MEVKİ VE MAKAM HIRSI (2)
30 Ocak 2016, Cumartesi 09:13Resûl-i Ekrem’in ahirete irtihalinden hemen otuz sene sonra Hilafet saltanata çevrilmiş, bir yerlere yaranarak mevki ve ikbal elde etme peşinde olan muhteris insanlar, Hazreti Peygamberin sevgili torunu Hz. Hüseyin’i şehit etmişler, kellesini şehir şehir dolaştırıp teşhir edip, kız torunlarına da olmadık hakaretler yapmışlardır.
Onun en yakın arkadaşları olan sahabelerin birçoğu işkence görmüş, birçoğu katledilmiş, yine birçoğunun eşi ve kızına tecavüz edilmiş, Kâbe mancınıklarla taş yağmuruna tutulup yakılmış, Resûlullah'ın kabri önünde insanlar katledilmişlerdir.([1])
Sebep? Bir yerlere yaranıp mevki-makam kapabilme uğruna.
Makam hırsı ile öz oğlunu veya öz babasını öldürenler. En sadık arkadaşlarına kalleşlik yapanlar. En başarılı ve memleket için elzem olan devlet adamı rakiplerini idam ettirenler. Daha beşikte ve süt çağında onlarca kardeşini boğduranlar ve daha akla gelmedik cinayetleri işleyenler.
Ama dünya bunlara kalmadı. Cinayetleri ve kötü isimleri kaldı. Üstelik birçoğu dünyada iken yaptıklarının cezasını bulmuş, akıbetleri çok feci olmuştur.
Hilafeti, oğlunu veliaht göstermek suretiyle ilk olarak saltanata çeviren ve on binlerce Müslüman kanının dökülmesine sebep olan Hz. Muaviye vefat ederken:
"Keşke hiç bilinmeyen bir mahalde sade bir insan olsam da, emirlikle meşgul olmasaydım”([2]) demiştir.
Kanuni Sultan Süleyman:
Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi
Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi ([3]) demiştir.
Sultan Abdülaziz; "Keşke bir bakkal, bir kasap yani esnaftan biri olsaydım”([4]) demiştir.
Koskoca Osmanlı Devletinin ikinci adamı durumundaki Enver Paşa, işler sarpa sarıp Rusya’ya kaçarken Letonya’da hapse düşmüş ve Sultan kızı olan eşine: "Beni merak etme. Hapistekilerin kara kalem resimlerini yapıyorum. aldığım para ile de harçlığımı çıkarıyorum" diye mektup yazmıştır.([5])
Makam ve mansıbın geçici olduğu, her türlü insani ve İslâmi değerleri bir tarafa bırakıp ulaşılması gereken bir gaye olmadığı, tarihteki binlerce misalden birkaçı olan şu örneklerden ne güzel anlaşılmaktadır. Ama ibret alanlara.
Şu kıssa ne kadar ibretli: Behlül Dânâ üvey kardeşi olan Abbasi Halifesi Harun-ı Reşid'in tahtını boş görüp oturur. Nöbetçiler yaka-paça tartaklayarak indirirler.
Halife gelip kardeşini ağlar bulunca sebebini sorar. Behlül: "Tahttaki bir dakikalık saltanatım için bir ton dayak yedim. Sen yıllardır oturduğuna göre, halin ne olacak" diye ağlarım demiş.
Cenâb-ı Hakk Resûlüne mevki, makam ve mansıp hastası tipleri şöyle tarif eder: "Habibim bumuhteris münafıklara Beytül Mal'den (Devlet hazinesinden) menfaat sağlanırsa razı olurlar. Verilmezse hemen kızarlar isyan ederler”.([6])
Günümüz menfaat ve rantçılarının ne güzel tarifi.
ABD li meşhur yazar Bernard Show da bu zümre için şöyle demiş: "Bu iktidar hastaları, bu menfaat gurupları aynen köpeklere benzerler. Muhalif iken havlarlar. Muktedir iken kuyruk sallarlar"
Bütün yazdıklarımız şairin şu tek cümlesinde düğümlenir. "Kubbede bâkî kalan hoş bir sadâdır.” Her şey fani ve geçicidir.
Dipnotlar:
1-İhsan Süreyya Sırma, “Emeviler Dönemi”, Beyan Yay. İst. 1991, s.72.
2-Ergun Göze, “Son Sözleri Ansiklopedisi”, Boğaziçi yayınları, s, 25.
3-Kanuni Sultan Süleyman, “Divan-ı Muhıbbi”, Dersaadet, 1308, s. 212.
4-Cemal Kutay, “Sultan Abdülaziz’in Avrupa Seyahati”, s, 14.
5-Tarih ve Medeniyet Dergisi, sayı: 9, s. 8.
6-Tevbe Suresi, 58.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.