MİRAS PARA PUL MAL MÜLK KAVGASI (2)
04 Nisan 2018, Çarşamba 07:12Bir zamanlar can ciğer kuzu sarması iken araya mal mülk zenginlik sevdası falan girince işin rengi değişiyor ve başlıyor kavgalar. Ama ne kavga. Yıllarca süren gerginlik küslük görmezden gelmeler ve hatta ölürsem kabrime gelme istemem sitayişleri falan. Ve bu kavgalar inanın insanın sağlığını sıhhatini kaybettiriri. Hastalık hastası yapar. Yahu helal yoldan bulmadığın sana bir şey kazandırmaz. Ne yazar Karun kadar zengin olsan, Salebe gibi yolunu kaybetsen sana ne faydası var bu zenginliğin? Hem senin mal mülk için kavga ettiğin size miras olarak bırakan giderken bu dünya da bunların kaçta kaçını götürebildi? Ne kadarının sağlık sıhhat içerisinde Müslümancı paylaşarak dost akraba hısım ve evlatlarıyla yiyebildi?
Salebe demişken işte hayatından bir kesit: “Medine halkından Salebe, cami kuşu denecek kadar sofu bir insandı. Ne var ki, bir ara nefsinin ve şeytanın verdiği telkine uyarak ne pahasına olursa olsun zengin olma hevesine kapıldı. Hatta hayırlı ise olsun bile demiyor, sadece zengin olmayı kafasına koymuş bulunuyordu. Bu yüzden tam üç defa Efendimiz (sas) Hazretleri’ne müracaat ederek zengin olmak için dua istemişti.
Salebe’ye istediği malı ver
-Seni hak peygamber olarak gönderen Allah’a yemin ederim ki, beni zengin ederse fakirin hakkını fazlasıyla da veririm, diyecek kadar da teminat vermişti. Efendimiz (sas) Hazretleri ise “Şükrünü yaptığın az mal, şükrünü yapamadığın çok maldan hayırlıdır!” sözleriyle ikazda bulunmuşsa da, ısrarını sürdüren Sal ebe’nin istediği duayı nihayet yapmıştı:
-“Salebe’ye istediği malı ver ya Rab!” diye niyazda bulunmuştu.
O sıralarda koyun alan Salebe’nin sürüsü kısa zamanda öylesine çoğaldı ki, camiden çıkmayan Salebe, artık cumaya dahi gelemiyor, çölde sürüsünün peşinde sürüklenip gidiyordu. Efendimiz (asv) artık camide görünmeyen Salebe’yi soruyor: “Çölde koyunlarının peşinde dolaşıyor” denince de: “Yazık oldu Salebe’ye” diye hayıflanıyordu. Zekât ayetleri geldikten sonra Efendimiz (asv) servet sahiplerine zekât memurları gönderdi. Fakirlerin haklarını alıp hazineye getirecekler, oradan da muhtaçlara taksim edilecekti. Salebe’ye de zekât memuru gönderdi. Onu çölde sürüsünün peşinde buldu zekât memurları.
-Salebe, servet sahibi olduktan sonra değişmişti. Öyle her isteyene mal verecek kadar da ürkek biri değildi artık. Nitekim zekât memurlarına ağızlarının payını vermekte(!) çekinmedi:
-“Çölde aç susuz dolaşarak kazanan benim. Size ne oluyor ki gelip benden haraç istiyorsunuz? Bu sizin istediğiniz haraçtan başka bir şey değildir” diyerek Resulüllah (asv)’ın gönderdiği zekât memurlarını eli boş çevirdi. Sal ebe’nin zekât memurlarını reddini duyan Resulüllah (sas) Hazretleri:
-“Yazık oldu Sal ebe’ye!” diye üzüntüsünü tekrarladı. Bu olay üzerine Tevbe Sûresi’ndeki ayetler geldi:
-“Münafıklardan bazıları da mal mülk verip zengin ettiği takdirde Allah’a daha çok itaat edip, fakirlere daha çok yardım edeceklerine söz verirler de, Allah onlara istediklerini ihsan edince verdikleri sözleri unuturlar, cimrilik edip yoksulun hakkını vermezler!”(Tevbe, 9/75 ve 76)
Ayetler, verdiği sözünde durmayarak yoksulun hakkını vermeyen Sal ebe’nin münafıklar sınıfına geçtiğini işaretliyordu. Bunu üzüntü ile anlayan bir yakını, gidip derhal zekâtını vermesini, yoksa gelen ayetlerle münafıklardan biri olarak damgalanmış olacağını hatırlattı. Akrabasının bu zorlaması üzerine zekâtını alıp Medine’ye gelen Salebe, Resulüllah Hazretleri’ne (asv) istenen yardımı getirdiğini ifade etti. Ancak Resulüllah üzüntülü bir eda ile:
-“Senin yardımını alamam artık Salebe, malınla geldiğin yere dön!” buyurdu.
Biz de kabul etmiyoruz
Resulüllah’ın (sas) ahirete teşrifinden sonra Hazret-i Ebu Bekir ve Hazret-i Ömer’e de sırasıyla müracaat eden Salebe, malının zekâtını getirmişti ama:
-“Resulüllah’ın kabul etmediğini biz de kabul edemeyiz.” diyerek, zoraki bir duyguyla getirdiği yardımını halifeler de almadılar.
Nihayet Hazret-i Osman (ra) zamanında, son nefeslerini verdiği sıralarda Salebe’nin kulaklarında Resulüllah’ın yaptığı ikazlar yankılanıyordu:
-“Şükrünü yaptığın az mal, şükrünü yapamadığın çok maldan hayırlıdır!”
Ama vakit çok geçti. Salebe zekatını gönül arzusuyla vermeyen cimri zenginlere ibret olacak bir örneği teşkil edecekti artık, tarih boyunca.”(alıntı-star ramazan sahifesi 28.07.2013)…
İşte örnek ne kadar etkileyici değil mi? İster misiniz Allah muhafaza sonunuz Salebe gibi olsun. Şükürsüz mal taşı ve hayrını görme. Sağlığından ol ve sürünürcesine peşinden koştuğun malların sana beş kuruşluk fayda sağlamasın. Hele faizle meşgul olup insanın canını yakarak para kazananların/tefecilerin mezarda yatacak yeri yok.
Ey kul hakkına girenler; meyveler olgunlaştıkça başlarını önüne eğip izzet ikramda bulunurken, tevazu gösterirken, sen neyine güveniyorsun da hak etmediğin bir malın üzerine konup, şerlikle gasp yoluna sapıp dünyanı da ahretini de zindan ediyorsun. Sen bunu yemekle sana beddua edenlerin haklarını nasıl ödeyeceksin? Helalleşmeden ölürsen ne olacak? Gurur ve kibir kanadınla nereye kadar uçabileceksin ahmak! Sen bu kafanla hangi cennet bahçesinin tevazu köşküne çıkabileceksin a benim akılsızım.
Kabaran nefsinizin, dinmeyen öfkenizin, insanlara tepeden bakan kibrinizin gölgesinde, gezinmeniz size ne kazandıracak? Zerre yapılanların karşılığını alacağı O’ Yüce Mahkeme size bir şeyler hissettir miyor mu? İnsanlık namına yüreğinizde. Yoksa taş mı taşıyorsunuz orada?
İyilerden olmanız dileğimle Rabbim iyi insanlarla karşılaştırsın inşallah. Selametle.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.