, Edeb, 19, Müslim, Tevbe, 17)
Gönül yapmak ne kadar ulvî bir faziletse, gönül yıkmak da o derece ağır bir uhrevi felâkettir. Merhamet nimetine ermek, anne babamızı yalnızlığa terk etmemek, onlara şefkat kanatlarımızı germek demektir. Eşimize karşı anlayışlı ve güler yüzlü olmak, gönül alıcı bir çift söz söylemek ve muhabbetli olmaktır.
Yaş bir dalın bile gereksiz yere kırılmasına gönlü râzı olmayan Efendimiz (s.a.v.), ümmetini her fırsatta ve her şeye karşı nezâket, zarâfet, letâfet ve merhamete dâvet ediyordu. Nebâtâta karşı bile hassas davranmamız gerektiğini ifâde konusunda şöyle buyuruyordu:
“Yerde bitmiş olan hiçbir bitki yoktur ki, onu nezâretçi bir melek kanatlarıyla korumuş olmasın. Bu durum bitkinin hasad edilmesine kadar devam eder. Kim bu bitkiye basıp ezerse, melek ona lânet eder.” (Ali el-Müttakî, Kenz, III, 905/9122)
Evlât sevgisi, ana babaya saygı, yaşlılara, yoksullara, hastalara, yetimlere, kimsesizlere yardım etme, hatta bitki ve hayvanlara karşı şefkatli olma gibi erdemlerin hepsi merhamet duygusunun bir tezahürüdür. Özellikle yetim ve öksüzlere, çocuklara, kadınlara, yaşlılara, emrimiz altındaki insanlara ve hayvanata merhamet ve şefkatli olmayı telkin eder. Mevlâna Hazretleri de bu hususta şu ikazlarda bulunur:
‘’Eğer sende basiret varsa, gönül kâbe’sini tavaf et! Topraktan yapılmış sandığın Kâbe’nin asıl mânâsı gönüldür… Şunu iyi bil ki sen, Allah’ın nazargâhı olan bir gönlü incitip kırarsan, Kâbe’ye yaya olarak da gitsen, kazandığın sevap, gönül kırmanın günahını telâfi edemez.’’
Sevgili Peygamberimiz; âlemlere rahmet olarak gönderilmişti. O, rahmet ve sevgi peygamberidir. Yaratılanı Yaratandan ötürü sevmek ve merhamet etmek O’nun sünnetidir. Nitekim Kâinatın Efendisi: “İman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de gerçek manada iman etmiş olamazsınız.” buyurarak imanı toplumsal barışın temel taşı yapmıştır.
Rasûlullah (s.a.v.), bütün insanlığa karşı sonsuz bir şefkat ve merhametle doluydu. Bir gün Peygamberimizin kızı Hz. Zeynep’in çocuğu ağır bir hastalığa yakalanmıştı. Hz. Zeynep, Resûl-i Ekrem’e ‘Oğlum ölmek üzere, bize kadar gelir misin?’ diye haber gönderdi. Resûlullah bir grup sahabiyle birlikte kızının evine gitti. Kucağına aldığı torununun can çekişmekte olduğunu gören rahmet Peygamberinin gözlerinden yaş akmaya başladı. Orada bulunan sahâbilerden biri, ‘Ey Allah’ın Resûlü! Bu gözyaşı nedir?’ diye sordu. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem’in mübarek dudaklarından şu sözler dökülüverdi: “Bu gözyaşı, Allah’ın dilediği kullarının kalplerine yerleştirdiği bir rahmettir. Allah kullarından sadece merhametli olanlara rahmet eder.”(Bûhârî, Merdâ, 9.)
Velhâsıl Yüce Rabbimiz, kulundan merhamet, şefkat, cömertlik ve hizmetle müzeyyen bir kulluk hayatı arzu etmektedir. Bizlerde Rabbimizin merhametine nâil olmak istiyorsak, O’nun rızâsını tahsil niyetiyle, biz de Allah’ın bütün mahlûkâtına karşı müşfik ve merhametli olmak durumundayız. Gönülden Muhabbetlerimle…
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.