Müjdelenen Kadınlar
13 Şubat 2017, Pazartesi 07:22Cenâb-ı Hak insanoğlunu en güzel şekilde yaratmış, yeryüzünün halifesi kılmış, her şeyi onun emrine vermiştir. Rahman ve Rahim sıfatlarıyla kâinatı ihata etmiş, yaptıkları hata ve günahlardan dolayı kullarına her zaman fırsatlar bahşetmiştir.
Allah’ın üstün bir yaratığı olan insan tek başına değil, toplum halinde yaşar. İnsan sevgisinin kaynağı da ailedir. Bir toplulukta aile ne kadar sağlam olursa o aileden meydana gelen toplum o nispette sağlam olmuş olur. İnsanın içinde yaşadığı toplumun en küçüğü hiç şüphe yok ki ailedir.
İslâm, fertler arasında birbirlerine karşı yapılan hataları affetmeyi teşvik etmektedir. Zira hatasız kul olmaz. İnsanlar ister istemez hata yapabilirler. Lâkin yaptıkları hatayı fark ettiklerinde hemen vazgeçip, sonra da hatalarının örtülmesini ve affedilmelerini isterler. O hâlde insan, kendisine karşı yapılan hataları da affetmesini bilmelidir.
Aile, kutsal bir çatıdır. Aileler de bir araya gelerek toplumları meydana getirir. Sağlıklı nesiller bu yuvada yetişir. Çocuk, yaratılışla ilgili gelişmesini de ahlâk terbiyesini de önce buradan alır. Bunun içindir ki dinimiz aileye büyük önem vermiştir.
Ailenin kurucuları olan karı ile kocanın ayrı ayrı hakları ve görevleri vardır. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de:
“Erkeklerin kadınlar üzerindeki hakları gibi kadınların da erkekler üzerinde bir takım iyi davranışa dayalı hakları vardır.” buyrulmuştur.(1)
Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Dikkat edin, sizin karılarınız üzerinde hakkınız var, kadınlarınızın da sizin üzerinizde hakkı vardır. Sizin karılarınız üzerindeki hakkınız, hoşlanmadığınız kimseleri minderinize oturtmamaları ve sevmediğiniz kimselerin evinize girmelerine izin vermemeleridir. Dikkat ediniz, onların da sizin üzerinizdeki hakları, giyimlerini ve yiyeceklerini iyi bir şekilde yapmanızdır.”
Allah’ın tesis ettiği ve devamını istediği bir yuva.
Dağılmasından arşın titrediği bir birlik…
Yüce kitabımız Kur’an-ı kerimde “Kaynaşmanız için size kendi (cinsi) nizden eşler yaratıp aranızda sevgi ve merhamet peyda etmesi de O’nun (varlığının) delillerindendir. Doğrusu bunda, iyi düşünen bir kavim için ibretler vardır.”(2)
Demek ki eşler arasında sevgi ve merhamet, Allah’ın bir lütfüdür. Bu muhabbeti yüce Mevlâ yaratıyor:
İki gönlü kavuşturan ve kaynaştıran Allah’tır.
Bir gün Efendimiz Resulullah (s.a.v.) kalkıyor, kızı Fatıma'nın evine geliyor...
Eve girdiğinde görüyor ki, Fatıma Validemiz (r.a.) oturmuş elinde beyinin elbisenin söküğünü dikiyor. Ayağıyla da Hz. Hasan'ın beşiğini sallıyor, ağzıyla da Kur'ân-ı Kerim okuyor.
Bu hâldeyken Efendimiz (s.a.v.) içeri girince hemen Fatıma Validemiz, "Buyur Babacığım" diye ayağa kalkıyor... Ama Efendimiz (s.a.v.); "Kalkma kızım, otur otur" diyor, ısrar ediyor, ama Fatıma Validemiz ayağa kalkıyor.
Efendimiz (s.a.v.) buna rağmen, "Keşke otursaydın" diye ısrar edince, Fatıma Validemiz de merak ediyor:
"Babacığım, sen gelirsin de ben sana ayağa kalkmaz olur muyum? Niye otursaydım ki?"
Efendimiz (s.a.v.) Fatıma'nın oturma sebebini şöyle anlatır:
"Kızım, hanımlar çok bahtiyardırlar, mesutturlar, kazançlıdırlar. Ben kapıdan içeri girdiğim zaman buranın meleklerle dolu olduğunu gördüm.
"Babacığım, bu kadar melek niçin gelmiş buraya?" Her birisi de bir başka sebepten gelmişti senin evine. Sen elinle kocanın elbisesinin yırtığını dikiyorsun, hizmet ediyorsun, işte meleklerin bir kısmı senin kocana hizmet edişinden dolayı gelmişlerdi.
Bir hanımın gönül rızasıyla kocasına hizmet etmesi meleklerin tebrik edeceği bir ibadettir. Diğer bir kısmı da elinle kocanın elbisesini dikerken, ayağınla da oğlunun beşiğini sallıyordun. Bir hanımın çocuğuna bakması, isteyerek, severek, şefkatle, sevgiyle hizmet etmesi meleklerin gelip seyredebileceği bir hizmettir.
Meleklerin bir kısmı da oğlun Hasan'ın beşiğini salladığın için gelmişlerdi. Diğer bir kısmı da, sen ağzınla da boş durmuyor, Kur'ân-ı Kerim okuyordun, İşte büyük bir kısmı da senin okuduğun Kur'ân-ı Kerimi dinlemek için gelmişlerdi" diyor ve ilave ediyor: Kızım, hanımlar çok şanslıdırlar, eğer niyetlerini düzeltirlerse, eğer duygularını düzeltirlerse, eğer bu saydığım hizmetleri şuurla, ibadet kastıyla yaparlarsa, onların yaptığı bütün işler ibadet yerine geçer.
Bir hanımefendi İslâm şuuruyla hayatına bakarsa, zengin bir din kültürüyle hayatını ziynetlendirirse, kendi dünyasını İslâmî ölçülerle böyle güzelleştirirse bu hanımın ev hizmeti de ibadettir. Daha doğrusu hanımların Cennete gitmeleri beylere nispetle daha öncelikli, daha kolaydır. Bu da hanımlar için çok sevindirici, memnuniyet verici bir müjdedir…
Hatta Peygamberimiz (s.a.v.), kocaları ile uyum içinde olan kadınları müjdelemiş ve şöyle buyurmuştur: “Kadın beş vakit namazını kılar, Ramazan orucunu tutar, iffetini korur ve kocasına saygı gösterirse kendisine: “Hangi kapısından istersen cennete gir.” denir.”
Gönülden Muhabbetlerimle…
Dipnotlar:
1-Bakara Suresi, 228.
2-Rum Suresi, 21.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.