MİLLET ÜMMET MİLLİYETÇİLİK(Bölüm 2)- 9
16 Kasım 2016, Çarşamba 07:5120-Türklerin hepside Müslüman oldukları için, Türk milliyetçiliği aynı zamanda bir İslami hareket haline gelmiş, İslamcılar imparatorluğun dağılma yıları hariç bu harekete hiçbir zaman doğrudan cephe almamışlardır. İslam âleminde İslam birliği cereyanı ile, milliyetçilik hareketleri aynı zamana rastlar. Her iki hareket bu başlangıç yıllarında, batıya bir tepki olarak çıktığı için milliyetçilikle İslam fikri birbirleriyle çatışmadan, hatta birbirlerini destek leyecek şekilde cereyan ettiği görülmüştür. Türkiye’de İslamcı görüş esas itibariyle milliyetçilik patenti altında işlemektedir.Yani milliyetçilikle İslamcılık birbirinin içine girmiştir.(Erol Güngör)
21-"Türk milletinden olmak, Türk milletini sevmek ve Türk devletine sadakatle hizmet aşkı taşımak, vatan bağlılık duygusu içinde bulunmak ve Türk milletinin yükselmesi için elinden gelen her fedakârlığı yapmak ve çalışmak duygusu ve şuurudur. Bu duygu ve şuuru taşıyan herkes Türk'tür. Kalbinde yabancı başka bir milletin özlemini, özentisini taşımayan, kendisini Türk hisseden, Türklüğü benimseyen ve Türk milletine, Türk devletine hizmet aşkı taşıyan herkes Türk'tür." (Alparslan Türkeş)
22-Milliyetçilik anlayışımızda bütünleştirici bir bakış açısıyla hareket edip, ülkemizde yaşayan çeşitli etnik unsurlara bin yıllık terkibin sonucu olarak yaklaşmaktayız. Hiçbir unsura imtiyaz, farklılık addetmeden bu topraklarda yüzyıllardır bir arada yaşayan insanları büyük Türk Milletinin eşit fertleri olarak görürüz. Türk kelimesi bizim için bir ırk tanımlamasından ziyade bin yıllık terkibin anlamını bulduğu isimlendirmedir.İslamla mezcedilmiş bir milliyetçilik anlayışına sahibiz. Irkçılık ve çeşitli unsurlara imtiyaz tanınmasının karşısında olup vatanseverlik ve milliyetperverlik ekseninde İslam’ın belirlediği çerçevede bir milliyetçilik düşüncesiyle hareket ediyoruz.Milletimiz milliyetçiliği nasıl algılıyorsa parti olarak biz de milliyetçiliği milletimizin ayrılmaz bir kültürü olarak görüyoruz. Bizim milliyetçiliğimiz ne olduğu belirsiz ve tarihi ve kültürel derinliği olmayan suni ulusçuluktan farklıdır. Bizim milliyetçiliğimiz kültür milliyetçiliğidir.(Yaşar Topçu)
23-Milli topluluk ancak yüksek kültür derecelerinde mümkündür. Onun mevcut olabilmesi için manevi değerlerin şuurlu olarak kabul ve tasdiki şarttır. Başka türlü milliyet teşekkül etmez.(Filkard, Berlin Üni. Sosyoloji ve felsefe Profesörü)
24-Millet demek, şuur ve dünya görüşüne malik, bir devlet manzumesi şeklinde billurlaşmış(Volks) halk demektir. Millet; halk ve ruhi muhteva eseridir. Yoksa bir tabiat mutası, verisi değildir.(Filozof OttoBraun)
