MUKADDES EMANETLERİN OSMANLIYA GEÇİŞİ (2)
06 Temmuz 2018, Cuma 07:40Mukaddes emânetlerden bazıları şunlardır:
1-Hırka-i Saâdet: Kâ’b b. Züheyr; Müslüman olacağında İslâm’ı ve Peygamber Efendimizi öven sözleri ihtiva eden, “Kaside-i Bürde” diye meşhur şiirini okuyunca, Peygamber Efendimizin Kâ’b’a hediye ettiği hırkadır. Her yıl Ramazan ayının 15’inde Padişah ve üst düzey devlet erkânının, büyük bir törenle Hırka-i Şerîf’i ziyâret etmeleri adetten idi.(1)
2-Sancak-ı Şerîf.
3-Dendan-ı Saâdet: Peygamberimizin Uhut savaşında kırılan mübârek dişinin parçası.
4-Lıhye-i Saâdet: Peygamberimizin mübârek sakalları.
5-Kadem-i Şerîf: Peygamberimizin ayak izleri.
6-Hz. Musa’nın asası.
7-Keman-ı Saâdet: Peygamberimizin yayı.
8-Mızab-ı Saâdet: Kâbe’nin altın oluğu.
9-Hacer-i Esved çerçeveleri.
10-Hz. İbrahim’in tenceresi.
11-Mühr-i Saâdet: Peygamberimizin mührü.
12-Teyemmüm taşı.
13-Name-i Saâdet: Peygamberimizin mektupları.
14-Na’l-i Saâdet: Peygamberimizin tahtadan terliği.
15-Hz. Fatıma’nın seccadesi.
16-Mushaf-ı Şerîfler. Hz. Osman şehit edilirken okuduğu ve kanının bulaştığı Kur’an-ı Kerim ve diğer bazı tarihi Mushaflar.
17- Süyûf-ı Mübâreke: Peygamber Efendimize, ait kılıçlar.
18-Hz. Ebubekir, Hz. Ömer ve Hz. Ali’ye ait birer kılıç, Hz. Osman’a ait iki kılıç, Hz. Cafer Tayyar, Hz. Halid, Hz. Muaz b. Cebel, Hz. Talha’ya ait kılıçlar.
19-Kâbe-i Muazzama’nın kilitleri.
20-Hz. Yusuf’un sarığı.
21-Gasl-i Nebevî Suyu: Peygamberimizin cenazesinin yıkandığı sudan kalan bir miktar.(2)
22-Şuayb Peygambere ait olduğu söylenen bir tencere.
23-Hz. Yusuf’un gömleği.
24-Hz. Davud’un kılıcı.
25-Hz. Ebubekir’in gömleği.
26-Hz. Hatice ve Hz. Hüseyn’e ait gömlekler.
27-Veysel Karanî’nin tacı.
28-Kâbe kapıları ve Hz. İbrahim makamının gümüş kapağı...(3)
Yavuz Sultan Selim’in İstanbul’a naklettirdiği Mukaddes Emanetlerin dışında, tarihin her döneminde en büyük İslâm devleti olan Osmanlının başkentine, kutsal ve tarihi eserlerin akışı devam etmiştir. Özellikle bu akış 19. yüzyılda fazlalaşmıştır. Hicaz bölgesine Vehhâbîlerin hakim olması bu akışı hızlandırmıştır. Çünkü bu görüş mensupları kutsal veya tarihi eserlere hiç kıymet vermeyen, hatta cehalet ve taassupları gereği, nerde gördülerse tahrip veya yok eden bir tutum içinde oldukları için, bazı yerlerde Müslümanlar bu kutsal hatıraları, Vehhâbîlerin eline geçmemesi ve Osmanlı elinde muhafaza edilmesi için, gönüllü olarak İstanbul’a göndermişlerdir.
“Yavuz Sultan Selim, hilâfetin alâmeti olan Emanât-ı Mübâreke’yi, Mısır’dan İstanbul’a hatimler indirerek getirmiştir. Mimar başı ve ustalar asıl konulacak makamı (Kutsal Emanetler Dairesini) harıl harıl inşa ederlerken, sefer yorgunluğuna bakmaksızın sabaha kadar ayakta beklemiştir. Bu kutsal emanetlerin bulunduğu mekânda, geceli-gündüzlü Kur’an okunması için kırk hâfız tayin eylemiş, kırkıncıya da kendini yazmıştır. İşte o günden bu ana kadar 400 küsür senedir, (Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren bir müddet fasılayı saymazsak), Topkapı Sarayında Kutsal Emanetlerin bulunduğu bölümde devamlı Kur’an okunmaktadır.(4)
Taht’a yeni geçen Osmanlı Sultanları Cülus Töreninde mutlaka Mukaddes emanetler dairesine gitmiş, iki rekât namaz kılmış, Peygamber eşyalarının ve manevi havasının olduğu odada tabir caizse şoklanmış, ondan sonra diğer merasimlerin tamamlanması neticesi tahta oturmuşlardır. Ayrıca mübarek gecelerde de ziyaret etmişlerdir. Yine Ramazan ayının on beşinci gecesi de bir ziyaret programı icra edilmesi ve yüksek rütbeli devlet erkânının da katılması devlet protokolü haline gelmiştir. Ayrıca ölen padişahlar da, yine bu dairenin önünde bir mermer kaidenin üzerinde yıkanıp, teçhiz ve tekfin edilmişlerdir (yıkanıp kefenlenmişlerdir.)(5)
Osmanlı döneminde, Emanetlerin korunması hususundaki hassasiyet o derecelere varmaktadır ki, Mukaddes emanetlerin saklandığı odaların temizliğinde kullanılan süpürgeler, mumlar, tahta parçaları, öd ağaçları gibi eşyalar bile muhafaza edilip günümüze kadar ulaşması sağlanmıştır. Oralardan toplanan toz ve topraklar bile kutsal addedilip boşa götürülmemiş, çöpe veya mezbeleliklere atılmamış, Peygamber sevgisiyle yanıp tutuşan insanlar onları çok kıymetli bir meta telâkki edip saklamışlar, kimisi kefenlerinin içine saçtırmış, kimi o tozlardan kerpiç döktürüp kabrinde saptırmaya koydurmuştur... Bugün bile Kutsal Emanetlere gösterilen hürmet ve ta’zime bakarak denebilir ki; “Türk Milletindeki iman, inanç ve Peygamber sevgisi çok ulvi ve çok farklıdır.”
Dipnotlar:
1- Esat Efendi, “Osmanlıda Töre ve Törenler”, Tercüman 1001 Temel Eser, İst. 1979, s. 30; Erol Özbilgen, “Bütün Yönleriyle Osmanlı”, İz Yayıncılık, İst. 2003, s. 517.
2- Süleyman Beyoğlu, “Ravza-i Mutahhara Müdâfii Fahrettîn Paşa”, Tarih ve Medeniyet Dergisi, Mayıs, 1997, sayı, 38, s. 12.
3- Hüseyin Algül, “Hz. Muhammed”, T. D. V. Yay. Ankara 1994, s. 215.
4- Aydın Taneri, “Türk Devlet Geleneği”,MEB Yay. İst.1997, s.292; Algül, a. g. e. s.216.
5- Süleyman Beyoğlu, a. g. e. s. 18.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.