Misyonerlerin Tekerine Taş Koyan Osmanlı (1)
15 Ağustos 2018, Çarşamba 07:44Papalığın tetikçileri durumunda olan ve Bütün dünyayı Hıristiyan yapıp bir tek Hıristiyan devlet haline getirmenin gayreti içinde olan Misyonerler de Osmanlıya kanlı-kinli düşmandır. Çünkü Osmanlı sayesinde dünyanın birçok yerini Hıristiyan yapamamışlardır. “Batılı târihçilere göre Kuzey Afrika Osmanlı sayesinde Müslüman kalabilmiştir. Bundan dolayı Haçlı âlemi Osmanlıya ve onun ahfadı olan Türklere düşmandır”(1)
“Başsız bir kalabalıktan hiçbir hayır gelmez” denmiştir. Bu sebeple İslâm âlemini başsız bırakıp hedeflerine ulaşmak için Haçlılar, asırlarca Osmanlıyı dünya siyâset sahnesinden bertaraf edebilmek düşüncesiyle, akıllarına gelen her türlü metot, taktik, siyâset, baskı, katliam, soykırım… Uygulamışlar ve hâlâ uygulamaktadırlar.
Değerli târihçimiz Halil İnalcık bu gerçeği şu sözleriyle dile getiriyor: “Batı’nın şimdiki tavrı 1850’den başlayan ‘Şark Meselesi’ alışkanlıklarının değişmediğini göstermektedir. Batı, bugün de Türkiye’yi kendi politikaları çizgisinde yürümeye zorlamak için etnik ayrılıkları kışkırtarak, tıpkı Osmanlı döneminde olduğu gibi, müdahaleci, vesâyetçi baskı metotlarını başka bir kamuflaj altında devam ettirmek peşindedir.
Batı, bütün bunları ‘Islahat Fermanı’ zamanındaki gibi, Türkiye’nin Batı hukuku ve insan hakları standartlarına uygun hale getirilmesi için yapmak gerekliliğine bizi inandırmak istiyor... Türkiye, dünya milletleri arasında yalnız bir ülkedir. Târihten gelen dinmez bir husumetin dâima hedefi olmuştur, olmaktadır... Bugün sözde Ermeni davası, Batı parlamentolarında ayakta alkışlanarak benimseniyorsa, bu sâdece bize târihî husumet psikozunun aslâ ölmediğini gösteriyor.”(2)
Hatırlarına l. Dünya savaşına girdiğimiz, milyonlarca şehit verdiğimiz, 9 cephede savaştığımız, Balkanlardan çekilmek mecburiyetinde kaldığımız Almanlar. Üstelik 2’inci Dünya savaşında yüz binlerce Yahûdi’yi fırınlarda yakan, gaz odalarında öldüren, 70 milyon insanın ölümüne sebep olan bir savaşın müsebbibi Almanlar, kendileri sütten çıkmış ak kaşık gibi; “siz 1,5 milyon Ermeni öldürdünüz, yani soykırım yaptınız” diye suçluyor. Asırlarca Ruslara ve komşularına kaşı hamiliğini (koruyuculuğunu) yaptığımız Polonya (Lehistan) bile bizi bir kenara itip Parlamentolarında Ermeni Soykırımını kabul ettiğine göre, bu psikozun ne kadar kronikleştiğini göstermektedir.(3)
Liderin, başa güreşenin düşmanı, kıskananı çok olur. Bu millet 600 sene İslâm âleminin lideri, emperyalist Avrupa’nın da korkulu rüyası olduğu için bugün dünyada düşmanı çok olan ve maalesef dostu da olmayan bir millettir. Nesillerimizi bu duygularla yetiştirmeliyiz. Kimsenin bize koltuk değneği olmayacağını, bizim ancak kendi gücümüz ve gayretimiz sayesinde ayağa kalkmamız gerektiğini iyi anlamalı ve anlatmalıyız.
Kendilerince kutsal kabul edilen Anadolu’nun fethini, İpek yolunun, yani can damarlarının Osmanlılar tarafından kesilmesini bir türlü hazmedemeyen ve devamlı Türk baskısı altında yaşamayı, Hilâlin Haç’ı boğacağı korkusu ile dolu bir hayat sürmeyi kabullenemeyen Hıristiyan âlemi; kutsal ittifaklarla, Haçlı orduları ile siyasî ve ekonomik baskılarla târihî süreç içinde gayesine ulaşamayınca ve bu yöntemler masraflı, pahalı olunca son zamanlarda yeni ve kurnazca bir taktik olan Misyonerlik faaliyetleri ile neticeye varmak istemektedirler.
1800’lerin başında İngilizler 300 milyon nüfusu olan Hindistan’ı 50 bin askeri ile sömürüyordu. Nüfusu o dönemlerde milyara yaklaşan Çin’i asırlarca sömürdü. Ama bilinçli Müslüman olan ve Osmanlı devletinden maddî ve mânevî güç alan özellikle Ortadoğu ve Kuzey Afrika Müslüman devletlerini çok uzun zaman sömüremedi ve Hıristiyan yapamadı.(4)
Avrupalılar kendi topraklarından onlarca kat fazla toprağı olan ve kendi nüfuslarından onlarca hattâ yüzlerce kat fazla nüfusa sahip olan devletleri meselâ Çin, Hindistan, Brezilya, Arjantin gibi devletleri asırlarca sömürdü. Abdürreşid İbrahim hatıralarında der ki; “Hindistan’da 50 bin İngiliz askeri, 500 bin de Hint askeri var. Adamlar Hintli askerleri maşa gibi kullanıp, Hintlileri köle gibi, vatanlarını da sömürge olarak kullanıyor.”(5)
Bir zamanlar Batılının gözünde “Osmanlı yenilmez” imajı oluştuğu gibi, 19. Yüzyılda da dünyada İngilizler dolayısıyla Avrupalılar yenilmez fobisi oluştu. Dünya insanlarında bu fobinin oluşması da haksız değildi. Çünkü Avrupalılar o güne göre çok modern silâhlarla, karşılarındakiler ise çok iptidai silâhlarla savaşıyorlardı.
Dipnotlar:
1- M. Necati Özfatura, Yeşilay Dergisi Mart 2004, sayı 843, s. 10.
2- Melih Aşık, Radikal’den naklen, 04.05.2005 Milliyet Gazetesi.
3- 16. 06. 2005 Milliyet ve diğer basın.
4- Mustafa Özel, “Garp Liderleri Diyorki”, Nizam Yay. s. 73.
5- Abdürreşîd İbrâhîm, “Alem-i İslâm-2” İşaret Yay. İst. 2003, s. 449.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.