25-Milliyet; o kavmin bağlı olduğu ruh muhtevasının kendi tahassüs ve tefekkür mizacı üzerindeki renk ve ışık püskürtülerinin tablolaştırdığı manadır. O halde milliyet İslamiyet’e dayanırsa milliyettir.(Necip Fazıl Kısakürek)
26-İslam’da milliyetçilik, kovulan, terk edilen bir müessese değildir. Kişi kavmini sevmekle levm olunamaz, yani ayıplanmaz. Kişi kavmini sevmekle ayıplanmaz Fakat burada kavim, metbu değil tabidir. Yani bağlıdır. Ruha bağlıdır. Ana davaya bağlıdır. Onun içinde kavim sevgisi mübarek bir sevgidir.Ve onun ekolü bir mübarek bir ekoldür.Şöyle ki ana gayenin renklerini,çizgilerini,pırıltılarını eksiksiz belirtme davasındaki bir kaptır,bir şişe.Bizim son zamanlardaki milliyetçilik anlayışımız,renkler senfonisi manzumesi olan bir tavus kuşunun renkleri dururken çıktığı kabukları aramaya benziyor.Tavus kuşunun dışına çıktığı kabuğu düşünün,kim sorar tavus kuşuna;kabuğun nereden,hangi kabuktan çıktın diye?”…Dava tavus kuşunun o renklere sahip olmasıdır.Onun için bizim milliyetçiliğimizde gaye,islamiyetin her çizgisini en iyi aksettiren,böyle kuyumcu aletiyle kesen biçen,o pırıltıyı en nefis veren saf bir kavim olmak ve o duyguların mizacında toplanmış bir milliyetçilik fikrine bağlanmaktan ibarettir.İyice bilmek lazımdır ki;gaye Türklükse,Türk Müslüman oldukça Türk’tür.(Necip Fazıl Kısakürek)
27-Allah yar ve yardımcımız olsun. İçinde İslam sevgisi taşıyan ve kardeşliğin örgüsüne ilmek atan herkese selam olsun. Benim sizlerden âcizane bir ricam olacak, bir kardeşiniz olarak diyorum ki; herkes birbirinden helallik istesin. Çünkü bizler birbirimizi çok yıprattık. Ben herkese hakkımı helal ediyorum. Sevgi ve saygılarımla. Mutlu yarınlara ulaşmak dileğiyle. Hoşca kalın.
28-NOT: Benim bu dosyadaki amacım tüm kardeşlerime bir fikir jimnastiği yaptırmak en azından bir dosya sunmak idi. Eksiklerim mutlaka vardır. İleride oluşacak yeni durumlara göre belki bir yazı daha hazırlanabilir.Birbirimizi kırmadan desteklemek, eğriyi kırmadan doğrultmak,güzel fikir ve düşüncelerle toplumda geniş paylaşımı yakalayabilmek ve hoşgörülü olmak ;bir fidanın meyve vermesi için ileriye yönelik yatırım yapmaya benzer.Niye fidanları ağaca ormana dönüştürmeyelim,Hem de kökü çınar olan öyle bir ağaca !!!
DİPNOTLAR;
1-Mustafa İslamoğlu’nun(ırkçılığın sefaleti makalesi):Öz be öz bir zaza kürdü olan Ziya Gökalp, Türk milliyetçiliğinin babası sayılmaktadır. Yazdığı Türkçülüğün Esasları isimli eser, Anadolu’daki Türk ulusçuluğunun ilk el kitabı hüviyetindedir ve halada ulusçuların manifestosu niteliğini korur. İş bu Ziya Gökalp’ın gençliğinde tanıştığı Abdullah Cevdet sayesinde ulusçu bir düşünceye eğilim göstererek yıl larını verdiği ilk kitabının adını öğrenmek istemezmisiniz. Kürtçülüğün Esasları ve Kürt Lügati. Eğer biri leri yerinden etmemişse, bu eserin Ziya Gökalp’ın el yazısıyla olan aslı şu an Dr. Rıza Nur kütüphanesin de olması gerekiyor.
Evet, ulusçuluğun sefaleti Kürtçülüğün Esaslarını yazacak kadar ırkçı olan,bir kürt ulusçusunu Türkçülüğün babası konumuna getirmekle kalmıyor.Asıl onu buna ikna edenlerin kimliği önemli.Sonradan Tekin alp soyadını alacak olan ve atadan beri hahamlık yapan bir aileye mensup Selanik Yahudisi Moiz Cohen. Ziya Gökalp’ı Kürtçülükten Türkçülüğe terfi ettiren işte bu isimdir. Abdullah Cevdet’in tavsiyesiyle 1908’de Selanik Rizarto Mason Locası’nda toplanan ittihat terakki yönetimi Gökalp’i hem masonluğa. hem de ittihat terakki Merkez yönetim kurulu üyeliğine kabul eder.Ziya Gökalp Moiz Kohen’le burada buluşarak sıkı bir talebe-hoca ilişkisine girer ve burada Türkçülüğün Esasları isimli eserini kaleme alır.Her ne kadar kitabı Kürtçülükten Türkçülüğe keskin bir geçiş yapan Zaza şakirt yazmışsa da,bu yazma gerçekte bir dikte etmeden ibarettir.Tüm ana fikirler Yahudi hoca’ya aittir.
Biliyorum,yazdıklarım birçoklarının midesini bulandıracak ve içini burkacak;ama ne yapalım ki gerçek bu….ve birilerinin yanlış olarak”milliyetçilik”adını koydukları ulusçuluğun altını kaldırdıkça burna hiç de hoş olmayan kokular gelmeye devam edecek………(Mustafa İslamoğlu’nun ırkçılığın sefaleti Maka lesi………..)
2-Bakınız daha geniş bilgi için.Yılmaz Öztuna www.mirhaber.com ( 18 Nisan 2010 16.45 internet yazısı)
Gerçekte Atatürk milliyetçiliği yoktur. Zira Atatürk filozof ve mütefekkir değildir. Fikirlerini icraatı ile sergilemiştir ki bugün Atatürk inkılâp ve ilkeleri diyoruz. Anayasamıza göre Türkiye Cumhuriyeti’nin rejimini tayin eden düzendir. Değiştirilemezler iddiası da mevcuttur.Atatürk milliyetçiliği, Atatürk’ün hayatında da kullanılan Kémalisme (Kemalism) kavramının, Prof. Turhan Feyzioğlu tarafından Türkçe’ye tercümesidir. Bu, bir çeşit otoriter devlet düzenidir. 1918-1939 İki Cihan Savaşı Arası dediğimiz Avrupa tarihine mahsus çok karakteristik bir dönemin gereklerine göre, Türkiye’yi ve Türk’ü çağdaşlaştırmak için, Atatürk’ün şahsî seçimine göre devlet rejimi şeklinde uygulanmış bir düzendir.
Tekrar Atatürk milliyetçiliğine dönüyorum. 1982 anayasasını yapmakla görevlendirilen mecliste, diktatörden emir alan bir iki temsilcinin diktatör adına bastırmasıyla anayasamıza girdi. Sebep, idam cezası istemi ile yargılanan milliyetçilerin, ülkücü denen Türkeş taraftarı olmaları idi. Nefret edilen ve herhalde kıskanılan Türkeş, emsali salıverilirken 5 yıl tutuklandı. Cumhurbaşkanı seçimi sebebiyle oluşan 1980 darbesi, Özal’ın 2. adam bulunduğu Demirel hükümetine karşı yapılmıştır ki, o dönemde süregelen anarşi ve ekonomik krizi sona erdirebilecek ideal ikili idi.Muârızları (karşıtları), milliyetçiliği ırkçılıkla suçladıkları için, Atatürk milliyetçiliği ırkçı olmayan, hafif, hafifletilmiş, muğlak bir fikir sistemi olarak hâlâ revaçtadır. Anayasadan Türk milliyetçiliği ibaresini sildirenlerin sorumluluğu su götürmez. Bir nesil, Atatürk’ü Türk milliyetçisi değil, Atatürk milliyetçisi sanarak yetişti. Bu kavramda ısrar etmek aynı zamanda Atatürk’ü 1938’de öldürmek teşebbüsüdür. Değişmez kalıplar içine tıkılmış, Türkiye’nin tek, biricik, rakipsiz, mutlak devlet politikası ve millî hedefi olması gereken muâsır medeniyet seviyesi çalışmalarını ve yaklaşımlarını gölgeleyen bir maksat taşır, bizi yerimizde saydırmıştır. Başkaları güneşe doğru ilerlerken biz mütevazı yürüyüşümüzle öğündükçe öğünmüşüzdür.(Bitti)
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.